Mimarın düşü/Düş çizgileri

24 Ekim 2008 Cuma

Anladığım kadar her şey Afife Baturun başının altından çıktı! Günün birinde besteci, piyanist Kamran İnceye, ABDye açtı telefonu, İstanbul Teknik Üniversitesinin 225. yıldönümü için bir eser besteletmek istediklerini söyledi. Yıl 1998di. Kamran İnce önce çok şaşırdı... Şaşırmakta haklıydı. Başka ülkelerden teklif geliyordu ama Türkiyeden bu bir ilkti! Academicaadlı eser böyle ortaya çıktı. Sonra Türkiyeden çeşitli kurumlar aynı yolu izledi. Afife Batur bunu alışkanlık haline getirdi. Çok da iyi yaptı!

Önceki akşam İTÜnün Maçkadaki Mustafa Kemal Amfisinde Türkiye Mimarlar Odası 100. yıldönümünü yine Kamran İnceye ısmarladıkları bir besteyle kutladı. Eserin adı: “Mimarın Düşü / Düş Çizgileri.

KEMALETTİN BEY’DEN GÜNÜMÜZE...

Dile kolay! 1908de 2. Meşrutiyetin ilanından hemen sonra Mimar Kemalettin Bey, tüm mimar ve mühendislere çağrıda bulunuyor. Çağrı Tanin gazetesinde yayımlanıyor. Sirkeci Tren İstasyonunun bahçesinde bir araya gelenler Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyetini kuruyor. O tarihte 21 üyesi olan kurumun, bugün 35 bin kadar üyesi var. (Bu bilgileri, konser öncesinde, yüzyılın örgütlenmesini dile getiren Afife Baturun konuşmasından kaptım.)

Kamran İnce, piyanonun başına geçmeden önce, beni çok etkileyen kısacık açıklamalar yaptı. Söylediklerinden çok, söyleme biçimi beni etkiledi. Sıcacık, yumuşak, yakın, rahat ve rahatlatan Dinleyiciye hem çok saygılı, hem de çok sevecen. Ders verir gibi hiç değil. Alçakgönüllülüğü insanı şaşırtıyor. Mimariyle yakın ilişkisini anlattı. Romada yaşadığı dönemde kubbelerle, kemerlerle ilişkisini; kendini evinde hissedişini anlattı. Daha önce de mimari müzik çalışmalarına girmiş. Mimarlar Odasıyla ilişkisini, Mimar Sinan üzerine önüne gelen şiire değindi. Biz de o şiiri önce gecenin sunucusu Tilbe Sarandan dinledik.

Kamran İnce, eserini geçmişten günümüze Anadolunun yapı ustalarınaadamıştı.

Şiirden yola çıkarak tek bir sesin büyüsüne kapılarak ilerleyen eseri İstanbul Modern Müzik Topluluğu yorumladı. Eserin sürprizişiirin insan sesinin notaların arasına karışması

Gecenin bir diğer yıldızı kemancı Cihat Aşkın. Gerek İnce, gerek Aşkın MİAMın (Erol Üçer Müzik İleri Araştırmalar Merkezinin) yönetici ve eğiticilerinden. Konserin ikinci parçası Kayıp Dünya İçin Müzikte solist Cihat Aşkınla Kamran İnce arasındaki iletişim insanı derhal sarmalıyor

ÇAĞDAŞ VE EVRENSEL

Benim için önceki akşam eşsiz bir müzik ziyafetiydi. Ancak hemen belirteyim, sevincim, mutluluğum yalnız çok güzel bir beste ve yorum dinlemekten kaynaklanmıyordu. Mutluluğum bütün bir geceyi çağdaş ve evrensel değerlerin yüceltilmesi olarak görmemden kaynaklanıyordu.

Bestecilerimize eser ısmarlamazsak, müziğimiz nasıl gelişebilir ki!

Geçmişten günümüze Mimariden müziğe Yaratıcılığın gücünü kullanmak elimizde Gece bana en çok bunu anımsattı, bunu önerdi.

FRANKFURT’TAN KALANLAR

Sevgili okurlar, geçen hafta sizinle Frankfurt Kitap Fuarı izlenimlerimi paylaştığım iki yazıya ya yersizlik ya zamansızlıktan sığdıramadığım birkaç ayrıntıyı özetliyorum:

Fuarın en göz kamaştıran, bir girenin kolay kolay çıkamadığı bölümü Ertuğ ve Kocabıyık yayınlarının sergilendiği standdı. Sanat Kitaplarıbölümünde, tüm öteki katılımcıları geride bırakıyordu. Yeni kitapları Efesi incelemek için millet sıraya giriyordu. Efes fotoğrafları ayrıca sergide de yer alıyordu.

Fuarın içinde ve dışında düzenlenen onlarca sergi (içimden neredeyse yüzlerce demek geliyor) sonsuz emek işiydi. Hepsi de çok, hem de çok geniş ilgi çekiyordu.

Frankfurt gecelerimin sonuncusunda Meriç Yurdatapan konserine gittim. Bu genç kadın (1972 doğumlu) Almanyada yaşıyor. Caz okulundan diplomalı caz şarkıcısı. Türkçe şarkıları kontrbas ve piyano eşliğinde caza dönüştürüp söylüyor. Hem çok özgün, hem de içten içe çok bildik; ama çok çarpıcı bir müzik yapıyor. Sonuç muhteşem! (Ekleyelim: Şanar Yurdatapanın kızı. Lale Mansur halası, Cem Mansur eniştesi.)

Türkiyeyi tüm renkleriyle dünya platformuna taşıyan olaya emeği geçen herkesi kutluyorum.

OYLAR MEBUSE TEKAY’A

Bugün daldan dala atlama günüm... Hemen atlıyorum:

İki gün sonra İstanbul Barosunda seçimler var. İlk kez, evet yüz yılı aşkın bir süreden sonra ilk kez İstanbul Barosunun bir kadın başkan adayı var: Mebuse Tekay!

Onun seçilmesini çok istiyorum! Sadece kadın olduğu için değil, hiç değil! Bugüne dek yaptıklarını bildiğim için; çalışmalarının bir bölümüne çok yakından tanıklık ettiğim için; duruşunu, dünyaya ve çevresine bakışını, değer ölçülerini, insanı algılayışını, olayları yorumlayışını bildiğim için Birkaç satır onu size anlatmama yetmez. 70li yıllardan beri, kadın sorunlarıyla ilgilendiğimden beri onu da yakından ya da uzaktan izliyorum.

Hukuk ile guguk arasında gidip geldiğimiz şu günlerde Mebuse Tekay ve ekibinin adalete yeniden güvenebilmek için bir umut ışığı yaktığını görüyor ve seçilmesini diliyorum!

[email protected]

faks: 0 212 257 16 50



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları