Arkadaşım Aliye 120 yaşında

24 Aralık 2023 Pazar

Arkadaşım Aliye’nin bugün yaş günü. Artık sadece eserlerinde, o eşsiz gravürlerinde, kitaplarda, ansiklopedilerde, oyunlarda yaşıyor. Bugün 120 yaşında olacaktı. Anladınız elbet gravür ustası, ressam Aliye Berger’den söz ediyorum. Ve ben onu çok özlüyorum. Bugün pazar ya, güzellikleri anmak istiyorum.

Aliye Berger arkadaşımdı. 1970-74 yılları arasında, gece yarılarından sonra telefon çaldı mı bilirdim ki Aliye Berger’dir. “Zeynep Hanımcım acaba sizi uyandırdım mı?”

Karşımda minicik bir kız çocuğu sesi. Sabaha karşı ikide üçte neden uyur ki insan? “Daha uyumadınız değil mi? Belki çalışıyorsunuz. İsterseniz kapatalım. Ama düşündüm ki...”  O gün “müthiş bir şey” olmuştur ve anlatmak için sabahı bekleyememiştir! O “müthiş şey”, pencereye dadanan bir kuş, 40 yıl önce yazılmış yeniden okuduğu bir mektup, o gün çizdiği bir desen olabilir. Ertesi sabah erkenden kuşla tanışmaya, deseni görmeye ona giderim. Beyoğlu’nda, Narmanlı Yurdu’ndaki evine... 

YAŞAMA ANLAM KATMAK 

O ev, tablolar, fotoğraflar, kitaplar, anılar, aşklar, fısıltılar labirentidir. Aynaların, gerçeklerden çok düşleri yansıttığı büyülü bir dünyadır. O rengârenk ve çok dağınık evde anıları avlarken yeni tatlar, yeni gözyaşları, yeni kahkahalar buluruz. Böylece yaşama anlam katarız.

O eve, ilk kez bir röportaj yapmaya gitmiştim. Onun sonsuz bir anlatma, yaşama isteği, benim dinmeyen bir dinleme ve öğrenme açlığım vardı. Sonradan arkadaş olduk. Birlikte konserlere, tiyatrolara, sergilere gittik. Birlikte pastanelerde çaylar içip pastalar yedik. Bayılıyordu “çukulatalı eclaire”lere ve rengârenk bonbonlara. Bol bol kucaklaştık. İnsanları çekiştirdik, sanatı çekiştirdik, aşkları çekiştirdik, Türkiye’yi ve dünyayı çekiştirdik.

Her buluşmamız, gittiğimiz her sergi, her konser, her pastane, onun deyişiyle “müthiş”ti, “müthiş bir serüvendi”. En sıradan olayı, en sıradan görüntüyü, “müthiş” hale getiren onun renkli kişiliği ve yaratıcı dehasıydı. Böylelikle yaşama anlam katıyordu.

Eteğinin içine tam ucuna kelebek figürleri dikmesi, “Ben yürürken o kelebekler öpüşüyor” demesi... Dantelli iç çamaşırına gravür basması, başka nasıl açıklanır ki?

RENGÂRENK BİR DÜNYA

Hastalandığında onu Şifa Yurdu Hastanesi’ne kaldırmak için Füreya yardımımı istedi. Çantasını hazırladım. Ama arkadaşım tutturdu “rose bonbon” eşarbı olmadan evden çıkmam diye. Dipsiz bir kuyuda eşarp aramaya kalkışmaktansa, yenisini almak üzere evinden fırlarken o arkamdan sesleniyordu: “Ucuz olsun, güzel olsun, çingene pembesi değil rose bonbon olsun.” “Rose bonbon” yani şeker pembesi...

Hemen aşağıdaki pasajdan ona her rengin her tonundan onlarca eşarp aldım. Arkadaşım sevinçten uçtu. Hepsini bavuluna koydu. Onu bembeyaz hastane odasına bıraktık. 

Ertesi gün ziyaretine giderken endişeliydim.

O buz gibi bembeyaz hastane odasıyla Aliye Berger’i bir arada düşünmek tedirgin ediciydi. Kim bilir ne sıkılıyordur. O yaşta, yapayalnız, bembeyaz bir oda...

Odasına girmemle şaşkına döndüm! Burası bir bayram yeri, bir cümbüş! 

Ali­ye Berger’in çev­resini, uçuşan binlerce renk sarmıştı. Turuncu­su eflatunu, yeşili kırmızısı, sarısı moru, mavisi, pembesi... Eşarpları karyolanın ve odanın her yanına bağlamıştı. Pencereden gelen rüzgâr hepsini dalgalandırıyor­du. Benim canım arkadaşım odayı, renge, sevince, coşkuya boğmuştu, rengârenk bir dünya yaratmıştı! Mutluydu. 

Yaşama sevincini çoğaltmakta da eşsiz bir usta olan arkadaşımı şu karanlık günlerde öyle çok özlüyorum ki...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları