Marksistler için hayvan sömürüsünü reddetme vakti

06 Ocak 2023 Cuma

Almanya’da yayımlanan sol eğilimli Der Spiegel, 2023’ü karşıladığı derginin kapağına Karl Marx’ı bilinen görüntüsünden farklı bir şekilde resmederek koymuş.

“Marx haklı mıydı?” manşeti ile dikkat çeken kapakta Marx, komünizme dair herhangi bir simge ile değil, ekoloji ve kadın hakları mücadelesini çağrıştıracak simgelerle, kolları dövmeli bir şekilde görünüyor.

Dergi, kapitalizm eleştirisinin artık toplumun belli bir kesimi ile sınırlı kalmadığını, daha geniş kesimlere yayıldığını, enflasyon zengin ve fakir arasındaki eşitsizliği daha da derinleştirirken iklim hedeflerinin yakalanamadığını vurguluyor.

Öncelikle bu tartışmanın yapılmasını doğru bulduğumu belirtmeliyim. Asla Marksizm eskidiği için değil, aksine Marksizm gibi sağlam bir ideolojinin geçerliliğini yitirmeyeceği ve günümüzün sorunlarına karşı daima bilimin öncülüğünde çözümler sunabileceğini göstermek için.

MARX, ELBETTE HAKLIYDI

Derginin manşeti doğal olarak aklıma Prof. Dr. Terry Eagleton’ın “Marx Neden Haklıydı” adlı kitabını getirdi. Yale Üniversitesi Yayınları etiketiyle 2011’de çıkan kitap hakkında o dönemde de yazmıştım. Eagleton, o çalışmasında, Marksizme dair önyargıların yanlış bir izlenim yarattığını ortaya koymak için, yaygın olarak savunulan on görüşü ele alıp her birinin neden gerçeği yansıtmadığını anlatmıştı.

Yanlış izlenime neden olan on görüşten biri de şuydu: “Son 40 yılda ortaya çıkan en ilginç radikal hareketler, feminizm, çevrecilik, hayvan hakları ve eşcinsel hakları, Marksizmin dışında gelişti ve sınıf mücadelesinin yerini aldı. Marksizmin bunlara önemli bir katkısı olmadı.”

Bu noktada altını çizmem gereken bir husus var. Ben küresel kapitalizmin bu en azgın döneminde kimlik siyasetinin öne çıkarılmasına, etnikçi ve mezhepçi politikalara karşıyım; çözümün sınıf odaklı siyasette olduğuna inanıyorum. 

Ataerkil düzen ve kapitalist toplum öylesine birbiri ile iç içe geçmiş ki sınıflı bir toplumda kadınlar için de özgürlük sağlanamayacağı çok açık. Kapitalizme ve ataerkil düzene karşı verilen mücadeleler birbirine tezat değil ki ayrı ayrı düşünülsün ya da birbirine engel oluştursun.

MARKSİZM TÜRCÜLÜĞE DE KARŞI OLMALI

Hayvan hakları perspektifinden bakıldığında ise bazı Marksistlerin tutucu davrandığını söylemek gerek. Marx ve Engels’in 19. yüzyıldaki hayvan refahçılarını “küçük burjuva, hayırsever fanatikler ya da naif reformistler” ile aynı gerici kategoride değerlendirdiği belirtilerek türcülük karşıtı mücadele önemsenmiyor.

19. yüzyılda kapitalizmin meta üretimi arayışıyla mülkiyet olarak gördüğü hayvanlar, Marx’ın kaleme aldığı metinlerde de üretim aracıdır. Ancak konuya diyalektik yaklaşmak gerekir. Antroposen çağında hayvansal tüketimin doğada neden olduğu yıkım ve insana verdiği zararlar kuşku götürmeyecek şekilde kanıtlandığına göre, bu tüketimin 6. yok oluşu başlattığı günümüzde, küresel iklim krizininin ilk üç nedeninden birisi hayvansal tüketim olduğuna göre, Marksizm de buna duyarsız kalamaz.

Marksizmin insanın yaşayabildiği tek evrenin yok edilişine seyirci kalması nasıl düşünülemezse, doğa ve hayvan sömürüsüne hayır diyen veganizmi, hayvan özgürlüğü mücadelesini, “kimlik siyaseti” ya da “burjuva siyaseti” diyerek küçümsemesi de kabul edilemez. 

Konu, çevre ile ilgili olduğu kadar, insanın etik evrimi ve toplumsal adalet ile doğrudan ilgilidir. İnsan dışı hayvanların, insan gibi bilinç sahibi ve duyguları olan canlılar olduğu bilim tarafından kanıtlandığına göre bu bilginin gereğini yapmamak, bilimi görmezden gelmektir.

Tarihte sadece tek bir ırk, cinsiyet, ulus, din ya da uygarlığa değil, tüm farklılıklarıyla insanlığın tümüne hitap eden ilk sosyal reform hareketi Marksizmdi. Hiçbir ideoloji, onun temellerini attığı sosyalizmden daha çok kadın hakları, doğa ve dünya barışı için katkıda bulunmadı. 

Dolayısıyla Marksizmin hayvan özgürlüğü felsefesini de kavradığı ölçüde sömürüye karşı mücadelede tutarlı olacağı ve güçleneceği açıktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları