Paramparça

18 Haziran 2023 Pazar

Paramparça olmak böyle bir şey: Dünyaya gülümseyerek bakan, adının Abdulbaki olduğunu öğrendiğimiz 12 yaşındaki çocuğun o güzelim ışıltılı yüzü, gözlerimin önünden gitmiyor. Şanlıurfa’da kaçak Kuran kursunun yakınında bir ahırda boynunda ip, “kendini asmış” bulundu. İntihar mı etti? Öldürüldü de sonra mı asıldı? Bilinen, burada kalmak istemiyorum çığlıklarını duyan olmamış... Bilinen bir de şu: Bu ilk değil, bu tekil değil. Daha birkaç ay önce Elazığ’da Enes Kara... Ondan önce de niceleri... Bilinen bu son olmayacak... Laik bilimsel eğitimden uzaklaşıp çocuklarımızı tarikatlara, dinsel eğitim politikalarının kucağına attıkça daha çok çocuğumuzu yitireceğiz... 

Dilimizde tüy bitinceye kadar söyleyeceğiz. Geleceğe sahip çıkmanın tek yolu laik eğitim.    

OYA BAŞAK OKULUNA SOKULMAZSA 

Eğitim demişken. Boğaziçi Üniversitesi’nde de karşıdevrim son sürat ilerlemekte. Direniş de öyle...

Atanmış rektör Naci İnci protestoları durdurmak için yeni yasaklar koymaya başladı. Örneğin Boğaziçi Üniversitesi’nin temel taşlarından biri olan Prof. Dr. Oya Başak, yine protesto duruşunda bulunmasın diye okula sokulmadı. Elbet sadece o değil, daha birçokları... Oya Başak kurumun efsanevi hocalarından biri. 22 yıl boyunca üniversitenin İngiliz dili ve edebiyatı bölümünün başkanlığını yapmış bir “emeritus profesör”. Yani emekli olduğu halde hâlâ ders verebilir...

Demek artık bilgiden, bilimden, liyakatten bunca korkuları var. Öyleyse dilimizde tüy bitinceye kadar söyleyeceğiz: Geleceğe sahip çıkmanın yolu laikliğin yanı sıra bilim yolu, akıl yolu, hakkaniyet, liyaka ve direniş... 

Ülkede bunca rezillik varken... Haklısınız... İlkelere sahip çıkalım gerisi teferruat... 

YILDIZLI GECELER

Paramparça olmak böyle bir şey: Bir yandan ülkenin rezillikleriyle boğuşurken bir yandan da hayata sarılıyorsunuz. Nitelikli müzik, sarılış yöntemlerinden biri.  

Haziran başından beri İKSV’nin, BORUSAN ana sponsorluğundaki 51. İstanbul Müzik Festivali doludizgin sürdü ve unutulmaz anlar yaşattı. Dünya müzik arenasındaki önemli birikimler kadar, bizim kendi değerlerimizi de yüceltti. Bu yılki program çok zengin olmaktan öte kadınlara ve gençlere yol açan, onların emeğini değerlendiren nitelikteydi. 

Açılışta çok genç piyanist Jan Lisiecki ve Tekfen Filarmoni’nin konseri bir mücevherdi. Böylesi tüy gibi hafif, böylesi derin bir Chopin’in 1. Piyano Konçertosu... Çok dinamik şef Shokhakimov yönetimindeki orkestrayla mükemmel uyum... 

Beni en çok  mutlu eden kimi olaylar: Onur ödülünü, Ahmet Adnan Saygun’un son öğrencilerinden Hasan Uçansu’ya verilmesi... Aydın Gün Teşvik Ödülü’nün 25 yaşındaki viyolonsel sanatçısı Umut Sağlam’a verilmesi... Festivalin 6 yeni beste sipariş etmesi... Dünyanın büyülü yerlerinden olan Yerebatan Sarnıcı’nın konser mekânı olarak kullanılması ve kadın sanatçılara ayrılması...    

Festivalin onur ödülünü alan dünya ustası kemancı Anne-Sophie Mutter’in farklı ülkelerden seçilmiş, kurduğu vakfın burslu genç müzisyenleri “Mutter’in Virtüözleri” yle verdiği Bach ve Vivaldi ağırlıklı eşsiz konser... (Ah bir de o konserin başında keşke Suna Kan’ı saygıyla anmayı akıl edebilseydiler.)

Hele hele festival yaratıcısı Nejat Eczacıbaşı’nın adını taşıyan vakfın bursuyla var olan “Müzik Yıldızları Oda Orkestrası”nın ilk konserini dinlemek başlı başına bir mutluluktu. Konserin başında Faruk Eczacıbaşı’nın vurguladığı gibi, genç müzisyenlerin hayallerinin bir parçası olmaktan daha güzel ne olabilirdi ki yeryüzünde! Bu konserin iki konuk sanatçısı piyanist Gülsin Onay ve ilk Aydın Gün Teşvik Ödülü’nü almış olan, Berlin Filarmoni’nin ilk Türk üyesi Hande Küden’di. Topluluğun her genci karanlığı aydınlatan pırıl pırıl yıldızlardı... 

İyi ki varsınız gençler! Darmadağın olmuş parçalarımızı toplamak için bize güç verdiğiniz için teşekkürler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları