Adalet padişahtan sorulduğunda...

16 Kasım 2023 Perşembe

Dün 15 Kasım’dı. Dünya Hapisteki Yazarlar Günü... Uluslararası PEN Yazarlar Derneği, 1980 yılından bu yana dünyanın her yerine dağılmış PEN merkezleri aracılığıyla düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkma yolunda kamuoyunda farkındalık yaratır. Ayrıca farklı ülkelerden belirlediği kimi tutuklu yazar, düşünür, aydınları ön plana çıkararak onlarla ilgili dünya çapında kampanyalar sürdürür.

ULUSLARARASI KAMPANYA

2023 yılında Uluslararası PEN’in kampanyası dünyadan şu dört insanı mercek altına aldı: 

Iryna Danylovych: Ukraynalı, aktivist ve gazeteci. Bir yıldır Kırım’da Rus yetkililer tarafından hapiste tutuluyor. Suçu, haberlerde Rusya’daki sağlık konusundaki yolsuzlukları ifşa etmek. 

Maria Cristina Garrido Rodriguez: Kübalı şair ve aktivist. İnsan hakları ve reform istediği için, barışçıl bir protestoya katılmaktan iki yıldır Küba’da hapis. 

Süleyman Raissouni: Faslı gazeteci, yazar, editör. Hükümete yönelik eleştirel yazılar yazdığı için iki yıldır hapiste.

Go Sherab Gyatso: Tibetli rahip, din adamı. Ayrılıkçı diye üç yıldır hapiste. 

Gülümsediğinizi görüp, bunların lafı mı olur dediğinizi duyar gibiyim. Rekor bizde elbet. İlhan Sami Çomak, 29 yıldır hapiste. Bu sürede birbirinden güzel şiir kitapları yazdı. Herkesin, hâkimlerin, iktidardakilerin suçsuz olduğunu bildiği Osman Kavala altı yıldır hapiste...

DÜNYA ARENASINDA TÜRKİYE

Şu son 20 yıldır, PEN’den bağımsız olarak uluslararası her toplantıda Türkiye, “Dünyanın en büyük gazeteci cezaevi” diye tanımlandı. Bir de başka ülkeler Türkiye’ye niye yatırım yapmaz diye şaşkın şaşkın soranlar var. Adaletine güvenmediği ülkeye kim niye yatırım yapsın ki!

2023 yazında Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan raporda, üye ülkeler içinde cezaevlerinin en kalabalık olduğu ülke Türkiye. Nüfusa göre de kişi başına en fazla mahkûm ve tutuklunun olduğu ülke yine Türkiye. Bizden sonra sıralamada Gürcistan, Azerbaycan, Macaristan geliyor.

Konumuza dönüyorum: 

Şu son 20 yıl içinde Uluslararası PEN en çok Türkiye’den isimler için dünya çapında kampanyalar sürdürdü. Çomak ve Kavala’nın yanı sıra, Mustafa Balbay’dan Musa Kart’a, İsmail Beşikçi’den Güray Öz’e, Can Dündar’a, Pınar Selek’ten Aslı Erdoğan’a, Necmiye Alpay’a, Barış Pehlivan’dan Barış Terkoğlu’na nice insan...

‘ŞAHSİ MESELE’ OLUNCA 

Bu yıla gelinceye dek, biz de Türkiye PEN, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Yayıncılar Birliği ve Türkiye Gazeteciler Birliği bir araya gelip 15 Kasım’da kolları sıvar paneller, toplantılar düzenlerdik. Bu yıl yapmadık. Neden diye kendime sordum. Korkudan mı? Hayır. Umutsuzluk mu? Belki... Bir işe yaramayacağını bilmekten mi? Olabilir... 

Ama bence asıl neden şu: Anayasayı yok sayan bir zihniyet tarafından yönetilince; anayasaya uymama, sıradanlaşıp “normal” sayıldıkça; anayasa hükümlerine karşı direnen bir Yargıtay’a sahip olunca; Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uyulmaması bir yana, bir de onun hakkında suç duyurusunda bulunulunca; hak hukuk, adalet aramak tüm anlamını yitiriyor; çünkü adalet artık padişahtan sorulmaktadır...

Orhan Bursalı’nın iki gün önce gazetemizde yayımlanan yazısını içinizde kaçırmış olanlar varsa lütfen bulup okusun. “Can Atalay’ın serbestliği benim şahsi meselemdir” başlıklı yazısında Bursalı, “şahsi mesele” haline gelen hukuksuzluğun en üstün ve tek yargı olduğunu çarpıcı biçimde yüzümüze vuruyordu. Artık geçerli olan hukuk değil, “şahsi meseleydi”... Buradan yola çıkıp yeni anayasanın taşları döşeniyordu. Bursalı yazısını “Yersen...” diye bitiriyordu. 

Yemiyoruz, yemeyeceğiz. Bu 15 Kasım’da da kalbim haksız yere hapiste olanlarla birlikte çarpıyor. Hepsi adına sevgili Barış Pehlivan’ı sımsıkı kucaklıyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları