Güher ve Süher Pekinel: Çok çalışarak bugünlere geldik
“Bizden sonrakilere bir şeyler vermek mecburiyetindeyiz. Bu bir sorumluluk. Böyle anlam kazanıyor hayatınız. Bize kapılar açıldı, biz de kapıları açabilirsek onlar da buralara gelebilir.”
Güher ve Süher Pekinel’in 4 yaşında başlayan müzik yolculuğu, bugün yüzlerce çocuğa ve gence dokunan eğitim sistemiyle tüm dünyaya ilham veriyor. Yaklaşık 15 yıldır üç farklı alanda çalışma yürütüyorlar. İlki, Anadolu’da ana okulundan başlayarak çocuklara Orff yaklaşımıyla müzik eğitimi vermek üzere öğretmenlerin eğitildiği büyük bir ağ ve şimdiye dek yaklaşık 350 bin öğretmene ulaştılar. ‘Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler Sistemi’ ile konservatuvarlardaki olağanüstü genç yetenekleri destekliyor, onların dünya sahnelerine çıkmalarını, en iyi okullarda eğitim almalarını sağlıyorlar. Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi’nde (TEVİTÖL) 2007’de Pekinel Müzik Bölümü’nü kurdular. Burslar, sponsor desteğiyle, konser gelirleriyle sağlanıyor. Yeni dönem başlamışken, dünyanın en ünlü piyano ikilisi ile Taksim Meydanı’nda buluştuk.
- Anadolu Müzik Eğitimi'nden bahsedelim mi önce?
Anadolu'ya gitmeyi bir görev olarak gördük. Tüm çocukların hakları olan ücretsiz müzik eğitimi almasını istiyoruz. Ana okulunda çocukların müzik yoluyla kendilerini geliştirmelerini, müziğe yatkınlıklarını fark etmelerini sağlamayı hedefliyoruz. Önce MEB’e sistemimizi sunduk ve 2010 yılında müzik eğitiminin müfredata adaptasyonu için görüşmelerimizi başlattık. İlk adımda, seçtiğimiz 6 müzik öğretmeni bir yıllık bursla, Salzburg'daki Orff Enstitüsü/Mozarteum Üniversitesi'nde eğitim aldılar. Onlar döndüklerinde devlet okullarında görev yapan öğretmenleri eğittiler. Amaç domino etkisi yaratmak ve Orff-Schulwerk ile başlayarak dünyanın önde gelen müzik eğitim metodlarının binlerce çocuğa ulaşması.
-Pandemide de eğitim devam etti değil mi?
Videolarla eğitimlerimizi sürdürdük.
-Bugüne kadar kaç öğretmenle buluştunuz, sayı belli mi?
Her defasında 300 öğretmen eğitime katılabiliyor. Her kurs 24 saatlik derslerden oluşuyor. Bilinç yayılsın, içselleşsin istiyoruz. Bu eğitimi alan öğretmenler okullara gidip oradaki öğretmenleri eğitiyorlar. 57 ile yüz yüze eğitimle ulaştık, amacımız 500 bin öğretmenin bu eğitimi alması. Hepsinin arkasında durup takip ediyoruz, ders programlarını, geri dönüşleri değerlendiriyoruz. Bir sistem içinde sürdürülebilir şekilde oluyor bütün bunlar. MEB’e de her sene yeniden anlatıyoruz kendimizi, çünkü muhataplarımız sürekli değişiyor, artık siz düşünün ne kadar zaman ve emek istiyor.
YÜZLERİ GÜLEN ÇOCUKLAR
-Burada güçlü bir inat var anladığım...
İnandığımız bir şeyi yapıyoruz o bizi başarıya götürüyor. Çocukların gelişimlerini görmek bu en büyük motivasyonumuz oluyor. Kişilikleri değişiyor, oluşuyor, yüzleri gülüyor her şeyden önce. Bambaşka oluyorlar. Evvela sus pus sıranın kenarında oturan çocuklarla karşılaşıyoruz, hiçbir şey çıkmıyor ağızlarından, yanlış bir şey söylemekten korkuyorlar... Sonra bir bakıyorsunuz açılmış, karşısındakiyle enstrüman yoluyla iletişime geçmiş, ruhen de bir armoni yakalamış, içindeki dengeyi keşfediyor çünkü, mutlu olmayı keşfediyor. Müzikten aldığı kuvvetle dersleri de birden bire iyileşiyor, çok iyi notlar almaya başlıyor.
- Yeteneği de erken yaşta keşfediyorsunuz değil mi böylece?
Müziği çocuklarla erken yaşta tanıştırmak, yeteneğin keşfinde büyük önem taşıyor. Çocuk müzikle beslenmeye devam ettikçe yeteneğin de ilk kıvılcımlarını gösteriyor, eğitimci olarak bu noktada çocuğa ulaşıp, doğru yöne kanalize edilmesi için çaba gösterildiğinde en önemli adımlar atılmış oluyor. Müziğe küçük yaşlarda başladığınızda bir yere varabilirsiniz müzisyen olarak.
Yeteneği o yaşta bulduğunuzda ve doğru yönlendirdiğinizde karşınıza bir pırlanta çıkıyor.
- TEVİTÖL'deki öğrencileriniz dünyanın en iyi üniversitelerinde...
Dört öğrencimiz Harvard'da burslu devam ettikleri ana dallarının yanı sıra, okulun 3 ayrı orkestrasında da çalıyorlar ve müziğe devam ediyorlar. Eski mezunlarımızdan akademisyenler var, hatta biri Colorado Üniversitesi’nde öğretim görevlisi.
AMERİKA’DA ÖNCELİK ŞANSI
-Müzik bölümü okumaları onlara yurt dışındaki üniversitelere gitmek istediklerinde ayrıcalık sağlıyor değil mi?
Öğrenciler liseyi tamamlarken Müzik Bölümü kapsamında da bir sınava tabii tutuluyor ve not alıyorlar. Bu sayede Amerika’daki okullarda başvurularında , aldıkları bu puanlarla öncelik alıyorlar. Artık bir yere gittiğinizde hangi üniversitede okuduğunuz da önemli değil. Kişiliğinizi geliştirmek için neler yaptığınız önemli. Eğitim anlayışı ve kişisel gelişim vizyonu tüm dünyada değişiyor.
-Akademik başarı yetmeyecek...
Aynen öyle. Bizi birbirimizden ayıran şey, bizi biz yapan şey ne olabilir? Artık bunlar daha belirgin olacak. Çocuğunuzun sanata yatkınlığını keşfetmesi için onu desteklemeniz lazım. Sonra kendiliğinden içine girer zaten. Herkes müzisyen olacak diye bir şey yok. Müzik yoluyla hümanist ve dengeli bir anlayış geliştirmek önemli olan... Müzik beyninizin iki lobunu da kullanmanızı sağlayarak dengeli bir kişiliğin temellerini atıyor ve bireyilerin ruhunun inceliğini keşfetmesini sağlıyor.
-TEVİTÖL’de bölüm kurmanız nasıl olmuştu?
TEVİTÖL’de IQ ‘ları 130’un üzerinde gençler öğrenim görüyor. Bu çocukların öğrenimine müzikle nasıl katkı sağlanır sorusu ile öğrencilerin isteği üzerine bizi davet ettiler. Gider gitmez bir çocuk piyanoya oturdu ve “Size bir şey çalmak istiyorum” dedi. Kendi bestesini doğaçlama çalmaya başladı. Babası müziği çok severmiş, hep plak dinlerlermiş, müzik dersine verecek parası yok babanın, çocuk gizlice konservatuvara girer orda piyano çalmaya çalışırmış... Bölümün açılacağını duyunca nasıl mutlu oldu... Orkestralarımız var şimdi, hocalarımız konservatuvardan geliyorlar. Jacques Loussier ile konser verdik oradan toplanan paralarla bölümün enstrümanları satın alındı. Niye açtık sizce biz bu bölümü?
-Niye?
O çocuklar en iyi üniversitelere gidecekler. Geleceğin CEO’ları çıkacak içlerinden. İleride onlar da kültür sanatı destekleyecekler çünkü o bilince varmış olacaklar, onu tatmış olacaklar... Kültür bir damar Atatürk’ün dediği gibi, damarsız bir halk yükselemez.
Fotoğraf: Vedat Arık
ÇOK ÇALIŞARAK BURALARA GELDİK
-Uzun zaman Türkiye’ye gelmemiştiniz değil mi?
28 yıl. Gelemedik, çünkü her boş zamanımızda yarışmalara gidiyorduk (gülüyorlar.) Masterclass eğitimleriyle, konserle dünyayı dolaştık. Kendinize hedefler koyuyorsunuz, nereye odaklanacağınızı biliyorsunuz. En önemli yarışmaları kazanırsanız bütün kapılar açılıyor. Zamanın ikonlarıyla çalışmış olmak, en iyi okullarda okumuş olmak büyük bir şans, çok çalışarak ve hep bir stratejiyle ilerleyerek buralara geldik. Ne lazım, nasıl olması gerekiyor bunları çok iyi biliyoruz. Yalnız tek bir okulda okumadık. Bu deneyimi kendimizde tutamayız. Bizden sonrakilere bir şeyler vermek mecburiyetindeyiz. Bu bir sorumluluk. Böyle anlam kazanıyor hayatınız. Bize kapılar açıldı, biz de kapıları açabilirsek onlar da buralara gelebilir.
- İlk geldiğinizde nasıldı burada ortam?
Dönemin İstanbul Opera Müdürü Aydın Gün bizi festivale davet etmişti. Geldik iki piyano yoktu, ikincisi yeni alınmıştı, yoldaydı. İlk AKM’de çalmıştık. AKM’nin yeniden halkla buluşmasına çok sevindik, açılışta cidden çok heyecanlandık. Orası bizim yuvamızdı, orada büyüdük biz.
18 BİRİNCİLİKLE ZİRVEYE
- Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler eğitiminiz de adından çokça söz ettiriyor.
Konservatuvarlara gittik, sıradışı yetenekler arıyoruz dedik. 4 öğrenci ile başladık. Çok iyi burs veriyoruz, şimdi 1200 Avro. Hangi hocalara gidecek, hangi yarışmalara katılacak, repertuvar dahil her şeyiyle ilgileniyoruz. Konserler verdiriyoruz, iki üç sene sonra da yarışmalar başlıyor. Sağdaki soldaki yarışmalara değil en iyilerine... 17., 18., yüzyıl enstrümanlarını veriyoruz onlara, enstrüman bursu ve yaşam bursu bir arada. 18 birinciliğimiz var.
- Birincilikler gelince neler hissediyorsunuz?
Biz kazanmışız gibi hissediyoruz, ne olduğunu biliyoruz çünkü. Yarışmada amaç, kendini uluslararası arenada görmek, orkestraları tanımak. Birinciliği alınca onlar sizi davet ediyor bizimle çalar mısınız diyerek. Bu yıl 8 yeni bursiyerimiz var. Biz yıllardır tatil yapmadık ama bu başarının tatmini o kadar büyük ki... Bir gün gelecek “Yorulduk” diyeceğiz o zaman onlar devam edecek. Bu sistem, Türkiye’yi de tanıtmak adına da çok önemli.
-Sizin bugünlere gelmenizde annenizin rolü çok büyük, daha önce de anlatmıştınız.
Annem dört yaşında konservatuvara götürdü bizi, “5’ten önce olmuyor” dediler ağlaya ağlaya geri döndük. Ama zaten 3 yaşında piyanoyu annem bize öğretmeye başlamıştı. Annem hep yanımızda durur kontrol ederdi evde hep klasik müzik dinlenirdi, babam da çok severdi, Fransız ekolünden geliyor babam, bunun bir parçası olarak büyüdüğünüzde sizin için normal oluyor. Notre Dame de Sion’da da müzik bir parçamızdı, yatılı okuyorduk, bizim için bir odayı boşaltmış ve piyano koymuşlardı, istediğimiz zaman çalışıyorduk. O zaman Tarabya’daki köşk okulumuzdu. Arkasında bir ormanı vardı, öğleden sonra zamanımız olduğunda dışarı fırlar arkadaşlarla bağırır çağırır, eğlenirdik.
Ardından Paris’e gittik, annem de bizimle geldi tabii...
Anneniz başarılarınızı gördükçe ne derdi peki?
Çok duygulanıyordu. Beğenmediğinde de söylüyordu, “Burası çok iyi idi ama şurda geç kaldın” gibi... Bize yolu açan oydu.
EGOYU YENMEK ŞART
Korona salgınından nasıl etkilendiniz peki?
Süher Pekinel: Hepimiz için çok önemli bir dönem oldu. İçimize dönmenin, unuttuğumuz yalnızlıkların derinliğine inebilmenin, yeni nefesler keşfetmenin, yeni bir denge kurmanın zamanıydı. Bu yeni duruma adapte olmak mecburiyetindeyiz bunun geri dönüşü yok. Geç kaldığımız yanlışları nasıl düzeltebiliriz, dünyayı yaşanabilir bir hale nasıl getirebiliriz, egoizmimizi nasıl yenebiliriz bu soruları yeniden sorduk. Bu soruları sormayanlar içimizde daima olacak. Hepimizin bu yoldan geçmesi gerekiyor. Böyle devam edemeyiz. Çok daha saf, temiz yeni bir yaşam kalitesi yaratmak adına böyle devam edemeyiz. Tabiatı bitiriyoruz, o tabiat sayesinde bu duruma geldik. En çabuk bir şekilde onun bize verdiği enerjiyi geri vermemiz lazım. Biz bu dünyanın insanları olarak gelecek jenerasyona ne bırakıyoruz? Temiz bir dünya bırakmamız lazım. Hümanist bir dünya bırakmamız lazım. Birbirini anlayan birbirine yardım eden bir dünya... Ancak o zaman dengemizi bulacağız.
ÇANLAR KENDİLİĞİNDEN ÇALIYOR
-Doğru...
Güher Pekinel:
Covid 19 bize en başta bu egoizmi yenmemizin gerekliliğini gösterdi. Parası olan istediği hayatı yaşıyor, hem de hiçbir şekilde değerleri de göz önünde bulundurmadan yaşıyor. Bu sorun politikadan başlıyor. Birinci sorumlu politikacılar, ikinci sorumlu insanlar, biz. Evvela çöpleri nasıl atıyoruz, en basiti evde suyu nasıl kullanıyoruz. Bütün bunları düşünmek zorundayız. İlk defa çoğumuz tabiatı keşfettik. Şehirde yaşayan hiç sorgulamayan, doğayı sorgulamayan, ağacı görmeyen pek çok insan... Bütün bunları artık gözümüzü açıp görmemiz lazım. Dünyanın yok olması uzak değil, 3 derece ısıda yaşam yok olacak. En çabuk şekilde tarıma yeni bir çözüm bulmamız lazım. Gates boşu boşuna dünyanın en iyi yerlerinden toprak almıyor, Bezos da öyle. Çanlar kendiliğinden çalıyor, duymuyorsanız sonucuna katlanacaksınız.
BİZİ BİR ARADA TUTAN ŞEY DEĞERLER
Korona başladığında hiç korktunuz mu?
Hayır. İkimiz de her şeyin bir çözüme ulaştırılacağına inanıyoruz. Çünkü bilim var. Bilinçli yaşam... O bilince sahip olmayanları da en çabuk şekilde eğitmemiz gerekiyor. Üniversite açmak bir çözüm değil, o üniversitede hangi kalitede eğitim verdiğiniz en önemlisi. Nasıl bir insan yetiştiriyorsunuz, o en önemlisi. Bizim de müzikle yapmak istediğimiz o aslında. Hümanist, kendi halkına, etrafına saygılı insanlar yetiştirerek, değerlerin tekrar yaşanmasına öncü olmak. Değeler kayboldu maalesef. Değerler değişti diyerek bu durumu kabul etmek doğru değil. Bizi bir arada tutan şey değerler.
Ama umutsuz değilsiniz anladığım…
Umutsuzluk sizi hiçbir yere getirmez. İnsanlık her zaman savaşlarla yaşadı. Hep bir umutla yeniden ayağa kalktı, çözüm bizde.
Peki sahneye çıkarken hâlâ heyecanlanıyor musunuz?
Heyecan olmaz mı? Heyecanlanmayan birisini görürseniz bize söyleyin. (Gülüyorlar)
Kim daha panik?
Bazen birimiz daha az, bazen birimiz daha çok panik oluyor, o zaman da birbirimizi dengeliyoruz, sakinleştiriyoruz.
A’DAN Z’YE HER ŞEY BAŞARI ODAKLI
Pekineller’in desteklediği sıradışı yeteneklerin başarıları saymakla bitmez. Hangi hocalara gidecekler, hangi yarışmalara katılacaklar, jüride kimler var, repertuvar dahil her şeyle ilgileniyorlar. Öğrenciler 17., 18., yüzyıl enstrümanları ile eğitim alıyorlar. Dünya orkestralarında Concertmaster olanlar var. Başarısıyla ünlü gençlerden biri Can Çakmur. Naz İrem Türkmen (14), Tchaikovsky yarışmasına katılmaya hak kazandı. New York’ta Juilliard School’da okuyan Korkmaz Can Sağlam, New York’ta çok önemli 4 etaplı bir yarışmanın finalisti. New York Manhattan School of Music’de okuyan Eda Seviniş, ekimde Düsseldorf International Robert Schumann Piano Competition birincisi oldu. Kıvanç Tire, Leipzig Gewandhaus Orkestrası’nda, Alican Süner ise Tonhalle Orchester Zürich’te çalıyor. Pekinellere bu çabalara karşılık bu yıl başında Almanya’da Bundesverdienstkreuz Liyakat Nişanı ödülü verilmişti.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!