Olaylar Ve Görüşler

Unutulan kadın hakları

13 Ağustos 2016 Cumartesi

AKP muhafazakâr, otoriter, cinsiyetçi ve eril bir anlayışı kurumsallaştırıyor. Kadın-erkek eşitliğini kabul etmediğini, her ortamda dile getiriyor.

 

AKP iktidarı, toplumsal cinsiyet kurgusunu (toplumsal cinsiyet kimlikleri); içinde yapılandığı iktidar ilişkilerine paralel ve onları yansıtacak şekilde dinsel, kültürel ya da diğer geleneksel önyargılara göre biçimlendiriyor. Bunları toplumsal hiyerarşik yapı içerisinde, yaşamın bütününde geçerli kılacak politikaları uyguluyor. Cinsiyet eşitliği ve kadının kimliği kurgusuna ilişkin tartışmalar, kadın bedeni ile onun kamusal sunumu çerçevesinde yoğunlaşıyor.

Kadını imgeleştirmek!
Bu kurgu çerçevesinde kadın, biyolojik farklılığı temelinde “bedene dair bir imge’ye” dönüştürülüyor. Bu dönüştürme bir yandan kadın ölümlerini arttırıyor ve toplumsal bilinç yapısında bu ölümlerin meşru görülmesine zemin yaratıyor. Diğer yandan kadının insan olarak kendisiyle, bedeniyle olan ilişkisi ve bunun toplumsal görünümleri annelik rolü üzerinden kurgulanıyor. Kadınların kamusal ve özel alandaki varlık biçimleri, kariyer ve hak kategorileri bu rol üzerinden oluşturuluyor. Bu anlamda alternatif (kamusal) alanlar yaratılıyor. Kadına ait görünürlük bu alanlara, kişisel ve bedensel pratikleri de kapsayan çeşitli dinsel davranış biçimleriyle taşınıyor. Böylelikle din, kadın bedeni ve onun pratikleri üzerinden kendini bir eylem repertuvarı olarak her yerde hatırlatıyor. Toplumsal bir tasavvur olarak dolaşıma giriyor, beden ve mekân aracılığıyla görünürlük kazanıyor.

Hegemonik rejim
Hukuk da, bu amacı gerçekleştirecek bir araç konumunda kalıyor. İktidarın ayırt edici biçimi olarak, marjinal bir konuma düşüyor. Dolayısıyla hukuk kuralları ve hukuki söylem genel olarak, toplumsal cinsiyet kurgusuna ve cinsiyetler arasındaki doğal farklılıklara başvuruyor, normatif alanda kadın bedenine atfedilen anlamları açıklamakla, meşrulaştırmakla sınırlı kalıyor. Bu haliyle hem erkek egemen ideolojinin, hem de hegemonik rejimin yeniden üretilmesi ve aktarılmasını sağlayan bir mekanizma oluşturuyor.
TBMM’de Araştırma Komisyonları kurulmasına ilişkin verilmiş tüm önergeleri reddeden AKP, Türkiye, AB ve çevre ülkelerde 45 ülke arasında en yüksek evlenme oranı olan 6. ülke konumunda bulunmasına ve boşanma oranında 43 ülke arasında sondan 26. sırada yer almasına karşın “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırması Komisyonu” kuruyor.

Haklar ortadan kalkıyor
Boşanmaların toplumda yaşanan tüm sorunların kaynağında yatan sosyal bir yıkım olduğu algısını yaratmak, bu baskıyla kadınların kazandıkları hak ve ayrıcalıkları, Ceza Kanunu, Medeni Kanun, Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun ve İstanbul Sözleşmesi’ndeki kazanımları ortadan kaldırmak istiyor. Komisyon bu amaca uygun şekilde; çocukların tecavüzcüleriyle evlendirilmesi, çocuk evliliğinin teşviki, hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması, boşanmanın zorlaştırılması, kadının nafaka hakkının süreye bağlanması, eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı yüzde 50 payının verilmemesi gibi tüm kamuoyunun haklı olarak tepkisini çeken çağdışı, insan hakları ve onuruna aykırı önerilerde bulunuyor.

Muhtarlara yetki
AKP ayrıca muhtarlara, il ve ilçe müftülerine resmi nikâh kıyma yetkisi veriyor. Türk Medeni Kanunu’nda kişi hakları dediğimiz, anayasada güvenceye bağlanan temel hak ve özgürlüklerin kullanımına ilişkin koşulları oluşturan ve evlilik, miras, velayet, nüfus ve ikamet gibi hukuksal işlemlerden doğan hakları özellikle kadınlar açısından güvenceye alan hükümler değiştirilmek, güvenceler kaldırılmak isteniyor.
Oysa kanun koyucu, bu işlemlerin geçerli sonuçlar doğurmasını, işlemlerin belli bir şekilde yapılmış olmasına bağlamış bulunuyor. Bu işlemlerin nüfus müdürlüklerince yapılması, idarenin eylem ve işlemleriyle bir bütün olması ilkesinin bir gereğidir. Ayrıca kadının, laiklik ilkesinin kurumsallaştırdığı bir kamusal alanda, eşit bir hak öznesi konumu ile yer almasının da garantisidir. Bu ilkeleri ihlal edecek her yetki devri girişimi, devletin temel niteliklerini, hukuk güvenliğini, temel hak ve özgürlüklerin kullanım alanlarını ortadan kaldıracaktır.  

NEVAL OĞAN BALKIZ
Hukukçu/Akademisyen



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları