Barış Doster

Döviz kuru, iktisat ve ideoloji

22 Aralık 2021 Çarşamba

Türk Lirası’nın (TL), önceki gece ABD Doları ve Avro karşısında hızla değer kazanmasıyla, dolar 13 TL’nin, Avro 15 TL’nin altına indi. Doğal olarak herkes bu inişin sonuçlarını konuşmaya başladı. Cumhurbaşkanı da “Yeni bir finansal alternatif sunuyoruz” dedi. Bu yeni ekonomik planın nasıl işleyeceğini, önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Kesin olan şu ki Türkiye; üretimi, yatırımı, istihdamı, ihracatı değil, döviz ve faizi konuştukça, bunun olumsuz sonuçlarına da yine emekçiler, geniş halk kitleleri katlanacak. Bu ekonomik tablo, kaçınılmaz olarak siyasete, toplumsal yapıya, yurttaşların ruh haline de yansıyacak.  

Ekonomik sorunların sebebi belli, mevcut iktidar ve öncesindekiler. Fakat sorun şu ki muhalefet de bu sorunları yaratan liberal, neoliberal programa uzak değil. Büyük sermaye çevrelerinin örgütü olan, AKP’ye verdiği destekle bilinen, ekonomik uygulamalardan yakın zamana dek hayli faydalanan TÜSİAD’a yaptığı çağrı da bunu gösteriyor zaten. TÜSİAD’ın gecikerek yaptığı uyarılar ise cılız, samimiyetten ve inandırıcılıktan yoksun. Derneğin, eski gücü ve itibarı da yok zaten. 1980 öncesinde gazetelere verdiği ilanlarla Ecevit hükümetinin devrilmesine öncülük eden TÜSİAD nerede, şimdiki nerede? Hükümetlere, merkez sağ partilere; bakan, bürokrat öneren TÜSİAD, eski günlerinden uzak. Derneğe başkan bulmakta bile zorlanıyor. Büyük patronlar, hükümetle aralarının açılmasını istemiyorlar. Bu kaygı, tepe yöneticilerinin açıklamalarına, büyük holdinglerin kurduğu vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim üyelerinin yorumlarına yansıyor. Bu ürkeklik sermayenin yapısında var.  

BİLİM VE SINIFSALLIK 

Bilim ise sınıfsaldır, ideolojiktir. Kaynağı kimden, nasıl alıp; önce kimin için kullanacağınız, ekonomi sorusu, maliye sorusu değildir. İdeolojik bir sorudur. Bilimsel faaliyetlerin kimin, hangi sınıfların katkısıyla yürütüldüğü; o bilimsel faaliyetlerin çıktılarından, sonuçlarından, ürünlerinden öncelikle kimlerin faydalanacağını da belirler. Bu teknik bir yaklaşım değildir. İdeolojiktir. En yoğun görüldüğü alan da sağlık ve eğitimdir. Hastane ve okulun işletme olup olmadığına, doktor ve öğretmenin pazarlama elemanı olup olmadığına, hasta ve öğrencinin müşteri olup olmadığına verilecek yanıt, sıradan bir yanıt olmaz. İdeolojik bir yanıttır.  

O nedenle, neoliberal bir iktisat hocasının, “Piyasanın amacı; toplumsal sorunları çözmek, geliri adil dağıtmak, refah toplumu yaratmak değildir” şeklindeki sözünü uzun uzadıya düşünmek gerekir. Çünkü bu yaklaşım, siyasal ve toplumsal boyutta feodalizmle ve federalizmle ele eledir. Emperyalizm desteklidir. ABD ve AB fonlarıyla beslenir. Türkiye’yi etnik, dinsel, mezhepsel kota, kontenjan ve kompartımanlar, yani feodal kimlikler üzerinden federalizme götürmek isteyen projelerin ekonomik ayağıdır. İktidarda, muhalefette, sendikalarda, meslek örgütlerinde, üniversitelerde, medyada, yayın dünyasında etkilidir, örgütlüdür.  

Bu tezler, büyük sermayenin sevdiği, mali destek verdiği tezlerdir. Geçmişte kimlere, hangi raporların yazdırıldığı, bu raporların ABD ve AB’nin talepleriyle ne denli uyum sağladığı hatırlanırsa; iktisadi, siyasi ve toplumsal gelişmeler arasındaki bütünlük ve bilimin buradaki işlevi daha iyi kavranır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları