Sosyokültürel simge olarak giyim kuşam

Çağdaşlaşmayla bu katı kurallar esnemeye başladı. O zamana kadar siyaset ve dinin denetiminde olan giyim kuşam, burjuvazinin, para odaklı güç kazanımıyla kapitalizmin etki alanına girdi. Bir yandan çağdaş yaşamın özel ve kamusal olarak keskin sınırlarla birbirinden ayrılması, özel ve kamusal alana özgü giyim biçiminin belirlenmesi anlamına gelmekteydi.

Yayınlanma: 28.08.2022 - 13:00
Sosyokültürel simge olarak giyim kuşam
Abone Ol google-news

Son günlerin gündem konularından biri de giyim kuşam. Genel seçimler yaklaştıkça seçim malzemesi olacak nitelikteki her şey siyasetin algı pazarındaki yerini alıyor. Giyinme biçimi de bu anlamda her dönemin klasikleşmiş konularından biri. Konu gündeme gelmişken biz de bu yazıda giyim kuşamın sosyokültürel anlamına biraz değinelim istedik.

Giyinme öncelikle insanların doğal bir gereksinimi olup, vücudun soğuk, sıcak gibi dış etkenlerden korunması amacına dönük olarak biçimlenmiştir. Ancak zamanla toplumsal yapıların belirmesi, insanların, içinde yaşadıkları toplumda sosyal birer varlık olarak da karakterize olmalarıyla giyim tarzı sosyokültürel yanıyla da işlevsellik kazanır.

GİYİM KUŞAM STATÜ GÖSTERGESİYDİ

Toplumsal yapıların oluşması, sosyoekonomik ve sosyokültürel konumların ayrışmasıyla giyim kuşamın, gereksinim olmanın yanında simgesel bir işleve büründüğü de görülmektedir. Bu anlamda özellikle de modern dönemlere kadar giyinme biçimi, insanların ait oldukları toplumsal statüyü, dolayısıyla da ekonomik düzeyi gösteren önemli bir simgesel araç olarak işlev görmüştür. Öyle ki Ortaçağ Avrupası’nda kölelerin, yoksullar, fahişeleri gibi toplumun en alt kesimlerinde yer alanların ipekten ya da benzeri değerli kumaşlardan üretilmiş bir giysi giymesi üst sınıftakilere hakaret sayılırdı. Toplumda her düzeydeki konumlanışın kendine özgü bir giyim tarzı vardı.

Çağdaşlaşmayla bu katı kurallar esnemeye başladı. O zamana kadar siyaset ve dinin denetiminde olan giyim kuşam, burjuvazinin, para odaklı güç kazanımıyla kapitalizmin etki alanına girdi. Bir yandan çağdaş yaşamın özel ve kamusal olarak keskin sınırlarla birbirinden ayrılması, özel ve kamusal alana özgü giyim biçiminin belirlenmesi anlamına gelmekteydi. Nitekim bir yanıyla da bir gösteri alanı olarak beliren kamusal alanda insanların evdekinden farklı giyinmeleri, sosyeteye gösterişli ve şık giyim kuşamla çıkmaları yeni toplumsal yaşamın bir sosyokültürel gereksinimi olarak belirmişti.

Diğer yandan tekstil alanındaki gelişme ve kitlesel üretim, bir satış stratejisi olarak moda olgusunu gündeme getirmişti. İnsanların kamusal alanda kendilerini en iyi şekilde temsil edecekleri tarzda giyinmeleri, modayı izlemeleri, toplumsal konum ve parasal güçlerini giyim kuşamla somutlaştırmaları yeni dönemin giyinme biçiminin önemli belirleyenleri olarak dikkat çeker.

GİYİM TARZLARI BENZEŞTİ

Bunların yanı sıra kentleşme, yeni iş ve çalışma koşulları ve biçimleri, ritmi giderek hızlanan kent yaşamı gibi dinamikler de yeni dönemde insanların giyim tarzlarını belirlemiştir. Erkeklerin ve kadınların aynı iş yerlerinde, aynı mesleki alanlarda çalışmaya başlamaları, günlük yaşamın hızlanan ritminde aynı koşuşturmanın içerisinde olmalarına koşut olarak giyim tarzları da benzerlik göstermiştir. Hızlı ritimli yeni günlük yaşamda giyim kuşamda rahatlık öne geçmiş, insanlar cinsiyet kimlikleri ya da toplumsal, kültürel, dini vb. konumlanışların ötesinde gün içinde rahat hareket edebilecekleri giysiler tercih etmeye başlamışlardır. Spor ayakkabıların günlük giyimde yer alması, kot pantolonun yaygınlaşması gibi giyim tarzları rahat giyinme gereksinimi nedeniyledir. Bu arada elbette modanın yönlendiriciliği her durumda belirleyici olmaya devam etmektedir.

Ancak sosyokültürel alanda giyim tarzının simgesel işlevi de devam etmektedir. Toplumsal ve kültürel konumlanışlar, din, cinsiyet, etnik, mesleki, kurumsal kimliklerin de giyim tarzıyla sembolize edilmesine yönelik eğilimler toplum genelinde olmasa bile belli ölçüde işlevselliğini sürdürmektedir. Ancak bunların gündelik yaşamın genel akışı içinde giderek sınırlı alanda kaldığı da gözlenmektedir.

Özellikle de din, cinsiyet ve etnik kimliklerin giyim kuşamla sembolize edilmesi aynı zamanda bu kimliksel alanların bir tür mücadele tarzıdır. Ancak gündelik yaşamın genel akışı içerisinde bu tür yönelimlerin etkisinin süreklilik gösteremeyeceğini de kabul etmek gerekir. İnsanlar içerisinde yer aldıkları gündelik yaşamın koşullarına göre giyinmeyi tercih ederler. Sonuç olarak insanlara belli giyim tarzlarını dayatmak ya da giyim tarzları üzerinden insanları sınıflandırmaktan vazgeçelim. Belli kurumsal ve kimliksel alanlarda belli giyim tarzları tercih edilebilir. Ancak gündelik yaşamın içerisinde insanları rahat bırakalım. Kim nasıl istiyorsa öyle giyinsin.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler