Anası Ağlıyor!

15 Ekim 2012 Pazartesi
\n

\n

Avrupa Birliği Komisyonunun 2012 Türkiye İlerleme Raporu yayımlandı. Bu tür raporlar, bir bakıma, yılda bir sağlık denetiminden geçmek gibidir. Değişik ölçütlere göre yapılan değerlendirmelerle ülke olarak nerede durduğunuzu anlarsınız.

\n

Basından izlenebileceği gibi, rapor, ABye tam üyelik bağlamında, 2011-2012 döneminde siyasal, hukuksal ve ekonomik gelişmeleri irdeliyor. Ele alınan her konu önemli olmakla birlikte, bunların içinde biri, ifade ya da anlatım özgürlüğü, demokrasinin varlık nedeni ya da olmazsa olmazıdır. Çünkü ifade özgürlüğü yoksa öbür özgürlükler çok büyük ölçüde anlamsızlaşır.

\n

***

\n

Raporda Türkiyede ifade özgürlüğü üzerindeki sınırlama ve baskıların son bir yılda daha da arttığı; bu hakkın kullanımında önceki yıllara göre artan oranda sınırlamalar yaşandığı vurgulanıyor. Bu hakkın kullanılmasının, özellikle örgütlü suçlar ve terör suçlarıyla ilişkilendirilerek uygulamada önemli hak ihlallerine yol açtığı anlatılıyor.

\n

Daha somut olarak, ifade özgürlüğünün en önemli kullanım alanı olan basın-yayın üzerinde devlet baskısının arttığını; internet iletişimi ya da web erişimi yasaklarına sıkça başvurulduğunu; kimi etkili gazetecilerin işlerinden çıkarıldığını belirten raporda bütün bunların sonucu olarak, basın-yayın dünyasında kendi kendini yasaklama (otosansür) uygulamasının yaygınlaştığının altı çiziliyor.

\n

Kimi istatistiklere de yer veren rapor, tutuklu gazeteci sayısının, bu dönemde 3. yargı paketi kapsamında çok sayıda gazetecinin serbest kalmasına karşın, yüzde 66.7lik bir artışla 57den 95e çıktığını; halen 2800 (yazıyla ikibinsekizyüz) öğrencinin tutukluluklarının devam ettiğini ve iletişim üst kurulunun internet yasaklarıyla ilgili istatistikleri 2009dan sonra yayımlamadığını vurguluyor.

\n

İfade özgürlüğünün acıklı göstergesi olan bu sayılar, her şeyi anlatmıyor. Oysa ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar toplumsal yaşamın her hücresini kapsıyor! Örneğin, kaç gazetecinin ve TV yorumcusunun yalnızca düşünceleri nedeniyle kovulduğu; rektör seçimlerinin pek çoğunda, YÖK ve Cumhurbaşkanı eliyle, öğretim üyelerinin yeterince desteklemediği kişilerin rektör atanmasının öğretim üyeleri üzerinde yarattığı baskı, çekingenlik ve korku ortamı; devlet dairelerinde memurlar arasında kaynatılan cadı kazanları; memurların ve işçilerin sendikal hakları üzerinde oynanan iktidar baskısı oyunları ve bütün bunların yarattığı birikimli olumsuzluklar ve verdiği toplumsal zararlar bu sayılara yansımıyor!

\n

***

\n

Anlatım ya da ifade, insan yaratıcılığının gelişmişliğinin birincil göstergesi insan aklının gelişmesinin hem nedeni hem sonucudur. İfade özgürlüğünün baskı altına alındığı ortamlarda, toplum doğru bilgi edinemez; yazı ve yorumlar kısırlaşır; bunun bir sonucu olarak toplumsallık zayıflar; birey yalnızlaşır, sığınacak yer arar ve bulur; toplumsal sorunlara ilgi ve duyarlılık azalır; düşünceler körelir; yeni görüşler, fikirler gelişemez; giderek bilimden sanata uzanan her alanda, her türlü yaratıcılık sonbahar yaprakları misali solar; kurur; düşünce kısırlığı ortalığı kaplar!

\n

İfade özgürlüğü yoksa yalnız demokrasinin değil, toplumun geleceği kararır; toplumsal yaşamın da anası ağlar!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları