Umut Para Etmiyor...

07 Ocak 2014 Salı

Faizler haftalık ortalamayla iki haneli oldu, uzmanlara göre kalıcı nitelik kazanıyor. Döviz kurları dün yine rekor yükseliş yaptı. Yine uzmanlara göre dış borcu olanın kara kara düşüneceği bir durum hiç değil. Bedelini herkesin ödeyeceği bir kalıcılık söz konusu... Özel tüketim vergilerinin enflasyona yansımayacağı palavrasının gerçekle bir ilişkisi yok. Fiyatların yükselişi, halkın dili ile enfasyon canavarının yeniden gücüne güç katılması, yoksuldan zengine gelir akışında, yoksulun daha da yoksullaşmasında alarm zilleri çalıyor... Piyasaların gerçekleri değil umutları, sanalı, insan eksenli üretim ekonomisi ile ilişkisi olmayan saadet zinciri çarklarının işleyişini satın alan düzeni acımasız... Piyasa yorumcuları, düzenin bu acımasız çarklarının işleyiş dili ile “Siyasi istikrar, güven, toparlama..” diye diye takılı teypteki bildik beylik sözcükleri yineliyorlar...
İktidarlarının, yıllarca ülke kaynakları, insan için ekonomi, üretim eksenli olmayan, yatırımı umursamayıp, ihracata odaklanmış, ihracatla avunan, hizmet, tüketim, ranttan beslenen, iç-dış geliş kaynakları dahi sorgulanmayan, sıcak para gücüne dayalı piyasalar üzerinden büyüme modeli mucize olarak algılandı. İktidarlarının iktidarda büyümelerinde, oy veren seçmenlerin zenginleşme algılamalarında, bol para sahibi oldukları düşlerini görmelerinde belirleyici oldu da... Şimdi günlerle sayılan kısacık bir zaman dilimi içinde, İktidarlarının kutsal ortaklığının bozulduğu ilanı ile ortaya çıkan paylaşım savaşlarında umutları balon gibi patlatıp, balkabağı örneği bir düş kırıklığını, paniği mi üretti?
Elimde olsa, üretim-yatırım, bizim ülkemiz koşulları içinde en değerlileri tarım, doğal kaynakların değerlendirilmesi ekseninde yürütülmeyen, insan eksenli olmayan piyasalar düzeni üzerinden, sanal, güvenilir olmayan kaynağı belirsiz para girişlerine dayalı büyümeye, İktidarlarının özünde halka karşı düzen politikalarına alkış tutan piyasacı ekonomistlerden de sorumlu İktidarları kadroları kadar hesap sormak isterim... Yaşamın her alanından, uzmanlık kurumlarından, bilim insanlarından gelen uyarılara kulak tıkadılar...

***

Tamam, geçerli dünya düzeni çarkları işleyişinde, küreselleşmenin acımasız kurallarında gelen dalgalardan vurgun yemeden kurtulmak öyle kolay bir iş değil. İktidarların gerçek olumlu yaptıklarının ya da yapmadıklarının tartılması tam da bu gerçeğin bilinerek yürünecek yolun seçilmesi ile ilgili bir durum... Piyasacıların çok ucuzundan, AB üyeliği kayırmacılığından sanal büyütülmüş Yunanistan’ın kriz günlerinin şokundaki alaylarını kızgınlıkla dinlediğimi anımsıyorum. Yunanlıların çalışmadan tükettikleri, krizin bedellerini ödemeyi hak ettikleri ucuz çıkarımı içimi acıtıyordu. Bizde destekledikleri İktidarlarının yürüyüşünde, hak edişle, emekle, üretimle, insan için ekonomik gelişmişlikle uzaktan yakından ilişkilendirilmemiş, kayırmacılık, ayırmacılık, kirli çıkar çarkları işleyişine alkış tutmanın suçluluğundan böyle mi arınıyorlardı?
Piyasalar düzeninin işleyişinde, saadet zincirinin kırılmamasında, siyasi istikrar, uzun soluklu güçlü iktidar arayışı kuralı boşuna mı? Gelişmiş, gerçeklik üzerine oturtulabilmiş ekonomilerde siyasi krizler, koalisyon iktidarları kimseleri çok fazla korkutmuyor da, neden gelişmekte olan ülkelerde halkına ne verdiğinden çok, uzun soluklu, otoriter, güçlü iktidar arayışları öne çıkıyor? Piyasalar üzerinde kurulmuş saadet zincirinin kırılmasının riski ile doğrudan ilişkili olmasın sakın... Söz konusu ilişkilendirmeyle bizdeki yükseliş ile hızlı düşüşlerin Yunanistan, İspanya, İtalya’dan çok daha hızlı, kırıcı, halk için vurucu olabileceğini görmek istemiyoruz ki...
Hani şu büyük büyülü gelişmeyi, büyümeyi gerçekleştiren, Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu ayakta kalmış olmasıyla böbürlenilen İktidarları düzeni var ya... Ucube gibi yaratılan büyük kentlerde, bir diğerinden lüks olmada yarıştırılan AVM’ler, lüks gökdelen inşaatları arasında, dünya rekorlarının kırıldığı ilan edilen dev projeler yumağında... Gerçeğinde varoşlarda yığılan nüfus patlamalarında kuralsız, kayıt dışı, insan eksenli olamayan, sanal, sosyal devlet yerine sadaka düzenine oturtulmuş saadet zinciri kıskacında... Büyümenin gerçeği yerine, düşlerinin, ele geçirilmiş medyatik güçle pompalaya pompalaya beraber yürünen yollarda, ne olduysa bir ayak burkulması hesabı... Ortaklık paylaşım kavgası ile ortaya çıkan ilk siyasal krizde, şimdi ilk anlamlı büyük iç ya da dış odaklı, ya da ortak dalgada nasıl oldu da böylesi büyük bir patlama, panikle ekonomik kriz siyasi krizi, siyasi kriz ekonomik krizi tetikliyorlar?
İç burkan, küçücük haberlerden okumaya başlasak mı? Üretici köylü ithal tohum, akaryakıt zammı gibi çok sıradan sayılabilecek etkenlerle bile bu ülkenin nüfusunu doyuracak üretimden vazgeçmiş. Biatla, sadaka düzeni ile ayakta kalabilme çaresizliğinde İktidarlarına en sadık seçmenlerin çoğunluğu da, patates, kuru fasulyeyi sofrasından çıkarmak zorunda kalmanın derdiyle boğuşuyorlar. Siyasal krizin sonuçlarını duymak bile istemiyorlar...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları