Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Bugünü anlamak için 1. Dünya Savaşı’nı okumak
Geçen haftaki yazımda 1. Dünya Savaşı’na ve Osmanlı’nın Suriye’deki bozgununa değinmiştim. (Benim gibi üniversite yıllarında hayali, siyasi tarih kürsüsünde akademisyenlik iken sonradan dümeni gazeteciliğe kıran birinin bazen tarih hakkında yazması mazur görülsün.)
Aslında bugünkü Rusya-Ukrayna savaşını daha iyi anlamanın da bir yolu, 1. Dünya Savaşı’nı iyi bilmekten geçiyor. Çünkü her iki savaş da çok boyutlu ilişkilerin olduğu konular. Şöyle söyleyelim: 1. Dünya Savaşı, sömürgeciler arası bir savaştı. Fakat savaşa Alman sömürgecilerin safında girmek zorunda kalmış Osmanlı (İttihat ve Terakki) yönetiminin amacı, İngiltere’yle Rusya’nın çoktan paylaşmaya karar verdikleri imparatorluk topraklarını savunmaktı. İttihatçılar, aslında tam bağımsızlığı savunsalar da Korkut Boratav’ın “Türkiye İktisat Tarihi” adlı kitabında değindiği üzere, bir noktadan sonra çaresizliğe sürüklenecek ve “Büyük güçlerden hangisine yanaşmak daha ehvendir” sorusuna yanıt arayacaklardı.
Tarihçi Sina Akşin’in babası Abdülahat Akşin’in “Atatürk’ün Dış Politika İlkeleri ve Diplomasisi” adlı kitabında da belirttiği üzere 1. Dünya Savaşı öncesi İttihat ve Terakki yönetimi, İngiliz ve Ruslarla anlaşma imkânı aramış ancak onların Osmanlı’yı bölüşme kararında oldukları kesin olarak anlaşılınca mecburen Almanlarla ittifak yapmıştı. Yani Osmanlı, sömürgeciler arası küresel savaşta kendi haklı savaşını verme çabası içindeydi.
YANLIŞ YAKINLAŞMA
Fakat bunu yaparken ipin ucu kaçırılmış ve komuta kademesi büyük ölçüde Almanlara teslim edilmişti. Oysa ki Almanlar, kendi çıkarları uğruna Türk askerini harcamaktan çekinmeyecekti. Bunu da en net şekilde, 1914 sonunda Osmanlı’yı Süveyş Kanalı’na saldırmaya teşvik eden Albay Kress Von Kressenstein’ın (bizdeki adıyla Von Kres Paşa) anılarında görürüz. Türkçeye “Son Haçlı Seferi - Kuma Gömülen İmparatorluk” olarak çevrilen anılarında Von Kres Paşa, Cemal Paşa’nın Süveyş Kanalı’nda İngilizlere yaptığı taarruzun bozgunla sonuçlandığını aktardıktan sonra aslında kendisinin de bu seferin böyle sonuçlanacağını bildiğini söyler ve kanal seferinin asıl nedenini açıklar: Osmanlı ile İngiltere, o tarihlerde birbirlerine savaş ilan etmiş olsa da henüz ilk kan dökülmemiştir. İlk kan dökülmediği için de Osmanlı hükümetinin her an savaştan çekilme olasılığı vardır. Osmanlı savaştan çekilemesin diye Türk askerleri, kanalda İngiliz mitralyözlerinin üzerine saldırtılır. Osmanlı, İngiliz ve Ruslara karşı varlığını sürdürme çabasındayken Almanları “babasının oğlu” zannetme hatasına düşer.
KİEV’DE TANIDIK POLEMİK
Şimdiki Ukrayna savaşı da benzer şekilde çok boyutlu: Bir tarafta, ABD’nin Rusya’yı çevreleme, Washington ile Moskova arasında nüfuz bölgeleri savaşı var, diğer tarafta, bu ortamda varlığını korumaya çalışan Ukrayna. Rusya’nın ürkütmeye dayalı politikası, Kiev’in Batı’nın alanına itilmesinde etkili oldu. Ancak Ukraynalı yöneticilerin, Amerikalıların “babalarının oğlu olmadığını” görmeleri de biraz uzun sürdü. Batılı ülkelerle yaşanan hayal kırıklıkları, Osmanlı ve Alman yöneticileri arasında savaşın son yıllarında görülen polemikleri akla getiriyor.
Haftaya Ukrayna’daki savaşın diplomasi cephesine daha ayrıntılı gireceğiz.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı