Nil Yalter’e alkışlar

12 Kasım 2023 Pazar

Geçen hafta 60. Uluslararası Venedik Bienali, Altın Aslan Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan iki kadın sanatçıyı açıkladı: Biri Paris’te yaşayan, gurur duyduğumuz Nil Yalter, diğeri Brezilyalı sanatçı Anna Maria Maiolino... Ödül, sanatçılara bienalin ana sergisi “Foreigners Everywhere” (Yabancılar Her Yerde) açılışında 20 Nisan 2024’te verilecek.

Kararda her iki sanatçının da çağdaş sanata verdikleri katkı ve kalıcı etkiler vurgulandı. Bienalin “Yabancılar Her Yerde” sergisinin küratörü Adriano Pedrosa (Ki ödül önerisi de ondan gelmişti.) kuzey-güney arasında göç edenlere, sığınmacılara dikkati çektikten sonra şöyle diyordu: “Seçimim, göçmenlerin ruhunu birçok yönüyle temsil eden iki olağanüstü, öncü kadın sanatçı yönünde olmuştur.”

ÖNCÜ SANATÇI 

Evet Nil Yalter bir öncüydü! Yukarıdaki haber, beni çoook eskilere götürdü! Peşime takılın, sizi de götüreyim: 

Yıl 1973. Yer Paris. Kentin en prestijli, en önemli kurumlarından birindeyim: Musée d’Art Moderne-Modern Sanat Müzesi. Bu genç kadını İzmirli ailesinden tanıyorum. Daha da önceleri bale, modern dans, pandomim, tiyatro, resim yaptığını ve bunları yapa yapa Bombay, İstanbul, Paris’ten geçerek dünyayı dolaştığını biliyorum. 1972’de Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan üzerine “Unutmama Egzersizi” yaptığını da biliyorum. Soluğu müzede alıyorum. 

Müzenin en görkemli bölümü Nil Yalter’e ayrılmış. Serginin adı “Topak Ev”. Oraya vardığımda şaşkınlıktan neye uğradığımı şaşırıyorum. Ortada resim falan yok. Sadece kocaman bir yörük çadırı. Çadırın ortasında Nil bağdaş kurmuş oturuyor. Anlat bana diyorum ve anlatıyor: 

“Topak, Anadolu’nun çeşitli yörelerinde göçebe kavimlerin, yörüklerin evlerine verilen isim. Anadolu’da hep var olan bir gerçeği sunmak, toplumsal bir gerçeği malzeme ile tanıtmak istedim. Burada her şeyin belli bir nedeni var. Ataerkil kavimlerin kara çadırlarına karşılık topaklar kadının alanıdır. Çatısı geniş bir yuvarlak halinde açıktır, buradan ışık alır kadının yöresini aydınlatır. Yerdeki kilimlerin ve çadırın ucundaki örgüler, tıpkı kadının saçları gibi bir süs, bir güzelliktir. Yukarıdan aşağıya doğru sarkan saçaklar ise gökyüzünün, Tanrı’nın bereketini simgeler ve toprakta yaşayanlara iletir...” 

Büyülenmiş onu dinliyordum. Sergi, sanatçının etnolojik çalışma ve üç ay boyunca Ege’deki topak yaşantısını inceleme sonucu oluşmuştu. Ege’den ve İstanbul Kazlıçeşme’den edindiği malzemeleri, yaşam anlarını, geleneklerini, ayrıca Yaşar Kemal’in Binboğalar Destanı’ndan kimi alıntıları da çeşitli panolarda sergiliyordu. 

“Topak Ev sergisiyle ziyaretçiye anlattıklarımı Yaşar Kemal, Binboğalar Destanı ile okuyucuna vermişti zaten. Sergimi tamamlaması nedeniyle kitaptan kimi pasajları aldım, onu da ekledim” diye açıklıyordu. (Sevgili okur, tüm bunları Milliyet Sanat dergisinde ta o zaman yazmışım, oradan kopya çektim! Bu da bizim sanat dergisi farkı ve öncülüğüdür, bilesin!) 

EMEKTEN YANA VE FEMİNİST 

O günden sonra, Nil Yalter’in her sergisini yakından ya da uzaktan izlemeye çalıştım. 1977’de Paris Bienali’nde Türk göçmen kadınların bir dizi fotoğraf ve desenlerinden oluşan sergi... Yavaş yavaş, kadınların kaybolan o yüzlerini unutmam hiç mümkün mü?...

1983’te yine Paris Modern Sanat Müzesi’nde, ikinci kişisel sergisi... Bu kez Nâzım Hikmet’in ünlü dizesi “Şu Gurbetlik Zor Zanaat Zor” başlığını taşıyan sergi. Burada işçilerin güncel yaşamından hareket ederek işçi portreleri arasında bir diyalog kuruyordu. Bu serginin bir farklı versiyonu İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde yer adı. Derken, Galerist, sanatçının iki sergisini “20. yy/21. yy” ve “Karakum” sergilerini gerçekleştirdi, bir de geniş kapsamlı monografisini yayımladı. 

Burada dünyanın belli başlı müzelerinde eserleri bulunan Nil Yalter’in tüm sergilerine yer ayırmam imkânsız. Ancak şu satırbaşlarını paylaşmalıyım: 

O her daim emekten, emekçiden yana ve sıkı bir feminist oldu. 

Tüm eserlerinde toplumsal, siyasal bilinçle, etnolojiyi ve kişisel duyarlığını (kimi zaman otobiyografik öğelerle de) bütünledi. 

Ele aldığı her içeriği farklı bakış açılarıyla irdeledi. Güncel ile evrenseli harmanladı. 

Çok farklı teknikler kullanarak resim, video, heykel, performans, dijital çalışmalar ve enstalasyon alanlarında hep hakkı ezilenden yana oldu. Her daim gözlerimize, ruhumuza olduğu kadar vicdanımıza da seslendi.

2024 Venedik Bienali’nde Nil Yalter’in iki efsanevi eserinin “Topak Ev” ve “Şu Gurbetlik Zor Zanaat Zor ” eserlerinin güncellenmiş versiyonları sergilenecek. Alkışlar Nil Yalter’e!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları