Göç ve kültürel kaos

Yerlilerin yabancılaştığı, yabancıların ise yerlileşemediği bir ülkede geleceğe umutla bakılamaz.

Yayınlanma: 22.05.2022 - 13:00
Göç ve kültürel kaos
Abone Ol google-news

Türkiye’de kayıtlı göçmen sayısının beş milyonun üzerinde olduğu söyleniyor. Ama özellikle büyük kentlerin neredeyse tüm sokak ve caddelerinde yerleşik hale gelen Suriyeli göçmenlere bakıldığında gerçek rakamların bunun çok üzerinde olduğu tahmin edilebilir. Şimdi buna bir de Afgan ve Ukraynalılar eklendi.

Göçmenler ve sığınmacılar açısından ülkenin içerisinde bulunduğu vahamet herkesin malumu elbette. Ancak üç günlük Ramazan Bayramı tatili vesilesiyle İstanbul sokaklarındaki görüntüler sorunun ne denli ciddi olduğunu net olarak ortaya koydu. İki kıtayı birbirine bağlayan mega kent giderek bir Ortadoğu kenti görünümüne bürünüyor. Farklı dillerin konuşulduğu, farklı kültürlerin yaşandığı, Osmanlı kültürel mirasının üzerine Cumhuriyet değerlerinin özenle inşa edildiği, dünya turizminin en çekici merkezlerinden biri olan İstanbul değişiyor. Diğer kentlerimizde de benzer görüntüler dikkati çekiyor. Sorun çetrefilli ve ciddi. 

GÖÇ VE KÜLTÜR

Kültür, insanların kuşaklar boyu süren uzun soluklu toplumsal paylaşımlarının birikimidir. Ulus devlet bütünlüğü de toplumsal ve kültürel yapı temelinde sağlanır ve süreklilik gösterir. Bu sürekliliğin gelişme ve değişme dinamizmiyle seyretmesi önemlidir. Her toplumsal ve kültürel yapının kendine özgü bir karakteri vardır, değişim ve gelişim de bu karakter temelinde gerçekleşirse değerlidir. 

Göç hareketleri ise toplumların ve kültürlerin dinamizmi açısından önemlidir. Ancak olumlu anlamda dinamizm kazanması için planlı, programlı biçimde yapılması gerekir. Örneğin, Kanada hâlâ göç almaya devam ediyor, göçmenlerle birlikte planlı bir büyüme gerçekleştiriyor. Göç hareketliliğinin planlanmasında ülkenin toplumsal ve kültürel karakteri, jeopolitik konumu, ekonomik, siyasal yapısı gibi pek çok unsurun dikkate alınmalı. 

Oysa Türkiye, komşu ülkelerde çıkan savaşların da etkisiyle beklenmedik ve denetlenemeyen bir kitlesel göç hareketliliğiyle karşı karşıya. Kendi nüfusunu taşımakta zorlanan metropol kentler şimdi bir de bu sığınmacı kitlelerin yükünü taşımak zorunda. Gelinen noktada ülke göçmen ve sığınmacı istilasına uğramış gibi. Bunların bir kısmı ülkeye geçici olarak giriş yapmış olsalar bile görünen o ki büyük çoğunluğu kendilerine burada bir yaşam kurma çabası içinde. Sıklıkla yaşanan, göçmen ve sığınmacıların karıştığı şiddet olayları kentin yerli nüfusunda tedirginlik yaratıyor. Bu tür olaylar münferit olarak nitelendirilip hafife alınabilir, ancak uzun vadede ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu belirtelim.

Göç ve sığınmacılığın doğru planlanması halinde toplumsal ve kültürel gelişmeye ivme kazandırır, ancak düzensiz hareketliliğin toplumsal ve kültürel aşınmaya neden olacağını da özellikle vurgulamak isterim. Sorunun asıl önemli sonuçları kültürel olacaktır. Toplumlar yüzyıllar, hatta bin yıllar süren birliktelik ve paylaşımlar sonucu kültürel karakterlerini oluştururlar. Toplumsal yapılara göç yoluyla dışarıdan eklenmeler ise planlı entegrasyon politikalarıyla yönetilirse avantaja dönüştürülebilir. Plansız ve düzensiz göçmen akışı ise toplumsal bütünlüğü tehdit edici, kültürel dokuyu bozucu etki yapar. 

Gelecek günlerin Türkiye için hiç de iç açıcı olmadığı söylenebilir. Bir yandan sığınmacıların istilası karşısında tedirgin olan yerli halk, diğer yandan canını kurtarma telaşıyla ülkeye giriş yapan, asgari yaşam koşullarından yoksun sığınmacı kitleler... Bir yanda kendilerini kendi ülkelerinde yabancı hisseden vatandaşlar, diğer yanda sığındıkları ülkede istenmediklerinin farkında olan, geleceğe umutla bakmaktan yoksun sığınmacılar. Yerlilerin yabancılaşmaya başladığı, yabancıların yerlileşemediği bir ülke kültürel kaosun eşiğine gelmiş demektir.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler