2024 umut olabilir mi?

04 Ocak 2024 Perşembe

Bir yıl sona erdiğinde, her yeni yıla girişte muhasebe yapmak, kendi içine dönüp bir hesaplaşmaya girişmek âdettendir. Ama 2023’te gerek dünyadaki gerek Türkiye’deki gelişmeler öyle korkunç bir hal aldı ki kimse ince şeyleri düşünmeye ya da kendi bireysel hesaplaşmasına zaman ve fırsat bulamadı.

İnce şeyleri düşünmek deyince... Sevgili şairim Gülten Akın’ı son zamanlarda ne çok andığımı tahmin bile edemezsiniz: 

“Ah, kimselerin vakti yok/ Durup ince şeyleri anlamaya/ Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar/ Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya/ Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı/ Bakıp kapatıyorlar/ Geceye giriyor türküler ve ince şeyler” (Gülten Akın: İlk Yaz.)

2023 dünyada da Türkiye’de de demokrasinin gerilediği ve barış içinde bir dünya umudunun iyiden iyiye ortadan kalktığı yıl oldu. Gerçekçi olmamız gerekirse 2024’te bunun değişebilmesi pek de kolay görünmüyor.

Dünyadan vazgeçtim, 2024’ün ülkemizde umut yılı olup olmaması neye bağlı?

YAPILMASI GEREKENLER 

Bu soruya verilebilecek yanıtlar önem sırası gözetmeksizin benim için şöyle: 

1. Ülkedeki ayrışmayı, kutuplaşmayı bir an önce sona erdirmek. 

Diyeceksiniz ki ülkede sadece bu ayrışmadan, bu kutuplaşmadan medet uman, bunun yarattığı kavgayla, çatışmayla, hatta savaşla beslenen bir hükümet varken bu nasıl mümkün olabilir ki? Olur, seçimlerimizi ona göre yaparsak olur! 

2. Kadın cinayetlerini durdurmak. 

“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” Genel Sekreteri Fidan Ataselim önceki gün açıkladı: 2023’te 315 kadın katledildi, 248 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Çoğunluğu evlerinde, ailedeki erkekler tarafından ve dükkândan, internetten kolaylıkla satın alınabilen ateşli silahlarla katledildi. Cinayetlerin doruk yaptığı dönem ise seçim dönemleri... Çünkü o dönemlerde Cumhuriyet Devrimleriyle kazanılmış kadın hakları tartışmaya açılıyor. Çünkü birkaç oy fazla almak tarikatlara cemaatlere hoş görünmek için gerici partiler Medeni Yasayı da geriletmeye çalışıyor. 

3. Hilafet çağrısı suçtur, cezalandırılmalıdır. 

Anayasa ve yasalarımıza göre Türkiye Cumhuriyeti’nde laikliğe karşı gelmek, hilafet istemek, bu amaçla miting yaparak halkı kışkırtmak suçtur ve derhal cezalandırılmalıdır. Anayasayı tanımayan; adaleti, hak ve hukuku siyasi erke bağlayan bir yönetimde hiç olası mı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Olmazı olur kılmak bizim elimizde. Aksini düşünmek yaşamdan vazgeçmek demek olur ki bize göre değildir. 

4. Diyanet’in işlevi ve görevi yeniden tanımlanmalıdır.

Diyanet İşleri Bakanlığı’nın görevi, insanlara yol yordam göstermek olduğu kadar dinin kişisel çıkarlara alet edilmesini önlemektir. Dinimizi hurafelerden, yalanlardan, yozluktan temizlemektir. Dini vicdanımıza ışık tutmak, hayatı sevmek, doğayı sevmek, insanları, insanlığı kucaklamak için aracı kılmaktır. Başka bir şey değil. Benim kuşağımdakiler, daha ilkokul yıllarından bunu böyle öğrendik. Oysa gün geçtikçe Diyanet İşleri Bakanlığı’nın bunların tam tersini öneren uygulamalar içindedir. 

Bunlara gelinceye dek daha nice sorunu halletmemiz gerek dediğinizi duyar gibiyim. Olabilir... Gelin görün ki bunları vurgulamadan, yeni yılda sanatsal konularda herhangi bir şey yazmak içimden gelmedi.

Geçen yılın son günlerinde Galatasaray-Fenerbahçe maçının Riyad’da oynanmaması bile millete adeta bir bayram sevinci yaşattı. Takımların Türkiye’ye döneceği haberini duyduğum anda aklıma sevgili Melih Cevdet Anday’ın “Atatürk’ün Bir Saatı Vardı” şiiri geldi yerleşti... 


“Atatürk’ün bir sözü vardı/ Yediveren bir gül gibi açardı

Atatürk’ün bir atı vardı/ Etilerden beri yaşardı

Atatürk’ün bir resmi vardı/ Buğday tarlası gibi ağardı

Atatürk’ün bir saatı vardı/ Durmadı”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları