Emperyalist politikalar için ‘dekoratif’ bir aparat

19 Nisan 2023 Çarşamba

HDP’nin teklifiyle İsveç’ten gelip aktif siyaset sahnesine giren Cengiz Çandar, Diyarbakır milletvekili adayı olarak İstanbul Boğazı kıyılarında röportaj vermiş.

Önce Medyascope’un YouTube kanalında Ruşen Çakır’la konuşup, Yeşil Sol Parti’yi “Kürt partisi” diye nitelemiş; “Türkler yok mu bu partide, birtakım sol kuruluşlar da var. Bunlar biraz dekorasyon gibi” diyerek kendisinin ve Hasan Cemal’in “dekorasyon unsurları olmaktan öteye, bu sorunla çok yakın ilişki kurmuş, hem siyasi aktörleriyle hem sahadaki insanlarla, bölgenin insanlarıyla çok kalbi ilişkiler kurmuş insanlar” olduklarını söylemiş. 

Bu sözleri epeyce tepki çekti ama T24’te Cansu Çamlıbel’in röportajında söylediklerinin üzerinde özellikle durmak gerekiyor. 

İNANÇ İLE SİYASAL İSLAM ARASINDAKİ FARK!

Liberallerin adeta bulunmaz Hint kumaşı muamelesi yaptığı bu kişi, daha Müslüman ile siyasal İslamcı arasındaki farkı bilmiyor ya da bilerek çarpıtıyor.

AKP’ye desteğini eleştirenlere verdiği şu yanıtı okuyun önce: 

“ ‘İşte gördünüz mü, biz haklı çıktık’ diyenlere şunu sormak isterim: Sen bunu görerek mi haklı çıktın? ‘İslamcılar demokrat olamaz’ önyargısı, o dönem laboratuvarda test edilmemiş bir denklem. ‘Nasıl oldu da sen bizim gördüğümüzü göremedin’ diye soranlara şunu söyleyebilirim: Bir ön kabulden hareket ediyorlar; İslamcıdan adam olmaz, Müslümandan adam olmaz. E kardeşim iyi güzel de bizim ülkemizin ezici çoğunluğu, yüzde 99’u Müslüman.”

Siyaset bilimi okuyan herkes bilir ki siyasal İslam, aklı ve bilimi reddeden, kaynağını inançtan alan, dini siyasetin temeli olarak kullanan bir sistemdir ve demokrasi ile uyuşmaz. Burada sözü edilen, kişilerin bireysel dini inancı yani Müslüman olması durumu değildir. Referanslarını sorgulanması olanaklı olmayan ayetlerden alan bir siyasi sistem söz konusudur ve orada sadece biat vardır.

Siyasal İslam daha önce denenmemişti demesini de anlamak olanaklı değil. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da İslamı resmi devlet dini olarak kabul eden ve şeriatla yönetilen ülkeleri yok mu sayıyor acaba...

Çandar’ın Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun biri olarak bunları eğitimi sırasında duymaması mümkün değil. Mülkiye’de yüksek lisans yapan biri olarak ben defalarca duydum çünkü! Ama belli ki Çandar da Cemal de 2002’de AKP’nin iktidara gelişini “Muhafazakâr demokrat inkılap” manşetiyle duyuran Birikim dergisi gibi halkı aldatmakla meşguldü.

2. CUMHURİYETÇİ TASARIM ŞEKİLLENİRKEN...

Gerçek şu ki Çandar, 2002’de AKP’yi “ılımlı İslam projesinin uygulayıcısı” olarak seçen ABD’nin politikalarını benimsemişti. Şimdi artık ABD de Samuel Huntington’ın ideoloğu olduğu “ılımlı İslam” safsatasından vazgeçince, Çandar da “Denedik olmadı” diyerek aklı sıra insanları uyutmaya çalışıyor ama biz o kadar aptal değiliz! 

Daha iktidara gelmeden “Ben şeriatçıyım” itirafında bulunan, “Demokrasi bir tramvaydır, istediğimizde yerde ineriz” diyen Erdoğan’ın liderliğindeki AKP’nin, bu ülkede demokrasiye nasıl darbe vurabileceğini laikler, Cumhuriyetçiler, Atatürkçüler, bağımsızlıktan ödün vermeyen sosyalistler biliyordu. Çandar gibilerse, sadece Amerika’nın emperyalist politikaları için dekoratif bir aparattı!

Fethullah Gülen’e TV’lerde dakikalarca övgüler düzen ve şimdi de bundan pişman olmadığını açıklayan...

“2001’de AKP’den teklif gelse kabul edebilirdim, 2007’de AKP’ye oy verdim” diyen...

“Gülen cemaatinin en büyük günahının Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarını meşru zeminden kendi iktidar mücadelesi için kötüye kullanmaları oldu” diyerek bu kumpasların “meşru zemine dayanan soruşturma” olduğunu iddia eden yetmez ama evetçi bu zat, şimdi tam da TBMM’de 2. cumhuriyetçi tasarım şekillenirken Stockholm’den Türkiye’ye döndü.

Çandar’ı izleyin, ABD neyin peşinde anlarsınız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları