Paralel Operasyonu Derken İktidarda Yeni Paralel Oluştu...

13 Aralık 2014 Cumartesi

Önceki günün akşam saatlerinde gazete-den ayrılırken sıcak gündem cemaat bağlantılı büyük paralel operasyonun başlatılmasıydı... Benim için akşamdan bildik gündemli haberlerle uyandım... Cemaat kökenli paralel operasyonu beklentisinin tepki eylemleri önceki geceden başlayarak dün gün boyunca sürmüş, İktidarları liderler cephesinin suçlama açıklamalarının dozu, üslubu sertleşmiş, operasyonun kendisi dün akşam saatlerine kadar başlatılmamıştı...
Yerine Cumhurbaşkanı’nın onayından geçmiş bir kararname ile Cumhurbaşkanlığı teşkilatlanmasının değiştirilmesi bağlantılı oluşturulan gölge kabinenin haberleri medya gündeminin önüne, gazete menşetlerine, ana haberlere geçmişti.. Saray için 7 başkanlık daha gelmişti... Fiili başkanlık sisteminin altyapısı hazırlanmıştı. Başbakanlık’a ait bazı yatırımlara son onay yetkisi Cumhurbaşkanı’na verilmişti... Cumhurbaşkanı Danışmanı Binali Yıldırım, Erdoğan’ın 2015 başında kabineye de başkanlık edeceğini açıklamıştı... AKP anayasa taslağı hazırlayıcısı Prof. Ergun Özbudun bile söz konusu çalışmanın sonucunu, “Gölge bakanlar çabası aşikâr”, “Başkanlık ya da yarı başkanlık sistemi (de facto) yoluyla dönüştürülmek istenmesinin belirtisi...” olarak değerlendiriyordu. Başbakan ve bakanların Cumhurbaşkanlığı katında oluşturulan gölge kabinenin, hükümet icraatlarına paralel icraatlarına, Cumhurbaşkanlığı gölge kabinesinin oluşturacakları kararlara, görüşlere ne kadar uymaya zorunlu oldukları hukuken soyut, yasal yetkiler hükümette kalsa da yeni paralel oluşum gerçekleştirilmişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın alışılmışın dışında bir Cumhurbaşkanı kimliği çizeceği vurgulaması bir yana, gölge kabinenin kurulduğu bilgisinin kamuoyuna yansımış olmasından sonra dün TOBB’de iş dünyası üyelerine yaptığı konuşmadaki vurgulamalar niyet okuma anlamında çok daha açık, anlamlıydı... Ekonomi üzerinden “İktidarlarının, hükümet icraatlarının başı, birinci dereceden sorumlusu, karar vericisi..” diliyle, yatırımların asla durmaması gerektiğinin altını çiziyordu. Her yerde risk alacaklarını, inşaata dur sanayiye ilerle derlerse çöküntü başlıyacağını, kentsel dönüşümden vazgeçemeyeceklerini anlatıyordu... İş ve medya dünyasını, cemaatin darbe girişimi olarak nitelediği paralel yapılanmasına destek vermemek yolunda, “inlerine kadar girdikleri, kirli cinayetlere bulaştıkları...” tehditleriyle bir kez daha uyarıyordu..

***

Cumhurbaşkanı’nın mizah diliyle bir kez daha yinelediği faizlerin indirilmesi çağrısının ardından piyasalardan gelen haberlere göre dolar hızlı bir yükselişe geçti. Piyasa uzmanları iç dinamikleri diplerde, dış gelişmelere çok açık sistemimizde doların yükselişi, faizlerin düşüşü öngörüleri tavan yapmıştı... Güncel, spekülatif iniş-çıkışı değerlendirmesini bir yana bırakalım, dünün ekonomi, piyasalar değerlendirmelerinde öne çıkan kimi daha anlamlı göstergelere bakalım... İktidarlarının ekonomiyi büyüttükleri efsanesi ne kadar etkili, deneyimli söylemlerle propaganda edilirse edilsin...
1946’dan 2002’ye Türkiye’de ortalama gerçekleştirilen büyümenin 5.1 olduğunu, İktidarlarının büyüme mucizeleri(!) yarattıkları 2003-14 yılları büyüme ortalaması ise 4.7’de kalmıştı. İşsizlik yüzde 10 üstü, genç işsizlerle üniversite mezunlarının işsizlik oranları ise iki katına, yüzde 20’lerin üstüne çıkmıştı. Petrolün dünya çapında nedenleri üzerinde uzlaşılamayan beklenmedik ucuzlaması Türkiye için, hele de en büyük sorun ödemeler dengesi açığının düzeltilebilmesi için mucize bir şans ve fırsattı... Gelin görün bu fırsatı değerlendirebilecek adımların atılabilmesi çok zor görünüyordu. Yabancı yatırımlarını getirebilecek olmazlara ilişkin iktidarları politikaları dibe vurmuştu. Yabancı yatırım için olmazsa olmazlar, hukuksal güvenceler, eğitimli, yetişmiş kadrolarda akıl almaz boyutlarda olumsuz icraatlar söz konusuydu. Dünya büyüme-sindeki durgunluk, büyük kriz ihracat artışı beklentisini aşağı çekmişti...
Davutoğlu hükümetinin, Babacan’ın ekonominin toparlanmasına ilişkin, ekonomik-sosyal-siyasal ne kadar önerileri varsa, iktidarlarının ortak sorumluluğundaki sonuç dayatmalarla çatışıyordu... İhracata uzanabilen üretim artışı için insan yetiştirecek eğitim politikaları, insani gelişmişlikte, iktidarlarının döneminde yaşanan insani gelişmişliklerin verilerinde dibe çekilme yetmezmiş gibi... Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti düzeni tükenişinde son uluslararası tüm raporlar acı gerçekleri yüzümüze çarpmamış gibi... Haksız kazanç, yolsuzluk ve rüşvetteki patlamalar resmi raporlarda, Türkiye en şanslı olduğu yatırım alanlarında, tarımda bile büyüme dinamiklerini kullanamıyordu. Haksız kazanç, vurgundan, yolsuzluktan kaynaklanan zenginleşmelere karşı sorumlu bakanlıkların zorunlu gördükleri önlemler paketleri ile iktidarlarının yarattığı düzenin sahipleri arasında nasıl bir kararlar, iktidar dengeleri kurulabilecekti ki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları