Akademisyenlerin fişlendiği iddiası

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sermet Koç, ''Akademisyenlerin fişlenmesiyle ilgili faaliyetler, bilim insanlığı ile bağdaşmadığı gibi, ihbar edilen kişi ve kurumların haklarına karşı yapılmış ağır bir saldırı, nitelikli bir suçtur'' dedi.

Akademisyenlerin fişlendiği iddiası
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 08.10.2009 - 13:19

İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen basın toplantısında, ''İÜ'de öğretim üyelerinin fişlendiği'' iddialarına ilişkin Türk Tabipler Birliği, Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD), Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfının ortak açıklaması Prof. Dr. Sermet Koç tarafından okundu.

Prof. Dr. Koç, İÜ Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy ile aynı kurumdaki öğretim üyesi ve ''Ergenekon'' davasının sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın tarafından, bazı akademisyenlerin ve Adli Tıp Uzmanları Derneği gibi sivil toplum örgütlerinin ''ulusal güvenliği tehdit ettiği'' savıyla Birinci Ordu Komutanlığı ile Milli Güvenlik Kurulu, Birinci Ordu Komutanlığı, Genelkurmay, Jandarma, Özel Kuvvetler Komutanlığı ve kuvvet komutanlıkları istihbarat birimlerine 47 sayfalık rapor sunulduğunu belirtti.

Raporun Birinci Ordu Komutanlığınca hazırlanan 15 Temmuz 2005 tarihli üst yazısında, ''1987 yılından beri Adli Tıp Enstitüsünün Müdürlüğünü yapan ve 26 Mayıs 2005 tarihinde dolan görev süresi uzatılmayan Prof. Dr. Sevil Atasoy tarafından üniversitedeki kadrolaşma, bu kadrolaşmanın şekli, ideolojik yönü, amacı ve sonuçlarıyla ilgili iddiaları içeren ve bu iddiaları belgelerle destekleyen eklerden oluşan bir rapor alınmıştır'' denildiğini belirten Koç, şunları kaydetti:

''Medyada ve toplumda yoğun tepkilere yol açan bu faaliyetler, bilim insanlığı ile hiçbir şekilde bağdaşmadığı gibi ihbar edilen kişi ve kurumların haklarına karşı yapılmış en ağır saldırı, nitelikli bir suçtur. Sevil Atasoy'un kendini aklama adına medyada yaptığı açıklamalar dahi işlenen suçun teyidinden başka anlam taşımamaktadır. Konuyla ilgili belgeler son derece açıktır.

Tüm bu hukuk dışı faaliyetler, İÜ eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ile Adli Tıp Enstitüsü eski Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy'un tekrar görevlerine getirilme amacı ile sınırlı kalmamış, 30'un üzerinde akademisyen, üniversite mensubu ve ATUD başta olmak üzere sivil toplum örgütleri, asılsız, ağır suçlamalarla itham edilmişlerdir.

Durum, bu faaliyetleri olağan gibi kabul ederek, dikkate alan ihbarcıları muhatap kabul eden kurum ve kişiler açısından da son derece düşündürücü nitelik arz etmektedir. Yalnızca bu işte rolü bulunan kişi ve kurumlar değil, üniversite, demokrasi, hukuk gibi kavramlar açısından da kaygı vericidir.''

Raporda, Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından yürütülen ve birçok akademisyenle uzmanın yer aldığı ''İşkence'nin Önlenmesinde Bağımsız Bilirkişilik'' adlı bilimsel mesleki proje ile fakültedeki öğrencilerin eğitimi için hazırlanan ''Adli Tıp Uygulamaları'' adlı proje taslağının da illegal belge olarak gösterildiğine işaret eden Koç, bu belgelerin kapsam ve niteliğinin konunun tek bir örnek olmadığı, başka üniversite ve kurumlarda da benzer faaliyetlerin yürütülmüş olabileceğini düşündürdüğünü kaydetti.

Prof. Dr. Koç, ''Bizler üniversitelerimizde ve diğer kurumlarda yürütülen bu ve benzeri komplocu, keyfi, hukuk dışı faaliyetler konusunda tüm toplum ve ilgili kurumları uyarıyor, bilim ve demokrasi adına kaygı verici bulduğumuzu bildiriyoruz. Bu 47 sayfalık raporun hazırlanmasında rolü bulunan kişileri şiddetle kınıyor, konuyu yargıya götüreceğimizi duyuruyoruz'' dedi.

Türk Tabipler Birliği Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy da hekimlik etiğine, insan haklarına, akademik etiğe aykırı çok ciddi bir sorunla yüz yüze olduklarını belirterek, şunları söyledi:
''Atasoy ve Sayın, ne kadar askeri kurum varsa hizmet sunmuşlar. Bunu da kendiliklerinden yapmışlar. Kimse onlardan böyle bir talepte bulunmamış. Diyorlar ki 'Bizim çalıştığımız enstitüde bazı hocalar Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden bazı davranışlarda bulunuyorlar.

Bu kişiler, Kürt ve Alevi kökenli, PKK sempatizanı. Biz bunların takibi konusunda gönüllüyüz. Gerekli teknik desteği verin' Bu iki akademik kişi, birbirleriyle chat yaparken akıl almaz bir istekle ihbarcılığı olağanüstü boyutlara vardırmışlar. Bu raporun içinde çeşitli kurumlar, açıkça suçlanıyor. Bunların arasında, Adli Tıp Kurumuna başkanlık yapmış insanlar da var.''

Prof. Dr. Gürsoy, Türkiye'de Adli Tıp Kurumunun bağımsız özerk bir kuruluş haline gelmediğini, iktidarın uygulamalarının da bunun devamını sağladığını kaydetti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler