10.000 yıl öncesine yolculuk: Aşıklı Höyük
Zaman yolculuğu insanoğlunun en büyük hayallerinden biridir. Geleceği merak etmek, geçmişe dönüp önemli olaylara tanıklık etmek, engellemek ya da değiştirmek gibi kavramlar 18. yy.dan bu yana birçok kitaba ya da filme konu olmuştur.
Zaman yolculuğu insanoğlunun en büyük hayallerinden biridir. Geleceği merak etmek, geçmişe dönüp önemli olaylara tanıklık etmek, engellemek ya da değiştirmek gibi kavramlar 18. yy.dan bu yana birçok kitaba ya da filme konu olmuştur. Geleceğe yolculuk için daha uzun süre bekleneceğe benzer. Oysa arkeologlar, yaz ayları boyunca süren hummalı çalışmalarında ortaya çıkardıkları geçmişe dair somut bir çok bilgi, kalıntı ve eserle hepimize geçmişe yolculuk etme şansını sağlarlar. Gerçekten de gündelik yaşamın koşuşturması içinde kısa süreli de olsa başka bir zaman dilimine dahil olmak, dünyada bizden çok daha önce var olan yaşam biçimlerine tanıklık etmek oldukça ilgi çekici, heyecan verici bir deneyimdir. Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran başkanlığında yeniden başlayan Aşıklı Höyük kazıları bizi böyle bir yolculuğa davet etmeye hazırlanıyor; hem de günümüzden 10.000 yıl öncesine.
Aşıklı’da Gündelik Yaşam
Aşıklı Höyük, Volkanik Kapadokya’da, Melendiz suyu kenarına kurulmuş bölgenin en eski köy yerleşmesidir. 1989 yılında Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı üyeleri ile uluslararası uzmanlar tarafından gerçekleştirilen araştırmalar avcı ve toplayıcı ve göçer bir topluluğun ilk yerleşimi, ilk tarım deneyleri, ilk madencilik, ilk beyin ameliyatı gibi teknolojik ve bilişsel gelişmelerin en erken örneklerini ortaya çıkarmıştır.
Yerleşme, Melendiz kıyısından doğuya doğru uzanan, geniş, çakıllı bir yolla ikiye ayrılır. Yolun kuzeyinde konutların bulunduğu alan güneyinde ise tören ve benzeri toplu faaliyetlerin sürdürüldüğü bir başka alan bulunmuştur.
Aşıklı’da genellikle tek odalı bazen iki ender olarak da üç odalı evlerin tümü kerpiçtendi. Tabanları sulandırılmış kil ile sıvanmış evlerin genellikle bir köşesinde ocak yerleri bulunurdu. Aşıklı halkı inançları gereği ölülerini yaşadıkları evlerin tabanları altına açtıkları sığ çukurların içine gömmeyi tercih etmiştir. Bir sonraki yaşamları düşünülerek ölülerin bazılarının boyun ve kollarında takılar bırakıyorlardı. Odalar arası içten içe geçişi sağlayan kapılar ya da küçük geçitler olsa da evlerin dışa açılan kapıları yoktur. Evlere damlarda bulunan açıklıklardan tahtadan yapılan merdivenler yardımıyla giriliyor olmalıdır. Evlerin avluları ya da her eve ait bir kullanım alanı yoktur. Bu nedenle her evin bir diğerinin yanı başına inşa edilmesi açısından bir sorun yoktur. Ancak bir evden bir diğerine ulaşmak komşularınızın damlarını kullanarak mümkün olabilirdi. Ender de olsa bazı bölümlerde çöplük ve işlik alanlarına yönelen sokaklar vardır.
Bu dönemde gündelik yaşamın en temel sorunsalı beslenme olmalıydı. Aşıklı halkı koyun, keçi, yaban sığırı ve yaban geyiği avlıyordu. Üstelik bu hayvanları avlamak için uzun yollara kat etmelerine gerek yoktu. Melendiz nehri boyunca tuzaklar yaptılar, mızrak ve oklarıyla avlandılar. Yerleşmede bu avları paylaştılar, derilerini işlediler. Bazen bu paylaşımları şölenlerle kutladılar. Bu şölenler onları bir arada tutmak için gerekliydi.
Çakıllı yolun güneyinde kalan ve özel işlevli yapıların yer aldığı kısım, Aşıklı halkının inançları, törenleri, kutlamaları için toplu halde kullandığı yapıları barındırırdı. Buradaki yapılar büyüklük, yapım tekniği ve yapım kalitesi olarak konutlardan farklıdır. Kırımızı boyalı tabanlar, kerpiç döşeli geniş avlulu yapılar bu farkın en belirgin göstergeleridir.
Yaban bitkilerini toplayan Aşıklılılar arpa ve buğday tarımını da öğrenmişlerdi. Yine de avlanmaya dayalı beslenme alışkanlıklarını sürdürdüler. Yerleşme 1000 yıla yakın bir süre terk edilmeden varlığını sürdürdü. Bu uzun zaman dilimi boyunca yerleşmede nüfus dışında hemen her şey aynı kalmıştır. Ne beslenme ne teknoloji ne de inanç dünyalarında herhangi bir değişime rastlanmamıştır.
Geçmişe Yolculuk
Buraya kadar sözü edilen tüm sonuçları 1989-2003 yılları arasında yoğun olarak sürdürülen kazılara borçluyuz. Orta Anadolu’nun bu en eski köy yerleşmesi sadece bilim insanları ve az sayıda ilgili tarafından bilinmektedir. Oysa aynı bölgedeki Ihlara vadisi, Derinkuyu ve 1985 yılında UNESCO tarafından “Dünya Doğal ve Kültürel Mirası”na dahil edilen Nevşehir bölgesi 2 milyon yerli ve yabancı turist tarafından yılın dört mevsimi ziyaret edilmektedir. Aşıklı bu bölgenin kültür tarihindeki en erken halkasıdır.
Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran başkanlığındaki uluslararası ekip tarafından Aşıklı Höyük’te yeniden başlayan araştırmalar üretilen arkeolojik bilginin paylaşılması, yerel halk ve ziyaretçilerin bu üretim sürecinin bir parçası olmasını amaçlamaktadır. Kazıların kapsamlı bir koruma ve sergileme projesi geliştirildikten sonra 2010 yılında başlaması planlanmaktadır.
Geçtiğimiz yaz Aşıklı’da höyüğün yanı başına yerleşmede bulunmuş bir mahallenin yeniden inşasına başlandı. Geleneksel yöntemlerle biçim ve büyülüklerine sadık kalınarak inşa edilen evlerin içi kazılarda bulunan eşyaların kopyalarıyla düzenlendi. Araştırma ekibi, damında yürüyebileceğiniz, merdivenle içlerine inebileceğiniz, evlerin içerisindeki yaşamı hayal edebileceğiniz bir ortam oluşturdular. Gelecek yıllarda inşa etmeyi planladıkları diğer mahallelerle birlikte ziyaretçiler 10.000 yıl öncesinin köy yaşantısını soluma imkanına sahip olabilecek. Böylece ziyaretçiler kazılarda ancak bir metre yükseklikte tahrip olmuş duvarlarıyla anlamaya çalıştıkları evleri daha iyi anlayabilecek, prehistorik insanlarla kendi yaşamları arasındaki benzerlik ve farkları rahatlıkla görebilecekler.
Bu anlayışın bir başka önemli kazanımı da yeniden inşa edilen evlerdeki inşa, kullanım ve doğal koşullardan etkilenme süreçlerinin gözlenmesidir. Aşıklı insanları evlerini kaç günde inşa ediyordu, topraklarını nerden alıyorlardı, bir evin yapılması için kaç ton toprağa ve suya ihtiyaç vardı, yangınlar, yoğun kışlar evleri nasıl etkiliyordu gibi kazı alanlarında net olarak anlaşılamayan soruların bu canlandırma projesi ile cevaplanması tarihöncesi araştırmalar açısından son derece önemlidir.
Ziyaretçileri 10.000 yıllık bir yolculuğa çıkartmak, geçmişe dair farkındalıklarını güçlendirmek bu çalışmanın en önemli sonuçlarından biri olmaya aday. Kazılar yapmak kadar kazılardan elde edilen bilgilerin paylaşılması, herkesin anlayacağı bir dile tercüme edilmesi son derece önemlidir. Ancak böyle her gün, her yanı çeşitli nedenlerle tahrip edilen kültürel mirasımıza sahip çıkabiliriz.
gunes@redd.com.tr
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu