AKP MYK toplantısı

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisinde birisi yanlış yaparsa oradan hareket ederek tüm orduyu itham etmenin, TSK'yı hedef almanın doğru olmadığını düşünüyorum'' dedi.

AKP MYK toplantısı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.12.2009 - 09:47

AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sona erdi. Parti genel merkezinde Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık ettiği toplantı yaklaşık 3 saat sürdü. Çelik, AKP Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Dar gelirli ve dezavantajlı grupları özellikle gözeten ve onlara daha fazla kaynak ayıran bir yönetim anlayışı içinde olduklarını belirten Çelik, şunları söyledi: ''Bu, 2003 yılından bu yana hep artan bir trend sergilemiştir. Buradan hareket eden bazı yazarlar, bazı medya grupları ve yorumcular, bunun bir seçim hazırlığı olduğunu ifade etmektedir. Kimse yanlış bir yorum yapmasın. 2011'de ve zamanında milletvekilliği genel seçimi yapılacaktır. Toplumu bir beklenti içerisine sokmaya gerek yok. Piyasaları kararsızlığa itmeye gerek yoktur. Ama 2011 yılında ve süresi içerisinde genel seçimlerin yapılacağını da bu vesile ile sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü biz siyasi istikrarın devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Siyasi istikrar devam ederse ekonomik istikrar devam eder. Türkiye ne çektiyse, hatırlamaya çalışın 1971'den 80'e kadar 1991'den 2002 yılına kadar geçen süreleri gözünüzün önüne getirin, Türkiye ne zaman yamalı bohça gibi koalisyon hükümetleri ile idare edilmişse Türkiye'nin ekonomisi de baş aşağı gitmiştir. Siyasi istikrarsızlık ekonomik istikrarsızlık getirmiştir. AK Parti ile birlikte Türkiye siyasi istikrarın tadını adeta çıkarmıştır. Bundan sonra da ümit ediyorum ki bu tadı çıkaracaktır.''

Çelik, 2009 yılının küresel krizin gölgesinde geçtiğine de işaret ederek alınan tedbirler sayesinde tahribatın ve olumsuz etkilenmenin en az düzeyde olduğunu kaydetti. MYK toplantısında iç, dış, siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeleri değerlendirdiklerini anlatan Çelik, 2009 yılında kamuoyuyla paylaştıkları ''kürt açılımı'' süreciyle ilgili olarak da partinin kararlılığının bir kez daha vurgulandığını bildirdi. Çelik, ''Demokratik açılım süreci Türkiye'de demokrasimizin standardı, gelişmiş batı ülkelerinin seviyesine çıkıncaya kadar ve terör bitinceye kadar devam edecektir. Bu konu bir kez daha görüşülmüş, alının mesafe gelişmeler tekrar masaya yatırılmış ve bundan sonraki süreçlerle ilgili olarak AK Parti'nin kararlılığı bir kez daha vurgulanmıştır'' diye konuştu.

Bir gazetecinin gözaltındaki askerlerin serbest bırakılmasına ilişkin sorusu üzerine de Çelik, şunları söyledi: ''Bildiğiniz gibi bir dava açıldığı zaman veya birileri hakim karşısına çıkarıldığı zaman bir iddia ile çıkarılır. İki şık vardır, ya serbest bırakılacaktır ya da tutuklanacaktır. Burada peşin hüküm içerisinde olmak, mutlaka tutuklanacakmış gibi veya mutlaka serbest bırakılacakmış gibi birileri toto oynamaya kalkarsa veya birileri bir tarafta diğerleri diğer tarafta olursa bu hukukla bağdaşmaz. Netice itibariyle bu mesele yargıya intikal etmiştir. Türkiye bir hukuk devletidir. Eğer yargımıza, hukukumuza güveniyorsak verdikleri karara da itibar etmek zorundayız, onlara da güvenmek zorundayız. Şu anda yargının el attığı, incelediği bir meseledir. Bunun üzerine çok fazla spekülasyon yapmanın da çok anlamlı olmadığını düşünüyorum.''
 

'Şapla şeker birbirine çok benzer'

Çelik, ''Kapatılan DTP'nin milletvekillerinden ifadeye çağrılanlar söz konusu. Polisler dün de genel merkeze gitmişlerdi. Partinizin bu konuda düşüncesi nedir?'' sorusuna da şu yanıtı verdi: ''Biliyorsunuz Anayasa'nın 14. maddesi kapsamındaki suçlarla ilgili bir davadan söz ediyoruz. Ve bununla ilgili bir çağrıdan söz ediliyor. Zaman zaman bu gündeme gelince 'AK Partili milletvekilleriyle ilgili diğer partili milletvekilleriyle ilgili de TBMM'de dosyalar var. Onlar hakkında açılmış davalar var. Onlar niye gitmiyorlar?' şeklinde itirazlar yükseliyor. Şapla şeker birbirine çok benzer, ama bu ikisini karıştırmamamız lazım. Anayasanın 14. maddesi kapsamındaki suçlar çok farklı suçlardır ve buralara bir istisna getirilmiştir. Bir hukuk devletinde birileriyle ilgili bir iddia olabilir, bir itham olabilir, sorgulama söz konusu olabilir. Ve yasaların gereği ne ise bunların yerine getirilmesi gerekiyor. Şahıstan şahısa bu değişken olmamalıdır. Düşüncemiz budur. ''

''Kapatılan DTP'li milletvekillerinin sorununa ilişkin partinizin bu yönde bir çözüm önerisi var mı? Bir yasa veya anayasa değişikliğine nasıl bakarsınız?'' sorusuna da Çelik, ''Şu anda bildiğim kadarıyla şu saate kadar, bu güne kadar böyle bir yasa değişikliği veya anayasa değişikliğiyle ilgili atılmış herhangi bir adım söz konusu değildir'' karşılığını verdi.

'Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarına ben de katılıyorum'

Hüseyin Çelik, ''Sayın Arınç'a suikast iddiası sonrası aramalar başlamıştı. Az önce 'gerginlik ve gerilim olarak yansıtılmamalı, bu hür bir basın olduğunu gösterir' dediniz. Zannederiz ki Arınç'a suikast iddiası sonrası aramalar başlamıştı. Buna istinaden mi bunu söylediniz?'' sorusuna Çelik, ''Sadece bu değil, birçok konuyla ilgili olarak, bunlar kullanıldığı için söylüyorum'' yanıtını verdi. Çelik, ''Aynı konuda Sayın Cumhurbaşkanı'nın bugün açıklamaları oldu. 'Ölçüsüz suçlamalar var. Özellikle TSK'ya karşı. Bu çok rahatsız edici' dedi. Buna katılıyor musunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Ben Sayın Cumhurbaşkanı'nın özellikle bazı şahısların hatalarından hareket ederek kurumların topyekün itham edilmesinin doğru olmadığı yönündeki görüşlerine katılıyorum.
Her kurum içerisinde gerek eylemi, gerek söylemi itibariyle yanlış yerde duran, yanlış yapan insanlar olabilir, ama o şahısların hatalarından hareket ederek topyekün o kurumları suçlamanın, onları itham etmenin, onlara toptancı yaklaşmanın ben de hakkaniyetle bağdaşmadığını ve hukukla bağdaşmadığını düşünüyorum.
Biliyorsunuz suçların kişiselliği prensibi hukukun temel prensiplerinden biridir. Bu siyaset içerisinde de olabilir, medya içinde de olabilir, iş dünyasında da olabilir, yargıda da olabilir. Bir siyasetçi yanlış yaptığı zaman veya bir parti içerisindeki siyasetçi yanlış yaptığı zaman o siyasi kadroyu, partiyi tüzel kişiliği itham etmek ne kadar doğru değilse Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde birisi yanlış yaparsa oradan hareket ederek tüm orduyu itham etmenin, TSK'yı hedef almanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Bu yargı için de böyledir, medya için de, iş dünyası için de böyledir. Dolayısıyla toptancı olmayalım ve şahıslardan hareket ederek onları mensup bulundukları kurumları toptancı bir suçlamayla karşı karşıya bırakmayalım. Bu yönüyle, Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamalarına ben de katılıyorum''.

 

'Türkiye'de bazı konularda tartışmalar varsa...'

Çelik, iktidara geldiklerinde yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceklerini ifade ettiklerini belirterek, ''Önümüzde ne kadar kronik problem varsa, ayak bağı olan ne varsa bu meseleler hükümetimiz tarafından ele alınmıştır'' dedi. Psikolojide, öğrenilmiş çaresizlik kavramının bulunduğunu anımsatan Çelik, ''Bir çok siyasi kadro gibi hükümetimiz asla öğrenilmiş çaresizlik içerisinde olmadı'' diye konuştu.
Hüseyin Çelik, öğrenilmiş çaresizliğe örnek olarak da bir kutunun içerisine konmuş çekirgenin davranışlarını örnek gösterdi.

Demokrasilerde tartışma olacağını belirten Çelik, şunları söyledi: ''Totaliter yapılarda asla tartışma olmaz, birileri emir ve talimat verir, diğerleri de bunu kabul ederler. Ama Türkiye'de bazı konularda tartışmalar varsa bu hür bir medyanın, hür bir siyasetin olduğunu gösterir ve bu tartışmaları bir gerginlik ve gerilim olarak değerlendirmek kesinlikle doğru değildir. Zaman zaman bunlara gerilim ve gerginlik ifadesi yakıştırılınca, bu kelimelerle bu tartışma tanımlanınca halkımızın yaşama sevincini kırabiliyoruz, karamsarlığa, ümitsizliğe sevk edebiliyoruz. Türkiye'nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olması için, demokrasisinin standartları yüksek bir ülke olması için, çoğulcu bir anlayışın benimsendiği ve şeffaflığın hakim olduğu bir ülke olması için kendi meselelerimizi bizim medeni insanlar ölçeğinde tartışmamız gerekiyor. Türkiye'de olup biten tartışmaları da bu çerçevede değerlendirmemiz gerekiyor''.

Hüseyin Çelik, AKP üst düzey yöneticileri ve camiasının bugüne kadar asla karamsar olmadığını, bugünden sonra da olmayacağını belirterek ''Kötümserler sadece tünelin içindeki karanlığı görür. Romantik iyimserler sadece tünelin ucundaki ışığı görür. Ama realist iyimserler, gerçekçi iyimserler hem tünelin karanlığının farkındadır hem tünelin ucundaki ışığı görür, hem de gelmesi muhtemel olan treni hesaba katar. AK Parti romantik bir iyimserlik içerisinde hiçbir zaman olmadı, olmayacak. Türkiye'nin geleceği ile ilgili olarak iyimseriz'' diye konuştu.

 

Toplantı öncesi

AKP Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Tüzmen, AKP MYK toplantısı için parti genel merkezine gelişinde gazetecilerin ''Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndaki ilk aramanın ardından gözaltına alınan askeri personelin serbest bırakılmasına'' ilişkin sorularını yanıtladı.

''8 asker serbest bırakıldı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine Tüzmen, şunları söyledi: ''Devam eden bir süreç. Bu süreç içerisinde yargı tamamıyla çalışmalarını bitirsin, adli makamlar çalışmalarını bitirsin ona göre değerlendirmeler yapılır demiştik. Önceden değerlendirmeler yapılmasının yanlış olduğunu, olacağını söylemiştik. Sonsuz senaryolar üretildi, sonsuz senaryolar içerisinde ülkemizi böyle devamlı, bu tip gündemlerle esas gündemimizden ayırmaya çalışmanın anlamı yok. Benzeri olayların 1990'ların, 1991'lerin İtalya'sında yaşandığını görürsünüz. Ondan evvel aynı şekilde İngiltere'de, daha sonra İspanya'da... Yani kişi başına gelir seviyesiyle demokratikleşme arasında çok ciddi bir bağlantı vardır. Korelasyon orada çok yüksektir. Ülkelerin ihracat rakamlarıyla demokratikleşmeleri arasında çok büyük bir bağlantı vardır. Hep onu söylüyorum, ne kadar fazla ihracat, o kadar fazla demokrasi. 1990, 1991'lerin İtalya'sının ihracat rakamı Türkiye'nin geçen seneki ihracat rakamlarıyla eşit. Demek ki bu günleri aşmamız için daha fazla çalışmaya ihtiyacımız var. Türkiye normalleşiyor. Bu normalleşme sürecinin hep beraber sizlerin de desteğiyle olayları abartmadan Türkiye'nin normalleştiğini içeride de, dışarıda da normalleştiğini herkese göstermemiz lazım. Burada sizlere de büyük sorumluluk düşüyor, bizlere de tabi büyük bir sorumluluk düşüyor. Ben daha soğukkanlı olarak hadiselere bakalım diyorum. Görelim, tamamen adli makamların verdiği sonuçlara göre hareket edelim, tarzımızı belirleyelim. Ondan evvel çok fazla spekülasyona, fazla senaryo üretmeye gerek yok.''
 

'Siyasetin üslubu da değişecektir'

Kürşad Tüzmen, ''Kurumlar arası çatışma olduğu düşüncesine katılıyor musunuz?'' sorusuna karşılık, şunları kaydetti: ''Zannetmiyorum. Kurumlar arası çatışma görüntüsü verdirilmeye çalışılıyor. Bu ortada, bu çok açık, bunu hepimiz görüyoruz. Türkiye daha önce de böyle şeyleri yaşadı. Birçok şeyleri atlatarak bu günlere geldik. Bizler biliyorsunuz 1980'leri yaşadık. Ondan önce 1960'ı da gören, 1980'i de gören ve 2000'li yıllarda da bunların o zamanki hatalarını, sevaplarını irdelemeyi gayet güzel bir şekilde başarabilen bir ülkeyiz, kuşağız. En fazla kriz yönetimi bizde oldu. Krizlerden nasıl kendimizi yukarıya doğru çıkarabildiğimizi gördük. Kendimize güvenelim, ülkemize güvenelim. Türkiye bunları da atlatıp yoluna devam edecektir. Hiç abartılacak bir mesele yok. Yeni yılın arifesinden bence biraz daha burada parlayan güneş gibi ülkemizin gücünün farkına varalım. Tabi siyasi açıdan farklı görüşler olabilir, farklı fikirler olabilir, ama Türkiye bence istikrarlı bir dönem yaşamıştır. Bu istikrarı ne kadar devam ettirirse o kadar faydasına olur. Bunu senelerce krizlerin içinde yaşamış eski bir bürokrat olarak söylüyorum. Bakın oraları aştık geldik. Dolayısıyla siyasette de başaracağız diye düşünüyorum. Şimdi artık ekonominin sıkıntıları geride bırakıldıktan sonra siyasetin üslubu da değişecektir. Bizden sonra gelecek nesillere daha güzel bir üslup, daha güzel bir siyasi çalışmayı ortaya koyacağımız dönemler de gelecektir. Onun için el birliği ile bu günleri aşmamız konusunda herkesin gerekli sorumluluğu taşıması gerektiğine inanıyorum.''

Tüzmen, ''İtalya benzetmesinden dolayı soracağım. Türkiye'de de bir kontrgerillanın ortadan kaldırılmasıyla ilgili bir durum mu var?'' sorusu üzerine, ''Demokratikleşmeyle, demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarıyla beraber aynı şekilde çalışmasıyla ülkenin ihracat rakamlarıyla çok ciddi bir paralellik var. Ne kadar kişi başına fazla gelir, ne kadar fazla ihracat, o kadar fazla bu tip sıkıntıların arkada kalması, o kadar fazla demokrasi demektir'' diye konuştu.

 

'Hukuk devleti ve gerekleri yerine getiriliyor'

AKP MYK toplantısı için genel merkeze gelen bazı bazı parti yöneticileri basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Gözaltındaki sekiz askerin serbest bırakılmasına ilişkin değerlendirilmesi sorulan AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç, ''Türkiye bir hukuk devletidir. Her türlü iddia yargıya intikal etmiştir. Sabırla neticesini beklemek lazım. Hukuk devletinde bağımsız, tarafsız yargıya itimat etmeliyiz gerektiği kanaatindeyim. Bu süreçte herkesin yorumlarına dikkat etmesi lazım. Kimsenin amacını aşan bir beyanda bulunmaması lazım. Siyasilerin de medyanın da kurumları yıpratmamaya özen göstermemesi lazım'' dedi.

Kılıç, ''Kurumlararası çatışma ve devlet sırlarının dışarıya çıkarılması eleştirileri var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusunu da ''Her şey CMK'nın 125. maddesi kapsamında hukukun gereklerine uygun olarak yürütülmektedir. Genelkurmay da açıklamasını bu yönde yapmıştır. Dolayısıyla kurumlararası çatışma durumu asla söz konusu değildir. Hukuk devleti ve gerekleri yerine getiriliyor'' diye yanıtladı.

AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı ''Askerlerin serbest bırakılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine ''Yargıda devam eden bir süreç. O yüzden şu anda bir değerlendirme yapmak doğru değil diye düşünüyorum'' karşılığını verdi. ''Kozmik odada yapılan aramalar neticesinde Türkiye'de kontrgerillanın bitirilmeye çalışıldığı gibi imaj oluştu. Nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusunu Bahçekapılı, ''Kontrgerillanın bir ülkede olması hoş karşılanacak bir şey değil'' diye yanıtladı. Ayşenur Bahçekapılı, ''Var mı peki Türkiye'de?'' denilmesi üzerine de ''Olduğu söyleniyor. Ben de inanıyorum elbette'' dedi.

AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli de askerlerin serbest bırakılması ile ilgili soru üzerine yargı kararına saygı duymak gerektiğini ifade etti.


 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler