Kindar, dindar kuşak...

26 Eylül 2014 Cuma

Yandaşların gözü kör mü? Görmüyorlar mı?
Bu coğrafyada, bu inanç dünyasında Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ayrıcalığı vardı... Çağdaşlık yolunda “muasır medeniyet” yolunda bir çabası vardı... Laik, demokratik bir cumhuriyet olma iddiası vardı...
Artık yok! 12 yıldır adım adım uygulamaya konan bir uygulama sayesinde artık yok. “Demokrasiyi amaç değil, araç olarak kullananlar” sayesinde artık yok! Elveda Türkiye Cumhuriyeti’nin düşleri, hayalleri...
4+4+4 garabetiyle eğitim sistemine mayın döşediler. Böyle olacağı belliydi. “Başörtüsü serbestisi” denen şey, kadına getirilen yasağın, şimdi de kız çocuklara uygulatılmasıdır.
Kimse kimseyi kandırmasın! Önceki gün Çiğdem Toker’in de enfes yazısında vurguladığı gibi bu son hamle de kadına karşı ayrımcılığın daniskasıdır.

‘Başörtüsü özgürlüğü’(!)
9 ya da 10 yaşındaki çocuğa getirilen bu “başörtüsü özgürlüğü”, kız çocuklarına ve kadınlara yasak getirmektir.
Bu “özgürlük” kız çocuğu istismarıdır. Kız çocuklarını baskıya almanın yoludur. Kız çocuklarının okumasını engelleyip eve kapatmanın yoludur. Kız çocuklarının 13’ünde evlendirilmesinin ya da satılmasının yoludur. Onu toplumsal yaşamdan koparmaktır. Cinselliği ve ayrımcılığı çocuklara küçük yaşta dayatmaktır.
Bu “özgürlük” din istismarıdır, inanç istismarıdır.. Dini siyasete alet etmenin daniskasıdır. Mahalle baskısını güçlendirme yöntemidir. Toplumu daha da ayrıştırma çabasıdır. Laik demokratik cumhuriyet emellerine ihanettir.
Atatürk ilkelerinden ve çağdaş değerlerden intikam almanın peşinde olan AKP, bu hissiyatını hiç gizlemedi.
Bu “özgürlük”; Atatürk’ten öç almanın uygulanmaya konmasıdır. Bu “özgürlük”, laik hukuk devleti ilkelerine, anayasaya aykırıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı son karara (zorunlu din eğitiminin kaldırılması kararına) aykırıdır. Altına imza attığımız sayısız evrensel anlaşmalara aykırıdır.

Ne yapmalı?
Şu zamanda, savaş sınırlarımızda, içimizde ve dışımızda yaşanırken... Dış politikamız en kritik döneme girmişken... Türkiye Cumhuriyeti hızla Araplaştırılırken...
Tam da şu anda Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın açıklamaları ve alınan bu karar, eğitimi, eğitim düzeyini, niteliksizliği, öğretmenlerin birbirinden ağır ve ciddi sorunlarını tartışmamızı önlemek içindir... Hırsızlığı, yolsuzluğu, hukuksuzluğu, adaletsizliği sorgulamayalım diyedir... İç ve dış politikaların hesabını sormayıp yeniden ve yeniden “türban sorununu” tartışmamız içindir!
Ne mi yapmalı? Tepki göstermeli. Sayısız sivil toplum kuruluşu ayakta, ama yetmez. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği bu düzenleme ve uygulamaların iptal edilmesi için girişimler başlattı bile. Öğretmenler ayakta, ama yetmez. Kimi sendikalar ayakta, ama yetmez... Asıl aileler karşı çıkmalı. Kindar ve dindar bir kuşak istemiyorlarsa, Atatürk ilkelerinden vazgeçmedilerse, içlerinde hâlâ “muasır medeniyet” düşünü yeşertebiliyorlarsa, “Hayır” demeliler.

TÜSİAD’ın eşitlik yarışması
Bu arada TÜSİAD’a “aferin” diyorum. “Kadın-Erkek Eşitliği” temalı kısa film yarışması düzenlediler. Amaç, gençleri seferber etmek; toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda kamuoyunda farkındalık yaratmak... Amaç, “kadınerkek eşitliğinden ne anlıyorsunuz, kadın-erkek eşitliği nasıl olmalı, mevcut eşitsizlikler sizi ve çevrenizi nasıl etkiliyor” gibi sorulara cevap aramak...
Kadın-erkek eşitliği hakkında her şey kısa filmlerin konusu olabilir.
Yarışmada, “en çok 1 dakika süreli” ve “en çok 5 dakika süreli” olmak üzere iki kategoride kısa film başvuruları alınacak. Her kategori için birincilik ödülü 7.500 TL, ikincilik ödülü 5.000 TL ve üçüncülük ödülü 3.000 TL..
14 Kasım 2014’e dek başvurabiliriz. Daha çok bilgi, şartname, başvuru formu www.tusiad. org’da.
Ön elemeyi geçen filmleri, Nuri Çolakoğlu, Yıldız Ecevit, Nur Ger, Tomris Giritlioğlu, Şener Şen, Alin Taşçıyan, Yavuz Turgul, Hülya Uçansu, Uğur Vardan, Serra Yılmaz’dan oluşan jüri değerlendirecek. Bilginize...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları