14 Mayıs seçimi ve solun geleceği

28 Mayıs 2023 Pazar

14 Mayıs’ta yapılan milletvekili seçimlerinden sonra Türkiye’de solun bir değerlendirme sürecine girmesi gerekiyor.

İttifak siyasetinin, partileri farklı birlikteliklere savurduğu, ilkelerin ve politikaların değil, aritmetik hesapların belirleyici olduğu, kirli ve adil olmayan bir seçim yaşandı.

Böyle bir seçim ortamında, AKP’nin 21 yıldır neoliberal politikaları siyasal İslamla buluşturan, piyasacılıkla gericiliği harmanlayan karanlığına karşı, sol var olan gücünü sandığa yansıtamadı; halk işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluğun pençesinde kıvranırken işçi sınıfının gerçek temsilcilerini milletin Meclis’ine göndermek konusunda yeterli olamadı.

EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI UMDUĞU OYU ALAMADI

Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki partiler, önce HDP’nin sonra Yeşil Sol Parti’nin kimlikçi ve etnikçi siyasetinin gölgesi altında kalınca sınıf siyaseti geri plana düştü.

TİP, aday gösterdiği ünlü isimlerle popülist bir reklam kampanyası yürüterek özellikle kentlerde CHP’den kopan laikleri, sosyal demokratları ve emekçi kesimleri kendisine çekti ama seçime ayrı liste ile girince sosyal medyada yarattığı rüzgâr sandıklara yansımadı. Yine de yüzde 1.7 oy oranıyla, ittifakta olması sayesinde, dört milletvekilini TBMM’ye soktu. 

Son verilere göre yüzde 8.82 oy oranıyla 61 milletvekili çıkaran Yeşil Sol adaylarıyla birlikte, Emek ve Özgürlük İttifakı’ndan Meclis’e toplam 65 milletvekili (dördü TİP’li) girdi ama hedefleri en az 80 milletvekiliydi.

SOSYALİST GÜÇ BİRLİĞİ, BEKLENEN ETKİNLİĞİ GÖSTEREMEDİ

Kuruluşundan bu yana destek verdiğim ve ilk imzacıları arasında olduğum Sosyalist Güç Birliği (SGB), laiklik, tam bağımsızlık ve kamuculuk gibi ilkelerinden koltuk pazarlıkları için vazgeçmedi; sınıf siyasetini önde tutarak duruşunu korudu, ideolojik olarak savrulmadı. 

Ancak işbirliğini geliştirmek yerine ittifaktaki partilerin tek başlarına hareket etmesi, sinerji yaratmadı; SGB hissedilir bir varlık ortaya koyamadı. Seçim süreci boyunca laiklik gündemiyle tek bir ortak miting yapıldı, sonrasında işbirliği birkaç ortak açıklama ile sınırlı kaldı. 8 Mart ve 1 Mayıs gibi sol için çok önemli olan günlerde bile ortak bir hareket alanı yaratılamadı. 

SBG adına cumhurbaşkanı adayı gösterilip gösterilmemesi konusu uzun süre tartışıldı ve sonunda gelişmelerin sürüklediği noktada aday gösterilmedi. Oysa ilk başta toplumun takdirini kazanmış sosyalist bir aday çıkarılsa, onun çevresinde birleşilir, bir noktada muhalefet cephesinin yeniden tasarlandığı süreçte aday Erdoğan’ın gitmesi için çekilirken etkili olunabilirdi. Bu yapılmayarak bu strateji yine sağ partilere terk edilmiş oldu.

Türkiye Komünist Partisi, Sol Parti, Türkiye Komünist Hareketi, Devrim Hareketi ve Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nden oluşan SBG, Türkiye’nin sorunlarına ve bunlara dair çözümler konusunda en gerçekçi, doğru ve ilerici politikaları önerse de baraj sorunu yüzünden TBMM’ye tek bir temsilci sokamadı. 

Bu sorunu aşmak için bazı kritik yerlerde bağımsız milletvekili adayları çıkarılıp ortak olarak desteklenebilirdi ama o da yapılamadı. Özellikle Çankaya ve İzmir gibi CHP’nin ilk sıraya yerleştirdiği adaylara büyük tepki olan bazı bölgelerde seçmenlere aday seçeneği yaratılması farklı bir sonuç sağlayabilirdi.

MÜCADELEYİ BÜYÜTME VAKTİ!

Sosyalist partiler açısından mücadele, elbette parlamento seçimleri ile sınırlı değildir; toplumsal muhalefetin örgütlenmesi için ilkelerinden ödün vermeyen sosyalist partiler, tarihin en sağcı Meclis’inin oluştuğu bu dönemde, kuşkusuz yine sahada ve en ön cephede olacak.

Bununla birlikte, SGB’nin genel seçimlerdeki eksiğini yerel seçimlerde giderip, mümkün olabilecek azami faydayı sağlamak üzere halk için harekete geçmesi gereklidir.

Mücadeleyi büyütmek ve önümüzdeki yerel seçimler için şimdiden ortak bir strateji geliştirme vaktidir. 

İşçinin, emekçinin, ilericilerin, sosyalistlerin, aydınların sesini daha fazla duyurma vaktidir. 

Bu ülke sağa, emperyalist işbirlikçilerine, beşli çetelere, siyasal İslamcılara, NATO’culara, Cumhuriyet düşmanlarına bırakılamayacak kadar değerlidir. Devrimi yaşatacak olanlar, tam bağımsızlığı, laikliği, kamuculuğu sahiplenenlerdir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları