Meğer okul annemizinmiş

Avrupa güzeli ve iş insanı Neşe Erberk’in 1999 doğumlu üçüz kızları Lara, Selin ve Alin Gurdikyan ile üçüz olmanın getirdiği sıra dışı bağı, çocukluğa ilişkin ilginç anıları ve kariyerlerini konuştuk.

Yayınlanma: 22.01.2023 - 13:00
Meğer okul annemizinmiş
Abone Ol google-news

1983’te Türkiye güzeli seçilerek adını duyuran, bir yıl sonra Avrupa Güzellik Yarışması’nı kazanan Neşe Erberk sırf güzelliğiyle değil adım attığı her alanda gösterdiği başarılarla tanınan bir isim.

Kurduğu modellik ajansıyla sektöre yeni isimler kazandıran ve okullarıyla eğitime katkıda bulunan Erberk’in üçüz kızlarından Selin Gurdikyan geçen yıl Miss Turkey üçüncüsü olarak bu yıl yapılacak Miss Supernational Yarışması’na katılma hakkı kazandı.

Yarışma sonrası bir sosyal sorumluluk projesine de imza atan Selin Gurdikyan, kendisi gibi modelliğe adım atan kardeşi Lara Gurdikyan ve ABD’de psikoloji alanında çalışmalar yapan Alin Gurdikyan ile bir araya gelip üçüz olma hallerini konuşmaya başladık. Laf lafı açtı...

- Amerika’da doğdunuz. Peki Türkiye’ye ne zaman geldiniz?

Lara Gurdikyan: Doğduktan 2-3 ay sonra döndük ve lise 2. sınıfa kadar burada kaldık. Annemle babam hayatlarına Türkiye’de devam etmek istedikleri için Türkiye’ye geldik. Sonrasında liseyi Amerika’da bitirdik.

Alin Gürdikyan: Üniversiteye de Amerika’da başladık ve hâlâ devam ediyoruz. Aynı lisede okuduk, aynı üniversitede devam ettik.

-Üçüz olarak çocukluk nasıldı? Bir yandan bağlılık var ama kıyaslama da oluyor muydu?

L. Gurdikyan: Sevgi savaşları oluyordu tabii. “Babam benimle daha çok ilgilensin, annem daha çok ilgilensin” gibi isteklerimiz oluyordu. Ders notlarında, oda toparlamada çekişirdik.

A. Gurdikyan: Aynı hobileri de yapınca bir yerden sonra “Benimki şu olsun, seninki bu” gibi bir noktaya geldik. Selin baleye merak sardı, ben modern dansa, Lara da okçuluğa. Ben bale yapmak istediğimde Selin, “Ama bu benim olayımdı” demişti.

Selin Gurdikyan: Üç kız kardeş olunca kıyafet, makyaj kavgaları oluyordu ama sonra hiçbir şey olmamış gibi birlikte sinemaya gitmeye, bir şeyler yapmaya devam ediyorduk.

- Anneniz Neşe Erberk’in verdiği okulları ayırmakla ilgili bir karar var. Genelde ebeveynler bunu pek tercih etmiyorlar.

L. Gurdikyan: Alin ve Selin lisede yatılı okula gitmişti. Ayrılmamız çok iyi oldu çünkü arkadaş edinme ve tek başına ayakta kalma becerilerimiz ilerledi. Her zaman birbirimize dayanmıyoruz tabii ama dayanabileceğimizi bilmemizi sağladı.

- Yalnız hissetme gibi zorlukları oldu mu peki?

A. Gurdikyan: Selin Notre Damme de Sion’da tek başına okudu, ben Lara’yla ortaokulda beraberdim. Sonra lisede Selin’le okuduk, Lara tek başınaydı. Bende bu hiç zaman olmadı. Üniversitede bir anda ayrıldık, ben de o sırada yalnız olduğumu düşündüm. Ancak o süreçte de beni güçlendiren Selin ve Lara oldu. Şu an çok gurur duyuyorum, Selin Türkiye’deki yardım derneklerinde çalışırken Lara annemin işi için eğitimler alıyor. Ben de Amerika’da işe girdim, laboratuvarda deneyim edindim, çocuklarla çalışıyorum…

- Neşeli Üçüzler adında bir platformunuz var sanırım.

A. Gurdikyan: Annemle beraber çalıştığımız yeni bir proje... Davranış bozukluğu olan çocukların pozitif yenilenmeyle ne kadar iyi olabileceklerini göstermek istiyoruz. Bu çocuklar çevresi ve ailesinin ilgi eksikliğinden dolayı istemeden çevresine zarar vererek ilgi çekmeye çalışıyorlardı. Biz de pozitif ilgiyle onları hayata hazırlamaya çalışıyoruz.

- Sizi bu alanda çalışmaya yönlendiren neydi?

A. Gurdikyan: Ben psikoloji dalında olduğum için şans eseri Amerika’da bir programa dahil oldum. İki ay boyunca haftada 50 saat bu çocuklarla çalıştım. Öncesinde taciz bile etmeye çalışan çocuklar artık “Teşekkür ederim, seni seviyorum” cümlelerini kurmaya başlayınca bu beni etkiledi.

L. Gurdikyan: Çocuklarımız geleceğimiz. Onları geliştirmeye uğraşıyoruz. Şu an işletme okuyorum ve annemin okullarını da ben devralmak istiyorum çünkü onlar umudumuz olacak. Bunun çok az kişi farkında. Selin’in köy okullarıyla ilgili başlattığı proje de bununla ilintili.

- Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da bir okul ziyaretinde bulundunuz. Nasıl geçti?

L. Gurdikyan: Çok tatlıydı. Bir tanesi bana sarılınca içim eridi. Eğitimin önemini anlatırken onlar çok dikkatli bir şekilde dinlediler. Gelecekte bir şeyler başarmak istiyorlar ve bunu da gösteriyorlar. Olabildiğince yardım etme hissi uyandırıyor.

S. Gurdikyan: Biz şanslı kesimdeydik açıkçası, ailemiz bizi özel okullara yolladı, farklı etkinlikleri karşılayabilecek maddi güçleri vardı. Her aile aynı imkânları sunamadığı için çocuklar hayatın bazı alanlarında geride kalabiliyor ve bence bu haksızlık. Biz de eğitim eşitsizliği için bir proje başlattık. İstanbul Maratonu’nda Miss Turkey birincisi Nursena Say ve ikincisi Aleyna Şirin ile köy okullarına yardım için bir kampanya açtık ve bağış topladık. Annem ve kardeşlerimin yardımıyla bir okul belirleme gezintisi yaptım ve gidebildiğim yerler Samsun, Amasya ve Şanlıurfa oldu. Amasya’da çocuk evlerine, Samsun’da Doça diye çok kötü durumda olup yenilenen bir köy okuluna, Şanlıurfa’da da Başören Akziyaret İlkokulu’na gittim. Malzeme eksikliklerini tamamlamak istedik ama listeye eklenecek daha çok şey var. Lara ile ben geçtiğimiz hafta Şanlıurfa Başören Akziyaret İlkokulu’nu ziyaret edip bu malzemeleri elden teslim ettik.

- Bunu bireysel olarak mı yapıyorsunuz yoksa bir platformun çatısı altında mı?

S. Gurdikyan: Bu, Toplum Gönüllüleri Vakfı ile beraber yaptığımız bir proje. Şimdi Amerika’ya gidiyorum, yazın döndüğümüzde bu kampanyaya devam edeceğiz çünkü süreklilik çok önemli.

- Miss Turkey’de Türkiye üçüncüsü oldunuz. Bu yıl Miss Supernational Yarışması’na katılacaksınız. Yarışmadan biraz bahseder misiniz?

S. Gurdikyan: Yarışma temmuzda. Bir haftalık kampları var sonrasında da final gecesi olacak. Açıkçası çok heyecanlandım, üçümüz de bu sektöre pek aşina değiliz. Ben de aslında tıp öğrencisiyim ve bu işlerden çok uzağım. Benim de gönlüm çocuklara ve eğitime bir katkım olmasında. Miss Supernational’ı kazanırsam uluslararası yardım projelerinde çalışma imkânım olacak. Günümüzde güzellik yarışmalarına ilgi azaldı ama bu yarışmalarda sadece güzellik değil, bir insan da tanıtılıyor. Karakteriyle güçlü ve Türk örf ve adetlerini güzelce tanıtabilecek insanların temsil ettiği güzel bir organizasyon olduğu için daha çok ilgi görmesini isterdim. Ayrıca bu yarışma Türkiye’yi ve Türk kadınını tanıtmak için bir fırsat. Amerika’da yaşadığımızdan beri, üçümüzün de milli duygularımız arttı, çünkü yurtdışında Türkiye’yi çok yanlış tanıyorlar. Kültürümüzü farklı kültürlerle karıştırıyorlar, benim Arapça konuştuğumu düşünüyorlar... Bana “Neden tesettürlü değilsin?” diyenler var.

A. Gurdikyan: Hâlâ deveye bindiğimizi düşünenler var.

L. Gurdikyan: Çoğu Florida’nın Hint Okyanusu’na baktığını ve Amerika’nın tek ülke olduğunu sanıyorlar ve bazıları Avustralya’nın varlığını reddediyor. Onlara göre orası hayal ürünü bir yer.

- Eskiden modellik yapmış annelerin kızlarıyla baskıcı bir ilişkisi olduğu düşünülür. Gigi, Bella Hadid- Yolanda Hadid ilişkisi gibi. Anladığım kadarıyla Neşe Hanım’la hiç öyle bir ilişkiniz olmamış ve güzellikle ilgili çok farklı bir bakış açısı geliştirmenizi sağlamış.

A. Gurdikyan: Annemin unvanlarını 9 yaşımda öğrendim. Annem hiçbir zaman bize Türkiye güzeli olduğunu, modellik yaptığını söylemedi. Fotoğraf çekimlerinde falan annemin reklam üzerine çalıştığını düşünmüştük. İlkokuldayız, 7 yaşındayız. Öğretmenler anne babalarımızın mesleklerini yazıp getirmemizi istemişti. Babam “İşadamı yaz geç” diyordu. Anneme gidiyordum, o da “İşkadını yaz” diyordu. Orada okumamıza rağmen anaokulunun annemize ait olduğunu da bilmiyorduk.

L. Gurdikyan: Biz koridordan geçince annem saklanıyormuş, öğretmenlere söylememelerini tembihlemiş. “Şımarmayalım” diye. Öyle iyi saklanıyordu ki hiç görmedik. Gücü kontrol etmeyi öğrenene kadar annem bize güç vermedi.

S. Gurdikyan: Annem “Kendi başarınızı kurmadan başkasının başarısını konuşmayın” dedi hep. Ona göre asıl güç baştan aşağı bir şey yaratabilmek. O yüzden hep eğitimimize odaklandı. Güzellik kavramına bakış açımız orijinallik ve kusurları kabul etme üzerine kurulu ama maalesef sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla giderek artan güzellik kalıpları var. Bu da insanları anksiyeteye, depresyona sokuyor.

- Sizin de modellik kariyeriniz daha yeni değil mi?

L. Gurdikyan: Daha çok hobi olarak başladı, kıyafetleri giyip yürümek hoşuma gidiyor. İyi yürüdüğümü düşünüyorum. Farklı insanlarla tanışmak çok hoşuma gidiyor. Meraklı bir insan olduğum için tavşan çukuruna girmeye devam ediyorum.

- Bundan sonra sizi nerelerde göreceğiz?

L. Gurdikyan: Beni her yerde görebilirsiniz. Kickboks yapıyorum, fiziksel olarak güçlenmek çok iyi. Japonya’ya gitme planım var. Okulda Japonca dersi aldığım için birkaç aylığına misafir öğrenci olarak oraya gitmek istiyorum. Ülke olarak o kadar düzenliler ki, merak ettiriyor. Kültürleri beni benden alıyor, hayal edemeyeceğim bir düzen. Modelliğe de devam etmek istiyorum, şu anda Sökmen Talent Management ile çalışıyorum.

A. Gurdikyan: Ebeveyn yaklaşımında farklı bir bakış açısı kazandırmak isterim Türkiye’ye. Bizden önce öğretmenler haklı öğrenci haksızdı. O zamanın öğrencisi olup şimdi öğretmen olmuş insanlardaysa “Çocuğumu o şekilde eğitmeyeceğim, her zaman onu savunacağım” şeklinde bir anlayış var. Annemin işine de meraklı olduğumdan ne olup ne bittiğini hep onunla konuşurdum. Onun yaşadıkları da beni biraz üzmeye başladı çünkü sadece hocalara yapılan saygısızlık değil çocuklara öğretilen yanlışlar can sıkıcı. İleride o çocuklar o yanlışları hayata, devlete, gelecekteki çocuklara karşı devam ettirecek. O yüzden ebeveynlere “Savunmakta haklısınız ama her savunma doğru değildir” düşüncesini aşılamak istiyorum.

S. Gurdikyan: Miss Supernational Yarışması’nın yanında yardım projelerine devam etmek ve bunları büyütmek istiyorum. Aynı zamanda süreklilik kazanmaya da çalışıyorum çünkü “Ben yardım ettim iş bitti” diyerek hiçbir şey değiştirilemez. Benim çok istediğim şey gençlere de “Bir sorun varsa siz de aksiyon alıp çözebilirsiniz” bakışını kazandırmak. Okulumu da bitirmem gerekiyor.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler