Güvensizlik kader olamaz...

24 Kasım 2022 Perşembe

Nicedir topluma ve hayata hep o duygu egemen artık: Güvensizlik duygusu.  

Tamam, geleceğe güvenmeme, iş ve aş bulamama, aç kalma, yersiz yurtsuz, evsiz barksız kalma korkusu... Bunlar, içinde bulunduğumuz ekonomik  çöküntünün sonucu. Yüzde 180’e varan enflasyonda başka nasıl olsun ki! Her gün bunlara yenileri ekleniyor: 

Dün güne deprem güvensizliğiyle uyandık. Hükümetin önerisi “çök- kapan-tutun” yöntemine güvenmemiz bekleniyorsa, biz ölmüşüz demektir. Başka bir hazırlık var mı?

İstanbul’un kalbine giren terörle; Gaziantep Karkamış’ta 5 yaşındaki Hasan’ı, 22 yaşında öğretmen Ayşenur Alkan’ı hayattan koparan roketle sarsıldık hepimiz. Ama ateş düştüğü yeri yakar! Bütün o cafcaflı sözler uçar gider, geriye sevenlerinin onulmaz acısı kalır. 

Yine bir terör saldırısı olur mu? Sınırları denetlemek yerine, caddedeki bankları, saksıları kaldırmaktan mı medet ummalı? Irak ve Suriye’den sonra iç savaş Türkiye’de de patlar mı?  Geçen ay sayı 36’ydı, önümüzdeki ay erkek şiddeti kaç kadın öldürür? 

Söyleyin, yarın şiddetten arınmış bir toplum, millet olacağımıza dair bir inancınız var mı?

EN BÜYÜK GÜVENSİZLİK YARGIYA

Güvensizlik konusuna yoğunlaşmam, önceki gün Yargıtay kararıyla oldu. Anımsayın 2017 yazında Büyükada’da çeşitli sivil toplum temsilcileri bir eğitim seminerinden alınıp götürülmüşlerdi. Ne teröristlikleri kaldı ne FETÖ, PKK, DHKP-C, daha bir sürü harflerden oluşan örgüt üyelikleri kaldı...  Yargıtay, Büyükada davasında insan hakları savunucuları Taner Kılıç, Günal Kurşun, İdil Eser ve Özlem Dalkıran’a verilen 2-6 yıl arasında hapis cezalarını oybirliği ile bozdu. Meğer ortada suç muç yokmuş. 

Bu ne ilk ne de son. Bkz: Ergenekon davası, Türkan Saylan, Osman Kavala, hapisteki generaller ve daha niceleri...  

Bu ülkede her an herkesin başına her şey gelebilir. Dileyen, dilediğini hapse attırabilir ve bir daha oradan çıkamazsınız duygusunu, biat etmeyen herkesin içine yerleştirdiler. 

Güven vermeyen hükümetlerin icraatıdır, suçluyla suçsuz arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak!

GÜVENSİZLİĞİN KAYNAĞI YALAN

Otoriter, totaliter rejimlerde güvensizliğin kaynağında yalan yatar. Kimse inanmasa, yalan olduğunu herkes bilse de bu yalanlar sık sık tekrarlanır ki beyinler iyice yıkansın ve  hiçbir şeye inanılmasın. Hem zaten yalan söyleyenler, birkaç tekrardan sonra kendi yalanlarını hakikat sanırlar. 

Ezop söylemişti: “Yalancıya, doğrular da söylense, inanmazlar.” 

Bir gün söylediğinin tersini ertesi gün söylemek; bugün yaptığının tam tersini yarın yapmak da yalancılık türüdür. (Örnekleri, dış ve iç politikadan ekonomiye, toplumsaldan kültürel olgulara her alanda çoğaltabilirsiniz.) Bunların tümü elbet güvensizlik dozunu artırır!  

Bireysel ya da toplumsal alanda güvensizlik asla kader olamaz. Olmamalı.  

Çok değerli yazar Tezer Özlü, “İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum” diyordu...  

“Benim söylemek için çırpındığım gecelerde/Siz yoktunuz” demişti Özdemir Asaf...

Saint Exupery’nin Küçük Prens’i ise “Belki de gökyüzü insanlardan uzak olduğu için bu kadar güzel” diye düşünürdü.

Güvensizliği yenmek için ne yapmalı? Mücadeleye devam etmeli, seçimleri yalan söylemeyenlerden yana yapmalıyız!  

AYIPTIR! YAZIKLAR OLSUN! 

Önümde bir davetiye. Boğaziçi Üniversitesi’nde, Albert Hall’da verilecek bir konser davetiyesi. Bir zamanlar Evin İlyasoğlu yönetiminde orada en muhteşem solistleri, toplulukları dinler, konser ve resitallere doyamazdık.

Sıkı durun konser davetiyesinde bir yazı: “Hanımlara yöneliktir.” Evet. Erkekler giremez konsere! “Hanım hanıma” dinleyebilirler! 

Hiç utanmaları yok! 21. yüzyıldayız.  Bir zamanlar Türkiye’nin en nitelikli üniversitesi olan Boğaziçi Üniversitesi’ndeyiz! Aklın, bilimin, çağdaş ve evrensel değerlerin Türkiye’nin her yerinden gelmiş çocuklarına, gençlerine sunulduğu kültür yuvası! Yazıklar olsun! Karşıdevrim adımlarını fazla sürdüremeyecekler! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları