Barış’a mektup

17 Ağustos 2023 Perşembe

Sevgili Barış, canım Barış, güzel arkadaşım Barış, meslektaşım Barış, Cumhuriyet gazetesinde yoldaşım, Nâzım Hikmet Vakfı yönetiminde omuzdaşım Barış... Susturmaya çalıştıkları ama bir türlü kimselerin susturamadığı Barış Pehlivan. 

Eğer bu gazete hapishaneye girer de bu mektubu okursan, bil ki Türkiye’de herkes ama herkes, seni oraya sokanlar dahil, el etek öpüp biat edenler dahil, senin hapiste olmana göz yuman, görmezden gelen, riyakârlıktan, korkaklıktan susan tüm gazeteciler dahil, seni suçlayan yurtdışına kaçmış ya da kaçmamış ama himaye altında olan FETÖ’cü/AKP’li savcılar, yargıçlar dahil olmak üzere herkes ama herkes gerçeği biliyor. 

Senin içeride olmanın, beşinci kez hapse girmenin hakla hukukla, kısaca adaletle hiç ama hiçbir ilgisi olmadığını herkes biliyor. Katillerin, canilerin, tecavüzcülerin, hırsızların, devleti dolandıranların, anayasal suç işleyip de son infaz yasasından yararlanıp serbest dolaşanlar ortalıktayken hâlâ neden ben bu haktan yararlanmıyorum diye sorman bile abes! 

Sen yolda bisikletli çocuğu ezip kaçmadın; herhangi bir kadını delik deşik etmedin, balkondan aşağı atmadın, yüzüne kezzap dökmedin; malzemeden çalıp, koca binalarda yüzlerce kişinin ölmesine neden olmadın; hacı hoca ayaklarında kız ya da erkek çocukların ırzına geçmedin! Sen tutup mesleğini en iyi şekilde yaptın. Gerçekleri yazdın! 

Bir de “Sızıntı: Wikileaks’te Ünlü Türkler”, “Metastas”, “Mahrem”, “Cendere”, “SS” gibi kitaplar yazıp milletin gerçekleri görmesini sağladın “suç ortağın” Barış Terkoğlu’yla birlikte! Daha ne yapasın! Dünkü Cumhuriyet’te “Parmağımdaki Nasır” yazında “Sızıntı”yı nasıl hapiste yazdığınızı anlatmıştın ya; hiç kuşkum yok şimdi de susmayacaksın, yine yazmayı sürdüreceksin! 

ESİR ALINSAN DA TESLİM OLMAMAK 

Canım arkadaşım ne diyordu Nâzım Hikmet anımsa: “Mesele esir düşmekte değil, / Teslim olmamakta bütün mesele...”

Ah be Barış, herkes biliyor, başına gelenler hep bu teslim olmamaktan! Padişaha gerdan kırıp birkaç iltifat sallasaydın, Devlet Tiyatroları’nın başına bile oturtulurdun. Tamam artık susuyorum, yazmayacağım deseydin, bakanlık bile alırdın! 

Sen en iyisi içeride yine Nâzım’a kulak ver. Onun “Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler” şiiri gerçekten yol göstericidir:

Hani “Dünyadan, memleketinden, insandan/ umudum kesik değil” diye başlar ilk bölümü ve şöyle sürer: “Yaşamakta ayak direyeceksin./ Belki bahtiyarlık değildir artık,/ Boynunun borcudur fakat,/ Düşmana inat/ Bir gün fazla yaşamak.” Dedikten sonra önerilerini şöyle sıralar: 

“İçerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsin / Kuyunun dibindeki taş gibi./ Fakat öbür tarafın / Dünyanın kalabalığına/ Öylesine karışmalı ki, / Sen ürpermelisin içerde,/ 

Dışarda kırk günlük yerde yaprak kımıldasa…/ İçerde mektup beklemek,/ Yanık türküler söylemek bir de,/ Bir de gözünü tavana dikip sabahlamak/ Tatlıdır ama tehlikelidir.//

Tıraştan tıraşa yüzüne bak,/ Unut yaşını/ Koru kendini bitten,/ Bir de bahar akşamlarından;/ Bir de ekmeği / Son lokmasına dek yemeği,/ Bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman./ Bir de kimbilir, / Sevdiğin kadın sevmez olur,/ Ufak bir iş deme,/ Yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,/ İçerdeki adama./ İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena, / Dağları, deryaları düşünmek iyi./ Durup dinlenmeden yazmayı,/

Bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana, / Bir de ayna dökmeyi. / Yani içerde onyıl, on beş yıl,/ Daha da fazla hatta / Geçirilmez değil,/ Geçirilir,/ Kararmasın yeter ki/

Sol memenin altındaki cevahir!” 

Canım Barış, anladın değil mi: Yanık türkü söylemek, gözünü tavana dikmek yok. Sakın hastalanma. Dokumacılığı, ayna dökmeyi boş ver, sen yazmana bak... Ve ne yaparsan yap ama, sol memenin altındaki cevahiri karartma! Bize lazımsın, sen, o güzel gülüşün ve o cevahir! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları