Anneler ve kızları: Solak Kız

Anneler ve kızları: Solak Kız

7.12.2025 10:56:00
Güncellenme:
Başak Bıçak
Takip Et:
Anneler ve kızları: Solak Kız

Kaleydoskop gibi parçalanan bir aile, neon ışıkları altında büyüyen bir kız çocuğu: Kuşaktan kuşağa aktarılan yükler, “günah”la yüzleşiyor.

Hareket eden bir kaleydoskop dürbünü ve ekrana yansıyan canlı, parlak, parçalı görüntüler… Hemen ardından, dürbünü hareket ettiren ve onunla birlikte bu “sihirli dünyayı” keşfedeceğimiz bakış açısı karakterimiz I-Jing’in (Nina Ye) perdeye düşen masum yüzü… Bir arabanın içerisinde, kırsaldan kente göç ederken tanıştığımız Tayvanlı bir anne, bir abla ve küçük kızdan oluşan ailenin halihazırda dağılmış ve hikâye ilerledikçe daha büyük parçalara ayrılacak yaşamını resmeden “Solak Kız” (Left-Handed Girl), tıpkı bir kaleydoskop gibi renkli ve yamalı portrelerle samimi bir öykü anlatıyor… 

Geçtiğimiz yıl Akademi Ödülleri’ne damgasını vuran Sean Baker’ın, pek çok filminde birlikte çalıştığı yapımcısı Shih-Ching Tsou’nun ilk yalnız yönetmenlik denemesi olan “Solak Kız”, Baker’ın erken dönem filmlerinin ve filmografik temalarının izlerini rahatlıkla sürebileceğimiz bir anlatı. Nitekim Tsou ve Baker’ın birlikte kaleme aldıkları senaryonun kurgusu ve yapımcılığı da yine Baker’a ait. “Tangerine” (2015) gibi Iphone ile çekilen ve yine tıpkı Baker’ın karakterleri gibi kıyıda köşede kalmış, belki kimsenin ilgilenmediği veya tümüyle “marjinal” kabul edilebilecek karakterlerin, küçücük ve sıradan yaşamlarını gerçekçi bir üslupla öyküleştiren film, Tayvan’ın neon renklerle bezeli büyük kentlerinde, yaşama tutunmaya çalışan kadınların gündelik yaşamını ve nesiller boyu yaratılan, aktarılan travmalarını merkezine alıyor: Boşandığı eşinin borçlarından kurtulamayan anne Shu-Fen (Janel Tsai), annesinin kendisine biçtiği rollerden sıyrılmaya çalışırken daha fazla hata yapan abla I-Ann ( Shih-Yuan Ma) ve yoksulluk sınırında bir yaşam sürdürürken ilk olarak batıl inançlar tarafından “kurban edilen” küçük kız I-Jing…

SEÇİMLERİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI

Solak Kız’da öykü boyunca her bir karakterin seçimi, bir diğerinde başka bir kırılmayı tetikliyor ve bu seçimlerin sorumluları, yine cinsiyetçi rollerin egemen olduğu bir toplumda, büyük oranda erkekler yüzünden ortaya çıkıyor. Erkek kardeşinin ailedeki “biricik” rolü yüzünden önemsenmeyen ve sevilmeyen Shu-Fen, yaptığı yanlış evliliğin bedellerini ödemeye devam etmeye karar verdiğinde, kızıyla yepyeni bir çatışmayı tetikliyor. Babası tarafından terk edilen ve bu yüzden ona düşman olan I-Ann, annesinin kendi borçları yerine babasının borçlarını ödemesiyle açılan çatlaktan acı dolu bir ifşa çıkarıyor. Babasının kim olduğunu bile bilmeyen küçük I-Jing ise dedesi kendisine, sol elin şeytanın eli olduğunu söylediğinde ahlaki bir çatırdama yaşıyor. Zaten yaşı itibariyle yeni yeni sahip olmaya başladığı toplumsal ahlaka ilişkin öğretiler bir anda, yine bir erkek tarafından yerle bir ediliyor.

KUŞAKTAN KUŞAĞA AKTARILANLAR

Solak Kız, ilk bakışta basitçe, çocuklara söylenilenlerin ne kadar önemli olduğu, moral sorumluluklara henüz sahip olmadıkları için sonuçlarının ne denli ciddi olabileceği gibi temel bir meseleden yola çıkıyor gibi görünse de aslında kuşaklar boyu aktarılanların yalnızca gen olmadığı sonucuna da varıyor. Anneannenin yaptığı iş, oğluna duyduğu aşırı sevgi, dedenin “dar kafalılığı” veya evdeki rolü, bir bakıma Shu-Fen’in açtığı tezgâhın parasını ödemek yerine hâlâ eski kocasının borçlarını üstlenme gayretine dönüşüyor. I-Ann’ın babasızlık ve dolayısıyla maddi olanaksızlık yüzünden okuyamaması, anne-baba öfkesiyle ileride anlayacağımız üzere bir başkasının travmasına yol açıyor. Tüm bu karmaşa içinde, okula uyum sağlamaya ve bir kimlik inşa etmeye çalışan I-Jing şaşkın gözlerle yetişkinlerin dünyasını seyrederken kaleydoskop gibi parçalanmış görüntülerden oluşan yaşamını canlılıkla görmeye devam etmek için çırpınıyor. 

Solak Kız, nesiller boyu davranışlar, seçimler, travmalar ve hataların birbirine zincirlendiği bir dünyanın, her bir birey üzerindeki dönüşümlerini masaya yatırmayı deneyen bir hikâye. Ancak bu anlatıda bireyler ve verdikleri kararların sonuçları, yalnızca çekirdek aile yapılarını etkileyecek derece önemli; bir pazar yerindeki tezgâh kadar yaşamları, klostrofobik etki yaratan evleri kadar soludukları atmosfer. Kendileri dışındaki kimsenin yaşamında etkili olabilecek kadar “büyük” veya “güçlü” değiller. Başka bir deyişle ne pazar yerini ne kenti ne de ülkeyi değiştirecek çapta değerleri. Tam da bu nedenle çok gerçek, çok yalın, çocukluğun masumiyeti ve yetişkinliğin kurnazlığının bir aradalığıyla yaşanan karmaşayı özlerinde koruyan karakterler bunlar… “Solak Kız”, bu gerçekçi stilini finaldeki yapay melodram arzusuna kurban etmese çok daha etkili olabilirmiş ancak bu haliyle de olgunlaşmak zorunda kalan çocuklar ve onları, bu duruma sürükleyen yetişkinler üzerine göz kamaştırıcı bir film. 

Solak Kız’ı, Netflix’te izleyebilirsiniz.

Puanım: 7.5/10

İlgili Konular: #Film