Angela Merkel bırakıyor: Doğrudur. Bir dönem onunla kapandı

Göreve başladığı ilk döneminden beri izledim Angela Merkel’i. Ona ilişkin söyleyeceğim ilk şey, sık sık karşılaştırıldığı Margaret Thatcher’dan bazı açılardan farklı olduğudur. Thatcher maço siyasette maço olmaya önem vererek “erkekler siyaseti”nde yer edinmiş (bundan pek yakındığı da görülmemiştir), Merkel ise tam tersi,  maço siyasete kadın duyarlılığını katmayı başarmıştır. Thatcher bir  emekçi çocuğu olmasına rağmen emekçi sınıflara düşmanlığını gizlememiş, Merkel de elbette bir emekçi dostu olmamakla beraber üslubunda da tutumunda da dengeci olmaya önem vermiştir. Siyasette bulunduğu süre boyunca kimse Merkel’e kadın ya da erkek diye bakmazken tüm maço tutumuna rağmen Thatcher akılda, kötü bir kadın örneği olarak yer etmiştir. Merkel bulunduğu makamı adeta cinsiyetsizleştirmeyi başarmışken Thatcher tam tersini yapmıştır. Ona yakıştırılan “demir lady” lakabını bizim medya bir övgü sanır ama değildir. Kararlılığını, ilkeli oluşunu vurgulamak amacıyla değil “kalın kafalılığını” vurgulamak için yakıştırılmış bir lakaptır o. İngiliz maço siyaseti “kalın kafalılığı” Thatcher’in kadın oluşuyla birleştirme ayıbını işlemiştir elbette. Merkel buna fırsat veren bir politikacı olmadı hiçbir zaman.

YANLIŞ BİLGİYİ DÜZELTELİM

Thatcher, zaten Amerikancı olan İngiliz siyasetinde Amerikancılıkta vites yükseltmişti ama Alman siyasetini ciddi olarak değiştiren Merkel çoğu zaman ABD’yle uyumsuz bir politika izledi. Elbette ABD ile AB’nin ortak çıkarları için uğursuz ortaklıkları da oldu. Soğukkanlılığı, kibirden yoksun siyasi taktikleri ile Konrad Adenauer’den sonraki en güçlü Şansölye kabul ediliyor bu yüzden.

Yaygın ama yanlış bir bilgiyi düzeltelim, Doğu Almanya doğumlu değildir, Hamburg’da doğmuş ailesi ile daha sonra Doğu Almanya’ya gitmiştir. Akıcı Rusçası Doğu Almanya yaşamından kalma. Krizlerin büyüttüğü bir liderdir. Avro bölgesinde Yunanistan’ın girdiği kriz sırasında, bu ülkeye yönelik tutumu çok sertti. Bir AB üyesi ülkeye son derece insafsız yaklaşması aslında AB’nin “gerektiğinde hasta uzvu” kesip atabileceği tutumunu kalıcılaştırmıştır Blok içinde. Avro bölgesinin Yunanistan olmadan da ayakta kalabileceğini kanıtlayan Merkel’dir. Avro’nun başarısızlığının tüm Avrupa’nın başarısızlığı demek olduğunu ondan daha iyi kimse anlatamazdı. Bu nedenle sadece Almanya’nın değil AB’nin “başbakanı” gibi görülmesi bundandır. Ülkenin bir ara girdiği mali krizde ekonomik teşvik paketleri, kısa çalışma saatleri gibi uygulamalarla etkili sonuçlar alabildi. Cesur adımlarından biri Japonya’da yaşanan Fukushima faciasından sonra ülkede bulunan 17 nükleer reaktörden sekizini kapatacağını çekinmeden söylemesidir. Hatta 2022 yılına kadar diğer reaktörlerin faaliyetlerini aşamalı olarak durdurdu da. Bunun ona kendisini sol olarak tanımlayanların da desteğini kazandıran bir politika olduğunu kabul ederler.

MAÇO KÜLTÜRÜ YERLE BİR ETTİ

AB içindeki etkisine şu örnek olabilir belki: Avrupa Komisyonu başkanlığı seçiminde, eski İngiltere Başbakanı David Cameron’un karşısına çıkan Jean Claude Juncker’a verdiği destekle, Cameron’u durdurabilmesidir.

Ancak bir kadın yapabilirdi dediğim bir uygulaması da Almanya’da askerliği zorunlu olmaktan çıkarmasıdır. Daha önce de 240 bin olan asker sayısını 170 bine indirmesi Alman militarist mekanizmasını ikna etme gücünü gösterir. Çocuklu çiftleri desteklemek amacıyla, 2007 yılında “Elterngeld” (ebeveyn parası) destek programını devreye sokmuştu. Yine ancak bir kadının başarabileceği bir uygulamayı daha yaşama geçirdi. Özellikle erkeklere çocuklarını büyütmek için işyerinde zaman ayırma hakkını savundu. Bunun kadınların yaşamını ne kadar rahattlattığını söylemeye gerek yok.Doğu Almanya’dan gelmiş, çocuksuz (muhafazakârlar bunu sorun ederler nedense) bir kadın olarak son derece “erkek”, son bağnaz Katolik sağcı bir partinin “maço”  kültürünü yerle bir etmiştir. Sadece ama sadece bu yüzden takdir edebilirim bakın. Ötesi yok.