‘Melodiler maviye bürünüyor’

‘Yok Bana Bu Cihanda’ bestesiyle çadğaş yersizlik ve yurtsuzluk kaygılarına gelenekle harmanlanmış bir yorum getiren gizemli ses Maya Perest’i tanıyalım...

Yayınlanma: 30.07.2023 - 12:00
‘Melodiler maviye bürünüyor’
Abone Ol google-news

Geçen yılın sonunda Sony Music Turkey etiketiyle yayımladığı “Yok Bana Bu Cihanda” isimli teklisiyle geleneksel tınılarla çağdaş sesini harmanladığı yorumuyla dikkat çeken Maya Perest dikkat çeken bir çıkış yakaladı.

Kısa süre önce dinleyiciyle buluşan “remix” sürümüyle daha da geniş bir kitleye ulaşan şarkıyı ve kendisini anlatması için sözü Maya’ya bırakalım.

- Maya Perest kimdir?

Ben büyük bir kentte kendini durmadan inşa eden, modern bir genç kadınım. Yaşadıklarımdan çıkıyor eserlerim. Maya Perest de bu eserler bütünü. Yarattıklarımızız bence hepimiz. Yaratmak için doğuyoruz. Anılar yaratıyoruz her şeyden önce. Belki biraz felsefi bir giriş oldu ama sorunun kendisinin ucu epey açık. (Gülüyor)

- Çıkış şarkınız "Yok Bana Bu Cihanda" ile özellikle dijital ortamda çok dikkat çektiniz. Dedenize ait olan enstrümanda bestelemişsiniz, ilginç bir öyküsü var sanırım. Biraz anlatabilir misiniz?

Büyük dedemin mandolinini bana hediye etti ailem. Büyük dedem ailemiz için çok önemli bir kurucu figürdü, ve müzisyendi. Aile değerlerine çok önem veririm. Dedemin başlattığı müzisyen geleneğini devam ettirmek benim için çok değerli. Bu şarkı bana ondan miras kalmış gibi hisseddiyorum, sözleri ve müziği güncel olsa da...

- Müzik eğitimine çok küçük yaşta başlamışsınız. Montpellier'de sanat eğitimi de aldınız. Sanatçı olacağınız belliymiş ama neden müziği tercih ettiniz?

Benim için ikisi bir. Kendini yaratış ve savunuş biçimi olarak görüyorum sanatın her dalını. Hâlâ resim ve çizim yapmaya devam ediyorum ama yıllar içinde resim tarihi ve felsefe alanları daha çok ilgimi çekti ve akademik olarak oraya yöneldim. Müzik ise çocukluğumdan beri hep kaldı. Müzik ile aram bambaşka.

- Çok farklı enstrümanları çalabiliyorsunuz. İçlerinde duygularınızı en çok akıtabildiğiniz hangisi?

Piyano en samimi olduğum enstrüman. “Samimi” derken aşina anlamında değil, birebir uzun saatler geçirdiğim ve içinde kendimi kaybedebildiğim tek enstrüman. Neden bilmiyorum, belki ilk öğrendiğim olmasından, belki de denizin dibinden gelirmişçesine yankılanan tuşların sesinden dolayı. Hep bir terapi etkisi yapıyor bende. Dolayısıyla duygularım da en çok piyanoda açığa çıkıyor. (Ancak gitarda bestelediğim şarkılarımı daha güzel buluyorum.)

- Şarkılarınızda hep bir hüzün var. Aynı hüzün sizde de var mı yoksa müzikal "aura"nız mı hüzünle çevrili?

Hep bu yorumu alıyorum çevremden. (Gülüyor) Evet, bende bir hüzün var. Ama bu hüzne bir tutam aşk, biraz da dostluk katmaya çalışıyorum ki başa çıkabileyim. Sırf hüzün çok yoğun geliyor. Hem şarkılarıma hem de bana. Elbette ki hayat örgüm bestelerimi etkiliyor ve umarım yakın zamanlarda daha mutlu şarkılar besteler ve söylerim. Aslında mutlu şarkılar söylemeyi çok seviyorum ama iş beste aşamasına gelince bir tık maviye bürünüyor çıkan melodiler.

YOKSA ‘O’ MU?

- Spotify keşfet kısmında artık sık sık görünür oldunuz. Türkiye müzik çevrelerindeki "Yeni büyük şey" siz misiniz?

Öyle olmak ister miyim bilmiyorum... Beni çok seven samimi bir kitlem var, büyümesi heyecanlandırdığı kadar korkutuyor da ne yalan söyleyeyim. Gelecek ne getirirse “Bir şekilde uyum sağlarım” diye düşünüyorum. Benim için en büyük öncelik, yaratmaktan vazgeçmeyip bunu dinleyicilerimle paylaşmak olacak. Görünürlüğüm küçük de olsa büyük de olsa. (Gülüyor)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler