Mutluluk anları

09 Temmuz 2023 Pazar

Ülkede hukuksuzluk egemenken, toplumsal adalet ayaklar altında ezilmişken, hoyratlık bunca yoğun, ekonomik çöküntü bunca derinken, yaşamak bunca zorlaşmışken kendimize mutluluk anları armağan etmeye ne kadar hakkımız var? 

Bu soruyu kendime sormaktan hiç geri kalmadığım şu günlerde dinlediğim iki konser ayaklarımı yerden kesti, beni benden alıp bulutların üzerine taşıdı. Hemen sadede geliyorum. Bunların ilkinde Fazıl Say imzası vardı.

(Volkan Hürsever & Fazıl Say & Serenad Bağcan & Ferit Odman) 

‘DÜNYA ANNE’

51. İstanbul Müzik Festivali’nin siparişiydi (İKSV). Daha önce Serenad Bağcan’ın rahatsızlığı nedeniyle konser 5 Temmuz’a ertelenmişti. AKM’deydi. 

Yazılarımı okuyanlar Fazıl Say’ın üretkenliğine, çalışkanlığına, yaratıcılığına hayran olduğumu bilir. Bu saydıklarıma ek olarak onun Anadolu kültürüyle beslenmesine, edebiyatımızla iç içe yetişmiş olmasına (gelin de babası Ahmet Say’ı anmayın) ayrıca kültür birikiminden damıttıklarıyla Doğu ile Batı arasında kurduğu köprülere de hayranım. Bestelediği nice eser bu dediklerimi doğrular. 

Fazıl bugüne dek birçok şairin şiirini besteledi. Hepsi erkek şairlerdi! Bunda bir aksaklık/ bir terslik olduğunu kendi de fark etti ki bu kez sadece kadınların dizelerini seçti.

İçlerinde tek “yabancı” şair, bizim coğrafyaların ortak kadın sesi olan İranlı Füruğ Ferruhzad’dı. Gülten Akın, Sezen Aksu, Şükûfe Nihal Başar, Birhan Keskin, Selenay Kübra Koçer, Didem Madak, Nilgün Marmara, Bejan Matur, Ayten Mutlu ve şiirlerinden çok kitaplarıyla tanıdığımız Ece Temelkuran’ın sözleri, insanın içini acıtan, gülümseten, düşündüren, gerçeğe, düşlerimize, çocukluğumuza, umutlarımıza uzanan sözleri, müzikle (piyanoda Fazıl Say, kontrbasta Volkan Hürsever, davulda Ferit Odman) ve mezzosoprano Serenad Bağcan’ın sesiyle kanatlandı. Kâh coğrafya ve doğa esintileri kâh geleneksel Türk makamları kâh Rock ya da caz tınıları, ninni ya da ağıt çağrışımlarıyla... Serenad’ın farklı sesi ve kendine özgü söyleme biçimiyle hepsi mükemmeldi. 

Sözcüklerin dinleyiciye en dolaysız geçen örneğin Füruğ Ferruhzad’ın “Kuş Sadece Bir Kuştu”, Şükûfe Nihal’in “Suçlu Var” ve Sezen Aksu’nun “Avcı” şiirleri içlerinde en sevdiklerim oldu. Hani “Sen beni üzemezsin zaten çok üzgünüm/ Nereye baksam acı / Ben avım sen avcı vur bakalım” diye başlayıp “Beni öldüremezsin/ Sesim, sazım, sözüm var benim/ Ben derken ben herkesim” diye biten şiiri... Tahmin edeceğiniz gibi bu sonuncusuyla “tiyatro ayağa kalktı”, alkışlar dinmek bilmedi.

(Piyanist Can Çakmur ve Metz Grand Est Ulusal Orkestrası) 

‘UMUT NOTALARI’

Haftanın bir başka mutluluk saatleri Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda Fransa’dan gelen “Metz Grand Est Ulusal Orkestrası” ile genç ve bence dâhi piyanistimiz Can Çakmur’un konseriydi. Metz, UNESCO’nun “müzik için yaratıcı şehir” unvanını taşıyor ve toplumsal sorumluluk projelerine imza atan 72 kişilik dev bir orkestrası var. CRR’deki konser de bu çerçevedeydi.

İKSV ve Institut Français Türkiye’nin girişimiyle başlatılan “Umut Notaları” projesi kapsamındaki konserin tüm geliri korkunç depremde çalgılarını kaybetmiş müzik öğrencilerine ve öğretmenlerine enstrüman sağlamak için İKSV’nin “Enstrüman Destek Fonu”na aktarılıyor.

Konser öncesi Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Hervé Magro’nun enfes bir Türkçeyle, Fransa-Türkiye sanat köprüsünün önemini vurgulaması, deprem bölgesinde kentlerin sadece yapılarını değil, ruhunu da kazandırmanın altını çizmesi çok anlamlıydı.

Konsere gelince, çoktandır böyle bir mutluluk yaşamadığımı belirtmeliyim. David Reiland’ın şefliğindeki orkestra ve Can Çakmur’un yorumladığı Saint-Saëns’ın 5 no’lu konçertosunda her bir notayı tek tek seçebilmenin mutluluğunu, genç piyanistle orkestranın uyumunu yaşıyordum. Konserin konuk şefi Murat Cem Orhan’ın yönettiği Adnan Saygun’un suitini bu orkestradan dinlemek de bir ayrıcalıktı. Beethoven 5. Senfoni, biz ölümlü dinleyicileri yeryüzünün tüm duygularının doruğuna yükseltti. Dev orkestra, Offenbach’ın “French Cancan” diye bilinen (Orfe Cehennemde) parçasıyla ve dinleyicinin alkışlı tempo tutuşuyla bitirdi. 

Baştaki soruma gelince: Evet yaşama tutunabilmek, mücadele gücünü sürdürmek için mutluluk anlarına gereksinimimiz var. Bunları yaratanlara, katkıda bulunanlara sonsuz teşekkürler! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları