Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası nedir? TCMB para politikası ne? TCMB'nin faiz politikası ve AKP...

Türkiye yaşanan ekonomik kriz ile birlikte son günlerde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gündemi epey meşgul ediyor. Ekonomiye dair kararların ve politikaların belirlendiği TCMB nedir? TCMB para politikası ne? TCMB'nin faiz politikası ve AKP...

Yayınlanma: 21.07.2022 - 15:29
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası nedir? TCMB para politikası ne? TCMB'nin faiz politikası ve AKP...
Abone Ol google-news

Türkiye'de yaşanan ekonomik sorunların ve yoksulluğun giderek derinleşmesiyle Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) ismini haberlerde sıkça duymaya başladık. TCMB'nin para politikaları, faiz kararları ve yönetiminde yaşanan değişikliklerle, yurttaşların kafası hayli karışık. İşte, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ve faiz politikası ile ilgili bilinmesi gerekenler...

TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI NEDİR?

Merkez bankaları, ülkelerin para politikalarından sorumlu kurumlardır. Diğer bankalardan farklı olan merkez bankaları, faaliyetleri ile her bir bireyin günlük hayatını yakından etkiler. 'Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'da (TCMB), basit tanımıyla Türkiye'deki para ve kur politikalarının yönetilmesinden sorumlu kurumdur. Merkez bankalarının uyguladıkları politikalar ve kurumsal yapıları, içinde bulundukları ülkenin siyasi ve toplumsal gelişmeleri ile ekonomi politikalarının bütününden ayrı düşünülemez.

Bu nedenle, merkez bankalarının görev ve yetkileri zamanla değişmiştir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın  kurumsal yapısı ve politikaları da zaman içinde ekonominin ve günün gereklerine bağlı olarak değişimler geçirmiştir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI TARİHÇESİ

1854 yılında Kırım Savaşı sırasında yurt dışından ilk kez borçlanılmış, ardından Osmanlı Hükûmeti ve Avrupa ülkeleri arasında dış borçların ödenmesi konusunda aracılık görevi üstlenecek bir devlet bankasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla 1856 yılında, merkezi Londra’da bulunan İngiliz sermayeliOttoman Bank (Bank-ı Osmanî)” kurulmuştur. 

Osmanlı Bankasının sermayesinin yabancılara ait olmasının zamanla tepkilere yol açması ve İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde bu tepkilerin yoğunlaşması, ulusal bir merkez bankası kurulması fikrinin temelini oluşturmuştur.

3 Ekim 1931 tarihinde faaliyetlerine başlayan Merkez Bankası, bağımsızlığının ve diğer kamu kurumlarından farklılığının bir göstergesi olarak anonim şirket olarak kurulmuştur. Kuruluş Kanunu’na göre Merkez Bankası'nın temel amacı ülkenin ekonomik kalkınmasını desteklemektir. Banka, banknot basma yetkisine tek elden sahip duruma getirilmiştir. 

1970'lerdeki 'döviz darboğazı' sürekli artarak ülkeyi ağır bir buhrana sürükledi. Krizi aşmak içim gelişirilen "Dövize çevrilebilir Türk Lirası mevduat hesapları" gibi gerçeklikten uzak, kısa vadeli fikirler, bir süre sonra krizin daha da ağırlaşmasına neden oldu.

Merkez Bankasının etkinliğini artırmaya yönelik çalışmalar sonucunda 1970 yılında yeni bir kurucu kanunun kabul edilmesiyle Merkez Bankası tarihinde yeni bir dönem başlamıştır. Bu kanun ile Merkez Bankası kısmen de olsa, dönemin ekonomik alanda ve merkez bankacılığı alanında farklı bir  yapıya kavuşmuştur. 

2001 KRİZİYLE MERKEZ BANKASI

2001 yılı ve sonrasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2001 yılında yaşanan 'ekonomik krizin' ardından 22 Şubat 2001 tarihinde dalgalı kur rejimine geçilmiştir ve ekonomide bir yapısal dönüşüm süreci başlamıştır.

Ülkemizde 2001 yılından önce uzun süre yüksek enflasyon yaşanmış, ancak uygulanan politikalar ve alınan önlemler enflasyonu düşürmede yeterli olamamıştır. Bunun nedenleri;

• Para politikasının temel amacının belirlenmemiş olması

• Merkez Bankası'na birbiriyle çelişen farklı görevlerin verilmiş olması

• Merkez Bankası'nın hazineye kısa vadeli avans (borç) sağlaması

TL'NİN DEĞER KAYBI NE ZAMAN BAŞLADI?

ABD Merkez Bankası Fed, 2008 küresel krizinden bu yana piyasalara sağladığı 'likidite desteğini' sonlandırdı. Amerika'nın sağladığı likide desteği, Türkiye'ye dolar yağmasına neden oluyordu. Fed'in aldığı bu karar da diğer kararlar gibi en çok Türkiye gibi gelişmekte olan 'kırılgan' ülkeleri etkiledi.

2013 yazında dolar 2 TL'yi geçti. O dönem TCMB'nın başkanı olan Erdem Başçı, "Biz TL'nin değerini aslanlar gibi koruyacağız. Bunu sadece döviz silahıyla yapacağız. Faiz silahını kullanmayacağız. Türk Lirası'nı değer kazandırıcı şokları bizden bekleyin. Çok enteresan manevralar yapacağız. Faiz konusunda bizden şok beklemeyin. Faiz artışı beklemeyin, faiz sabit beklentisini bekleyin" diyerek para politikasının ne olacağı konusunda kesin bir tavır koymuştu.

Ama o döneminin bugünki 'faize karşı duruş' politikasından bir farkı vardı. Başçı, dolara müdahale etmek için Swap'la gelen borç niteliğindeki dövizi değil, Merkez Bankası rezervlerinin ana kaynaklarından biri olan ihracatçıların reeskont kredilerini bir savunma aracı olarak kullanıyordu. O dönemde rezervlere reeskont kredilerinden ayda yaklaşık 1.5 milyar dolar civarında katkı geliyordu.

Haziran 2013'ten 2016 Nisan'ına dek hemen her gün döviz satışı yapıldı. Günlük satışlar 20-50 milyon dolar civarında seyderediyordu.

En hassas durumdaki ülkelerin arasında bulunan Türkiye'ye negatif etkiler, 2015 Amerikan Merkez Bankası'nın faiz arttırmasıyla başladı. Amerikan Merkez Bankası (Fed) 2015 yılında, 2006'dan bu yana ilk kez faiz artırma kararı almıştı.

TCBM'NİN FAİZ ARTTIRIMI

TCMB'nin faize karşı öne koyduğu müdahaleler ekonomiyi kurtaramadı. Faize karşı savaş açan yetkililer içi artık faiz artırımı kararı mecburi oldu. 29 Ocak 2014'te gece yarısı  Para Politikası Kurulu toplantısı yapıldı ve 550 baz puanlık şok faiz artışı geldi.

Yapılan hamle, dönemin başbakanı AKP'li Recep Tayyip Erdoğan'ı epey kızdırdı ve 2014'ün Nisan ayında yani 30 Mart 2014 seçimlerinden sonra Erdoğan’dan Merkez Bankası’na “faizi düşürün” çağrısı geldi. AKP'li Erdoğan, her seferinde faiz arttırımına karşı olan sert duruşunu yinelemeye devam etti. O dönemde de yine ekonomistlerden faizin artırılmamasının Türkiye'ye kötü sonuçları olacağı uyarıları geliyordu.

AKP POLİTİKASI İLE MERKEZ BANKASI

Merkez Bankası'nın 'AKP iktidarı' altındaki yönetiminde, son yıllarda ekonomiyi ayakta tutmak için başvurduğu akıldışı yöntemler, kamuya yansıtılan TL'nin değerini koruma fikri; kapalı kapılar arkasında gerçekleşen yüz milyar dolardan fazla döviz satışı, boşalan rezervi doldurmak için Swap'la bankalardan borç alınan paranın kullanılması, sermaye kontrolleri, sürekli olarak değiştirilen yetkililer, 1970'lerin sonundaki istikrarsız ve yanlış politikalarla yönetilen manzarayla paralellik göstermektedir. 

Türkiye, 2002 seçimlerinden beri iktidarda tek bir güç olan siyasal islamcı AKP ile yönetiliyor. AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gölgesinde hareket eden parti, en başından beri faiz arttırımına karşı tavrını, Merkez Bankası'na da benimsetmiştir. 

Bugün, TL'deki çöküşün en büyük sebebi olarak görülen genel kanı, Türkiye'nin faizleri düşük tutarak ekonomik büyümeyi ve ihracat potansiyelini rekabetçi kur ile sağlamak yönündeki politikasıdır.

MERKEZ BANKA'SINDA 'GÖREVDEN ALINMA' KRİZLERİ

TCMB başkanlık koltuğunda başında 2016'dan beri bulunan Murat Çetinkaya görevden alınmış, yerine Murat Uysal gelmişti. 2019'da göreve gelen Murat Uysal sadece 16 ay koltukta kalabildi. Bu da Cumhuriyet tarihinde ilk kez, 16 ay içinde iki Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınması olarak tarihe geçti.

Ardından TCMB Başkanlığı'na Naci Ağbal getirildi. Naci Ağbal sadece 132 gün görev yapabildi. Yine Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Merkez Bankası’na 20 ay içinde dördüncü başkan atanmış oldu.

Ağbal'ın ardından göreve gelen son isim, Şahap Kavcıoğlu oldu. Kavcıoğlu, 20 Mart 2021'den beri TCMB Başkanı olarak görevde.

Mayıs 2021'e gelindiğinde Merkez Bankası'na müdahaleler sürmeye devam etti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Oğuzhan Özbaş görevden alındı, yerine Prof. Dr. Semih Tümen getirildi.

2021'in kasım ayı yine görev değişikliklerine ev sahipliği yaptı. Bu sefer deTürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası  başkan yardımcıları Prof. Dr. Semih Tümen ve Dr. Uğur Namık Küçük ile Para Politikası Kurulu Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yavaş görevden alındı.

Görevden alınan iki başkan yardımcısının yerine sadece bir kişi atandı bu isim ise Taha Çakmak oldu. Prof. Dr. Yusuf Tuna ise Para Politikası Kurulu üyeliğine getirildi.

2022 YILI MERKEZ BANKASI'NIN PARA POLİTİKASI

2021 Aralıkta 14 ülkenin merkez bankası politika faizinde artışa gitti. Tek indirim Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'ndan geldi. Eylül'den bu yana TL'nin döviz kurları karşısındaki değer kaybı yüzde 100'ü buldu. Özetle TCMB, dünyada faiz indirimine giden tek ülke oldu.

Piyasalar, Ukrayna Rusya savaşı ve Çin’deki corona virüsü kısıtlamalarının yarattığı küresel krize odaklanırken  Fed, 2022 yılının ilk faiz kararını açıkladı. Fed, politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0 - 0.25 aralığında sabit bıraktı.

Faiz kararı sonrası Fed'in yayınladığı metinde faiz artışlarının yakında başlayacağı ifade edilirken, bilançonun küçültülmesine yönelik operasyonun da sıkılaşmanın ardından geleceği belirtildi.

DÜNYA FAİZ ARTTIRIMINDA

2022 Mayıs ayına gelindiğinde ABD Merkez Bankası (Fed), beklentiler dahilinde politika faizini 50 baz puan artışla yüzde 0,75-1,00 aralığına yükseltti. Fed, mayıs ayı toplantısında 50 baz puanlık artışını açıkladıktan sonra Dünya Merkez Bankalar faizi yükseltti. 

Türkiye, ise 2021 yılı Eylül ayından Aralık ayına kadar 500 baz puan faiz indirerek politika faizini yüzde 14'e indirmişti. 2022 Mayıs'ında da faizin yüzde 14 düzeyinde sabit tutulmasına karar verdi. TCMB, böylelikle 2022'nin son 4 toplantısında pas geçmiş oldu.

2022 Haziran ayına gelindiğinde Fed politika faizini 75 baz puan artırarak yüzde 1.50-1.75 aralığına çekti. Böylece Fed, Kasım 1994'ten bu yana ilk kez 75 baz puanlık bir artırım kararı almış oldu.

TCMB, ise Haziran ayı toplantısı sonrasında faiz kararını yine sabit tuttuğunu açıkladı. Politika faizi 14'te bırakıldı.

Bugün TCMB, yılın yedinci faiz kararı açıklandı. Merkez Bankası Merkez Bankası Temmuz ayı faiz kararında  bu ay da değişikliğe gitmedi ve yüzde 14 olan politika faizini sabit tuttu.

Özetle TCMB tüm dünyanın tersi yönünde hareket ederek ocak, şubat, mart, nisan, mayıs ve haziranda herhangi bir değişikliğe gitmemiş oldu.

''Faizi ve sömürüyü reddeden yapısıyla İslam iktisadı, krizden çıkışın anahtarıdır'' görüşü ile hareket eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizle mücadelede dini referansları kullanarak ekonomi politikalarını şekillendiriyor.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler