Ne zamana kadar bakım

Sonunda beklenen gün gelmişti. Çalışma yaşamına geri dönmem gerekti. Doğduğundan beri yanımdan neredeyse hiç ayrılmayan Uzay için zorlu bir dönem başlıyordu.

Ne zamana kadar bakım
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.11.2022 - 12:04

Daha az gelişmiş doğan avcı türler, anne bakımına daha uzun süre muhtaç oluyorlarmış. Avlanan türlerin yavruları ise avcılardan hızlıca kaçabilmek amacıyla daha gelişmiş halde ve hemen hareket edebilecek şekilde doğuyorlar. Bu nedenle avcı türlerin annelik bakımları genellikle daha uzun sürüyor [1]. İnsanlar ise çocuklarına en uzun süre bakan canlılar arasında. Bu da bizi avcı mı kılıyor peki? Belki de her gereksinimi olan şey hatta gereksiniminden fazlası önüne janjanlı ambalajlarla sunulan çağdaş-vahşi insanlar avlayacakları şeyi bir türlü bulamadığından insan yavrusunun bakım süresi bu kadar uzun. İnsanın tüm ömrü avını aramakla geçtiği için. Hal böyle olunca yavrular da avlanmayı bir türlü öğrenemiyor, eh biz de yavrularımızdan ayrılamıyoruz. Örneğin ben…

Eski yazılarımı okuyanlar hatırlar, Uzay doğduğundan beri bir iki zorunlu sağlık durumu dışında birbirimizden birkaç metreden fazla uzaklaşmadık. Yakınlarım ne zamana kadar bu şekilde devam ettirebileceğimi soruyorlardı. Cevap çok basitti, “Kendi başına avlanana kadar”. Doğada da avcı memeliler öyle yapmıyor muydu? Avlanmayı çözsün, söz salıverecektim doğaya. Artık ne avlayacağı ona kalmış. Ancak bu dönemde salsam köpek kakası yemesi an meselesiydi. Ben kafamda böyle planlar yaparken bir anda çalışmaya başlamam bütün tasarılarımı altüst etti. Çalışma kararı yaklaşık iki hafta önce Uzay’ın doğum günü pastasıyla birlikte geldi. Artık bir yaşındaydı ve çalışmak için geç bile kalmış sayılırdım. Öncesinde evden çalışıyordum ama asıl mesleğim olan oyunculuğa dönme vakti gelmişti. Öte yandan gözden kaçırdığım iki nokta vardı: Çalışan anneler genelde gündüz belirli saatlerde işe gidip geliyorlardı, dizilerde ise çalışma programı senaryoya göre haftalık çıkıyordu ve Türkiye’de dizi süreleri ortalama 140 dakika. Her ne kadar senaryoda yoğun geçen bir karakteri canlandırmasam da hemen her gün veya gece sete gitmem gerekiyor. Çocuklar üç yaşına geldikten sonra annelerin kendilerine zaman ayırmalarının çocuklar üzerinde daha olumlu etkileri olduğuna ilişkin bir çalışmaya daha önce de değinmiştim [2]. Ama daha küçük yaşlar için bir çalışmaya rastlayamadım.

GECE AĞLAMA KRİZİ

Sürece çok kötü başladık. Gündüz yokluğum dert olmuyor ama şimdiye kadar neredeyse hiç ağlamamış olan oğlum ilk geceler “anne” diye ağlama krizlerine girmiş. Buna neden olan iki hatamız var:

  1. Emzirmenin rahatlığına vardığım için aylardır süt sağmıyordum, bu nedenle Uzay sağılmış sütümü biberondan içmeyi reddetmiş. Arada biberonla süt vermeye devam etmeliydik. Gerçi biberonun meme reddi yapma olasılığı var, doktorlar pek önermiyorlar. Eğer emzirme süreci sonuna kadar -ki Dünya Sağlık Örgütü tavsiyesi üzerine ben bu süreci iki yıl olarak planladım- çalışmayı düşünmüyorsanız yalnızca emzirerek devam edebilirsiniz.

  2. Uzay benim yokluğumu da hissediyor. Bir hatamız da iş bölümü yaptığımız için doğduğundan beri Uzay’la geceleri sadece benim ilgilenmem oldu. Dönüşümlü bakmalıydık.

ALIŞKANLIKLAR

Yokluğumda Uzay’a eşimden daha iyi bakabilecek kimseyi düşünmüyorum. Onun hem sevgisine hem de kriz yönetimine gözüm kapalı güveniyorum fakat ortada alışkanlıklar var. Bebekler çok kolay alışır diyorlar, hatta yavaş yavaş gece krizleri de azalmaya başlamış ama ya bu süreç onda kalıcı bir iz bırakırsa diye korkuyorum. Yine de onu yalnız bırakmıyoruz, gereksinim duyduğu her anda babası yanında. Ben 12 yaşındayken annem kanser olmuştu ve tedavisi için birkaç ay evden gitmesi gerekmişti. O günleri düşününce içim hâlâ cız eder. Hem annem için, hem kız çocuğu halim için. Ama babam yanımdaydı hem de sonuna kadar… Annemi o kadar sevmesine rağmen o dönemde bir kez bile bana hüznünü yansıtmadı. Dünyanın en güzel kahvaltılarını hazırladı. Hatta annem iyileşip eve döndükten sonra bile benim bakımımla üniversiteye gidene kadar babam ilgilendi. Kanser gibi trajik bir olay babamla aramızda muhteşem bir bağ gelişmesine yol açtı yani. Benim çalışmam da Uzay’la babası arasında özel bir bağ geliştirir belki.

Baştaki avlanma mevzusuna dönecek olursak… İnsanın yavru bakımının bu kadar uzun sürmesinin asıl nedeni elbette avını bulamaması değil, zekâsı. Memeliler yavrularında sayıdan çok kaliteye yatırım yapıyorlar. Bu süre hayvan akıllandıkça artıyor… Maymunlarda yıllarca sürüyor, insanlarda ise en uzun… Yani benim gibi yapıp boş yere çocuğunuzun kendi başına avlanmasını beklemeyin.

KAYNAKÇA

[1] Debiec J (2007) From affiliative behaviors to romantic feelings: a role of nanopeptides. FEBS Lett, 581: 2580-2586.

[2] Johnson, E. (2015). Study Proves Moms Spend Too Much Time With Their Kids, Liberates Working Moms Everywhere. Forbes (20 Nisan 2015)


Etiketler: #uzay #Çocuk #bakım
Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler