Veysel Ulusoy

Yıkımın faturası

26 Şubat 2023 Pazar

Yitirdiğimiz hayatların yanında yaralanan, evini veya işyerini kaybedenleri de düşündüğümüzde, manevi ve maddi enkazın dayanılmaz ölçüsünü en derinden hissediyoruz.

Zaten çilekeş Anadolu halkının yıllardan beri süregelen fakirliğinin üstüne bu yıkım sanki son vuruş misali oldu...

Sevdiklerimizi, arkadaşları, hayatımızı şekillendiren mekânları, yaşam alanlarını ve geniş anlamıyla kültürümüzün çoğunu kaybettik. 

Kaybettik ama doğamız ve yanına iliştirdiğimiz umudumuz tekrar ayağa kalkmanın yollarını aramaya başladı bile. O evler yeniden yapılacak, caddeler dükkânlarıyla yeniden oluşturulacak, o bağ bahçe ve tarla yeniden yeşerecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Tüm bunlar gerçekleşecek ama kararın orada hayatını tekrar kuracak olan halk ile verilmesi, planlamanın aceleye getirilmeden halkın tam ortasında olduğu komisyonların kararıyla şekillendirilmesi gerekir.

Ama durum bundan çok farklı işliyor şimdi.

EKONOMİK GÖRÜNÜM

Depreme maruz kalan şehir ve diğer yerleşim yerlerinde üretim yapısı derinde etkilendi, doğal olarak. Yitirilen sadece insanımız değil bu aşamada... Evlerimizi, sermayemizi, işyerimizi, makine ve teçhizatımızı, daha doğrusu tüm ekonomik değerlerimizi o inanılmaz boyutu ile toprağın altında bıraktık.

Tam anlamıyla bölgesel bir çöküş oldu. 

800 milyar dolar yıllık üretim gücüne sahip ekonomimizde yaklaşık olarak ulusal gelirimizin yüzde 20-25’ine denk gelen üretim değer ve gücümüzü kaybettik. Bunun yanında maliyet olarak gözükmeyen bilgi birikimi yani insan sermayesini de söylemeye gerek yok sanırım.

Kayıpların ekonomik kapsamda planlaması aylar ve belki de yıllar alacakken son günlerde bir oldu bittiye getirme fikri savruluyor bu günlerde...

BİR ACELEYE GETİRME TELAŞI VAR ORTADA

Hasar tespitinin yapılmaya başlayan kısmına bakıldığında, karar vericilerin bir telaş içinde olduğu görünümü var ortada. Daha hayatını kaybedenleri enkazın altında çıkaramamış bir hükümet ve 100 binden fazla insanımız kaybettiğimiz gerçeği ortada iken hemen enkazı kaldıralım ve inşaata başlayalım fikri kendini apaçık gösteriyor.

İki yönü ile doğal gelişmeden ayrışıyor bu görünüm. İlki seçimlerin yaklaşması nedeniyle hemen bir şeyler yapıyoruz havası vermek, ikincisi ise bilinçli, planlı ve isteyerek (ve aynı zamanda ellerinde ovuşturulduğu) yapılan rant elde etmeye yönelik çabalar.

Bakanların sosyal medyaya verdiği reklam tadındaki söylemleri ise bunun altyapısını oluşturuyor açıkçası... Evlerin temel atma videoları ile tarımdaki yardımların ne olduğunu gösteren infografiklerin sayısı bunları kanıtlar nitelikte.

Kimseye sorulmadan, halka danışılmadan ve daha kötüsü beyaz kâğıda karalama yapılarak oluşturulan yeni yerleşim sözde planlarının toplumdan ayrışmış özelliği tüm bu yaşanan sorunları daha da artıracak nitelikte.

Halk, mahalle muhtar heyeti ve komisyonlarla belirlenmesi gereken yeni yerleşim planlaması bir seçim rant sürecine kurban edilmeyecek kadar önemli bir konuyken en ufak bir toplumsal faktör düşünülmeden işleme konulmuşa benziyor.  

Tarihi yapısı, kültürel değerleri, yeniden oluşturulacak ulaşım sistemi, etkin ticari birimleri ve tarımın şehre bağlanması konularında birçok yönüyle ele alınması gereken yeniden yapılanma sürecinin sadece inşaata kurban verilmesine karşı çıkmak bir vatandaşlık görevidir.

Tabii ki konutlar yapılacak ve barınma ihtiyacı karşılanmaya çalışılacaktır. Öte yandan 2009 yılında İtalya, 2011’de Yeni Zelanda ve 2015’te Nepal’de meydana gelen ve büyük yıkıma neden olan depremlerden sonra yapıldığı gibi paydaşların da planlama sürecine katılması zorunluluğu çok açıkken TOKİ eliyle yine aynı müteahhitlere rant kapısı açmanın yöreye veya ülkeye bir faydası olmayacaktır.

Başta da siyasilere...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerel 21 Nisan 2024
Döviz kuru şoku 24 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları