Görüntüleri tümüyle gerçek: Kameralı Adam

Sinemada 'Sine-göz' akımının kuramcısı olan Dziga Vertov, 1929’da 'Kameralı Adam'ı çekti. Söz konusu eser bir 'belgesel' olsa da; bir öyküye gereksinim duymaksızın yaşamın kendisindeki öykü içeriğini, dinamizmi göstermeyi başaran öncü bir sanat ürünüydü...

Yayınlanma: 05.10.2021 - 16:55
Görüntüleri tümüyle gerçek: Kameralı Adam
Abone Ol google-news

Dziga Vertov “Kameralı Adam”ı 1929’da çekti. Aynı tarihte Meyerhold Tiyatrosu’nda Mayakovski”nin “Tahtakurusu” adlı oyunu sahnelendi. Geriye doğru gidersek sinema alanında 1925’te Sergey Ayzenştayn’ın “Potemkin Zırhlısı”, 1924’te yine onun “Grev” adlı filmleriyle karşılaşıyoruz.

Vertov ve Ayzenştayn’ın yanı sıra Lev Kuleşov, Vsevolod Pudovkin, 1920’ler Sovyet sinemasının önde gelen sinema yönetmenleri arasındadır. Ayzenştayn’ın Meyerhold Tiyatrosu’nun ilk öğrencilerinden olduğunun altını çizmeliyiz. Tıpkı Meyerhold Tiyatrosu’nda olduğu gibi onun sinemasında da öyküden daha önemli olan onun anlatımında uygulanan tekniklerdir. “Potemkin Zırhlısı”nın unutulmaz sahnelerini, askerlerin adım atışlarını, çizmelerini, onların ateşi altında merdiven basamaklarından aşağılara doğru kaçışan halkı, bebek beşiğini, kalçaları üstünde sürünerek kaçmaya çalışan sakatı düşünelim...

Ya da aynı filmde, güvertede toplanmış isyancı tayfaların üzerine atılan brandanın altındaki kıpırdanışları anımsayalım… Bunlar, sinema sanatına asıl kimliğini, ona görselliği ve hareketi kazandıran devrimci yeniliklerdir. Vertov’un kamerasının öncü önemi de bence buradadır...

***

Belgesel film. Görüntüler tümüyle gerçek. Fakat zıtlıkları gösteren ardışık montajlarla bu gerçeklik sıradanlıktan çıkarak günlük yaşamın, bu yaşamın kendisinin ritmini kazanıyor. Böylece de devrim sonrasındaki Rusya’da tek bir günün, durağan kartpostal gerçekliğini değil, hakikatini, hareketlerin ve görüntülerin dokusundaki yaşamın hakikiliğini yansıtıp duyumsatıyor.

Belgesellik, yukarıda kullandığım tanımla kartpostal gerçekliğin hareketli versiyonudur. Bu nedenle “Kameralı Adam”ı sadece belgesel tanımıyla nitelemek kanımca haksızlık olur. Belgesel fakat bir öyküye gereksinim duymaksızın yaşamın kendisindeki öykü içeriğini, dinamizmi göstermeyi başaran öncü bir sanat ürünü.

***

Son olarak filmdeki şiire de değinmek isterim. Belgesellik ve şiirsellik bağdaşabilir şeyler midir? Belgeselden ve şiirden ne anladığımıza bağlı... Vertov’un filmindeki belgesellik yalınkat bir gerçekçilik ürünü değil. Tersine, gerçeklik, akışkanlığı içinde, yer yer çelişkileri ve zıtlıklarıyla kameranın alanı içine giriyor. Aynı şey (nesne, kişi, olgu vb.) çeşitli açılardan görülüp gösterilerek gerçek dediğimiz şeyin değişkenliği, göreceliği de vurgulanmış oluyor.

Bu ise gündelik yaşamın, bu demektir ki yaşamın endisinin içindeki emek, çaba, hareket, beklenti, umut ve hüzün karışımı bir şiirsellikten ve onun her günkü ekrarından başka nedir?

Yazarımızın 19 Eylül’de yayımlanan “Puşkin’in ‘Öğüt’ü” başlıklı yazısında Puşkin’in ölüm tarihi 1836 değil 1837, dönemin Çarı da II. değil I. Nikola olacaktı. Düzeltiriz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler