‘Kanlı Pazar’ın başrol oyuncusu İsmail Kahraman’dı

13 Eylül 2022 Salı

İki gencimiz katledildi, çok sayıda gencimizin kanı akıtıldı.

Komünizmle Mücadele derneklerinin ortak hedefi sözde komünizmle mücadele etmekti. Gerçeğinde Amerikan odaklı emperyal çıkarlar adına kullanılacak bir örgütlenme finanse ediliyordu. Bugünün FETÖ örgütlenmesinin benzeri bir yapı kurgulanmıştı. Bugünkünün tıpkısının aynısı bir örgüt yapılanması yaşanmıştı. Başrolde  MTTB (Milli Türk Talebe Birliği) Başkanı İsmail Kahraman vardı. 6. Filo’nun sayısız çokluk, sıklıkta Türkiye karasularına demirlemesi, öncesinden filo başkanı tarafından, ülkemiz gençliğinin tahrik edilmesini sağlamaya dayanık gündeme sokuluyordu.

Bir tek Kanlı Pazar’la iş bitirilmedi, arkasından genelevlere taşınan Amerikalı gemicilerin Dolmabahçe’den örgütlü sol gençlik tarafından denize dökülmesi ile, Vedat Demircioğlu’nun öldürülmesi ile noktalanan öğrenci yurtları baskınları yaşandı. Deniz Gezmiş’leri idamlara götüren süreçler böylesine sıralamalı sahneye sokulmuştu. Yıldız Üniversitesi öğrenci yurduna camide kılınan sabah namazı sonrası yapılan silahlı baskında Battal Mehetoğlu katledilince, gerçekdışı bir senaryo yazılmış olarak Deniz Gezmiş’leri idama götürecek süreç başlatılmıştı.

Cumhuriyet’ten tanıklıklarımla 6. Filo’nun kaçıncısı olduğunu elbette bilemeyeceğimi sahillerimize, dinlenme adı altında gelişlerinde “Kanlı Pazar” üzerinden yaşananlar, yaşatılanlardan söze girmeliyim. Tam da 16 Mart Pazar günü çıkan gazete sayfamızdan dikkat çekici alıntılardan başlayarak söze girmeliyim. İzmir ile Trabzon’da çıkan arbedelerde polisin şiddet kullanarak yaşattıkları ile bağlantılı olarak, 6. Filo üzerinden gösterilerde 14’ü ağır olmak üzere 130 kişinin yaralandığı haberinin başlığına manşetten yer verilmişti.

Görsellerini şiddetin dozunu ortaya koyan fotoğrafları ile birlikte paylaşmamak olanaksızdı. Ali Ulvi’nin yaşatılan gerçekleri en çarpıcı çizgiyle anlatan karikatürünü elbette gerçeklerin gözümüzün içine sokulması değerinde yok saymak olanaksızdı. Nadir Nadi’nin “Pes doğrusu” başlıklı, ülkenin sol birikimini yok etme projesi üzerinden getirilen yasal düzenlemeleri eleştirisini atlamak olur mu hiç?

“Anayasa Nizam Tasarısı” ile iktidarın amaçladığının ise Cumhuriyet Ankara Bürosu’nun hazırladığı haberin bütünü içinde ayrıntıları ile veriliyor, görüşülmesinin Meclis’te sert tepkilere yol açtığının altı çiziliyordu. Cumhuriyet’in özgürlükçü kimliğinin altının çizilmesi için ise Şevket Sürreyya Aydemir’in manşetten verilmiş ilanı üzerinden okumayı da unutmamak gerek. Ankara’dan anlamlı bir ek haberde ise AP-MP küfürleşmesi bahane edilerek olaylar üzerinde Meclis yemekhanesinde içki yasağının getirilmesine ilişkindi.

Yeri gelmişken iş akışı içinde akşam geç saatlere doğru gazetemizin Cağaloğlu’ndaki Pembe Konak’taki merkezinden geç saatte ayrılırken MTTB’nin ışıklar içinde olduğunun altını çizmeliyim. Elbette ne olup bittiğini anlamaya çabalarken, yan kapısından karanlıkta bir kamyondan tornadan çıkarılmış kalın sopaların boşaltılmakta olduğunun altını çizmeliyim. Binanın bütün sağın en fanatik dernek merkezlerinin, gazetecilerinki dışında ışıkları yandığı için de içlerinin tıklım tıklım komünist avına hazırlanan gençlerle dolu olduklarını saptayabilmiştim.

KANLI PAZAR’A TANIKLIK

Elbette İsmail Kahraman’ın organizasyonunda komünizme karşı gençliğin örgütlü taşındığı mitingi başından sonuna kadar izleme sorumluluğum vardı. Her zamanki gibi günün teknolojik koşullarında yürüyüş kortejinin bir en önü, bir en sonundan koştura koştura geri dönüşlerle bir dükkândan telefona ulaşıyor, notlarımızı gazetedeki şeflerimizle paylaşıyorduk. Tornadan boşaltılmış hallerini paylaştığım sopaların üzerlerinde sol gençliğe, komünizme karşı en sert sloganların yer aldığını aktarmak sözün gelişi. Taksim’e özel tanıtım işaretleri olmayanların sokulmayacağı duyurusu cabası.

Gazetecilikte işten, tanıklıktan kaçılabilir mi ki? Elbette bana verilmiş bir işaret rozetim tabii ki yoktu. En acısı Kanlı Pazar meydanına girme işaret rozeti olan sağ basından çok sayıda gazeteci arkadaşın ağır yaralanmalarıydı. Elbette fotoğraf çekmekle olup biten vahşete tanıklık etmeleri istenmiyordu. Benim zaten kameram olmadığı gibi, kendimi güvenceye almak üzere bir telefon kulübesinin içine sığınmış, içeriden dayanarak kendimi güvenceye almayı seçmiştim. Kulübeye sığınmış bir kadınla uğraşmak yerine kaçanları hedef almayı seçtiklerinden tam tanıklık yapabilecek koşullarda kurtulmuştum.

Sonrasındaki gelişmeleri zaten ayrıntılı gazete görsellerinden izleyebilirsiniz. Yinelemenin anlamı yok. Ancak yıllar sonrasından “Bizim 68’liler” kitabından yapılmış Haber Türk’teki Balçiçek arkadaşımızın söyleşisini atlamak olmaz. Karşı taraftan gazeteci Yaşar Okuyan arkadaşımız da vardı. Ona soru yöneltildiğinde kendi siyasal görüşlerinin çerçevesi içinde, katliam projesinin hazırlıklarının kesin uygulanacağını öğrendiklerinde, yani Taksim’e girilmeden protesto etme eylemini terk ettiklerini açıklamıştı.

Bugünün İsmail Kahraman’ın kişiliği, kimliği üzerinden açıklamalarınıza yardımcı olacağı inancı, algısı ile sizinle de paylaşmak istedim. Komünizme, daha doğrusu Marksizm Leninizm’e karşı olmak başka. Yani demokratik liberal olmak ile, diktatoryal faşizmi yeğlemek arasında çok anlamlı farklar yok mu?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları