Güzel şeyler de olurken...

19 Eylül 2021 Pazar

Güzel şeylere bakmak, görmek, yorumlamak yaşam direncini artırıyor insanın. Toplumsal ve bireysel acıların en karanlık noktasında bile mecburuz güzellikleri de birbirimize göstermeye... İşte her biri kendi başına birkaç yazı hak eden konulara, birkaç sözcükle değinme çabam:   

ARTER’DE   

60’lardan bu yana seramik sanatına yön vermiş eşsiz bir sanatçı Candeğer Furtun’un ilk retrospektif sergisi Arter’de açıldı. Zamanda, mekânda, düşünce ve duyarlık tarihinde, doğa/beden sorgulamasında bir yolculuk. Birikimler, ekoller, akımlar, sınamalar, sorgulamalar geçit töreninde sadece kendisiyle yarışan bir sanatçının “demokratik alanı”yla, yaratıcılığıyla karşı karşıyayız... Muhteşem bir öykünün hiçbir yaprağını birbirinden ayırmamıştı. Öykü bir bütündü.

Sergi küratörü Selen Ansen’i ve müze kurucu direktörü Melih Fereli’yi dinlerken, ikisinin heyecanına tanık olurken en etkileyici olan günümüzde hasretini çektiğimiz vefa duygusu oldu. Melda Kaptana’dan, Rabia Çapa’nın Maçka Sanat Galerisi’nden geçen bir vefa duygusu... Birikimlere değer vermelerinin o muhteşem hazzını yaşadık. 

SAKSOFONUN PİRİ  

Zengin programı, parklarda ücretsiz konserleri, müzik buluşmalarıyla İKSV’nin (İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın) Garanti sponsorluğuyla 28. Uluslararası Caz Festivali, 1 Eylül’den bu yana doludizgin devam ediyor. (24 Eylül’de bitiyor!) 

Boğaz’a bakan yemyeşil bir bahçede efsanevi saksofoncu Stefano Di Battista ve topluluğunu dinlemek muhteşemdi. Sinemaseverler, hele benim kuşağımdansalar sayısız filme müzik bestelemiş 2020’de yitirdiğimiz Ennio Morricone’yi anımsayacaklar. Konser ona adanmıştı. “İyi, Kötü, Çirkin”, nice ‘spagetti western’in müziğini bestelemiş, Pasolini’den Bertolucci’ye nice sinema devini beslemiş ustaya saygı ve sevgi gecesiydi. Di Battista sadece müziğiyle değil, sempatik konuşmalarıyla da dinleyiciyi avcunun içine aldı. Annesinin mükemmel aşçılığı ve yemek sohbetleriyle Morricone ile yolu kesişmiş, birlikte çalışmışlar ve “Morricone Stories” albümünü yayımlamıştı. Ferit Odman öncülüğündeki beşlinin konseri açışı da içinde olmak üzere gerçek bir müzik şöleniydi. 

TARIK AKAN FARKI 

16 Eylül, canım kardeşim, ülkemin güzel ve aydınlık yüzü Tarık Akan’ın sonsuzluğa yürüyüşünün beşinci yıldönümüydü. Her eylül onun o ışık saçan gülen gözleri, aydınlık gülüşü gelir karşıma dikilir. 

Yakışıklılığıyla sinemaya başlayan, bilinçli seçimleriyle sanatını toplum yararına kullanmaya karar veren, bu yolda her yokluğu, yoksulluğu, işsizliği, işkenceyi, zulmü göğüsleyen, ilkelerinden asla ödün vermeyen arkadaşım... Cumhuriyeti, Atatürk devrimlerini, Cumhuriyet ilkelerini, yarınlara taşımak üzere kendini çocukların eğitimine adamış, aydın sorumluluğunu yerine getirmek için didinen bir nefer...

Bu yıl çok emek verdiği Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı olarak, onu Tarık Akan - “Dil ve Anlam Sempozyumu”yla çevrimiçi andık...

“Ne bir haram yemiş ne cana kıymış, ekmek kadar temiz, su gibi aydın”, yitirdiğimiz nice “yiğidim aslanım” gibi Tarık Akanım da halkının kalbinde yatıyor...

TRT’NİN İŞGÜZARLIĞI 

Bir, üç, beş değil, birçok okurum aynı tepkiyi gösterdi: “TRT’nin sizinle alıp veremediği ne var” diye sordu. 

Efendim, bin yıl önceydi. (Gençtik, güzeldik, dünyayı değiştirecektik.) Her cumartesi Ankara’ya taşınıp “Palet” adlı ilk ve ortaokul çocuklarına yönelik bir program yapardık.. Ben de farklı mesleklerden bir “ünlüyle” konuşup çocuklara sormayı, sorgulamayı falan aşılardım... Canım arkadaşım Tarık Akan’ı da götürmüştüm. Ölüm yıldönümü ya... Önceki gün TRT, o programdan ha bire onun kimi söylediklerini yayımlamış ama nedense beni, benim söylediklerimi ve de görüntümü kesmiş, kırpmış, kesmiş, kırpmış... Bu zahmete değer mi?     

Okurlara yanıtım şöyle oldu: “Ben bilmem, onlara sorun.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları