Az laf, çok fikir...
Sinema dergisi Altyazı 125. sayısında yeni bir tasarıma kavuştu.
Kurumsallaşmanın eşiğinde gidip gelen bir yapı. “Biraz da beceremediğimizden” diyorlar gülerek ama biz onları 12 yıldır takipteyiz. Okur mektupları arasında baba mesleği kamyon şoförlüğü olan da var, askerden, cezaevinden yazan da. Altyazı aylık sinema dergisi 12 yılı geride bırakırken geçen ay yenilenmeye gitti.
Logo, boyut değişti, tasarımsa daha okunabilir, daha ferah, kısaca göze ve ruha dokunuyor. Yeni tasarım Okay Karadayılar’a, internet sitesiyse Abbas Bozkurt’a ait. “Kendini öne çıkarmayan, rol çalmayan bir tasarım” diyorlar.
Yeni tasarıma özel Taylan Kardeşler’in çektiği Engin Günaydın’ın rol aldığı tanıtım filmine de internet sitelerinden ulaşılabilir. Yeni tasarımıyla 126. sayı da şu günlerde bayilere düşmüşken derginin Genel Yayın Yönetmeni Fırat Yücel ve İdari Koordinatör Ali Deniz Şensöz’le derginin mutfağında buluştuk.
- Yeni bir tasarımla çıktınız 125. sayıda. Yayınlar ara ara böyle yenilenmeye ihtiyaç duyuyor belki de. Sizde durumlar neydi?
FIRAT YÜCEL - Dergiyi bir grup arkadaş kurduğumuz için ne kadar profesyonel işler yapsak da çalışma düzeni açısından pek öyle olmuyor. Kendi kendimizi kontrol ve motive etmemiz gerekiyor sürekli. Eksileri de var bunun ama bize katkı sağladığını ve özel kıldığını da düşünüyoruz. Yenilenme konusunu da 4-5 yıldır konuşuyorduk. Bazen çalışma rutini içinde körleşebiliyorsun. Bülent Erkmen bu değişim tohumunu ilk zihinlerimize eken kişi oldu. Güzel bir yol açtı önümüze ve artık değişmemiz gerektiğine inandık.
ALİ DENİZ ŞENSÖZ - Çok uzun tartışmalara neden olabiliyor bazı konular aramızda. En sancılı kısmımız logo değişimi oldu. Tamamen değişmişken eski logodan da artık kurtulmak gerekiyordu.
Çok fazla dergi açılıp kapandı. Altyazı’nın da bir farkı vardı herhalde.
YÜCEL - Dergi mezarlığı gibi Türkiye. Neredeyse kapanan eski sinema salonu kadar dergi var. Çoğu dergi yurtdışından belirli bir şablon üzerine kuruluydu. Şuradan kutu çıkar, burada listeler yap... O kalıbın dışında sinema dergileri de var, bizimki de onu denemek. Dergiyi ilk çıkarırken çok büyük şüphelerimiz vardı, okunmuyor hiç diye. Muhafazakâr, hep tekrarlanan bir söylem bu. Sonra baktık aslında okunuyor. Sinemaya da gidiliyor, sanat filmleri de izleniyor, üretiliyor ama dağıtım konusunda olabilecek en kötü noktadayız. 10 salonda aynı film, bir salonu “Aşk”a vermiyorlar. Daha dengeli, eşit bir bir sistem yaratma ya da belli bağımsız filmlere şans vermek varken doyumsuzluk uğruna bence kendileri için de yanlış bir iş yapıyorlar.
Sitenizde derginin ‘derleme ve çeviri yazılara kapılarını kapayan’ bir yapı olduğunuzun altını çiziyorsunuz. Bu düşünce nereye oturuyor?
YÜCEL - Biz hep düşünce üretimini öne koyduk. Bir bülten geliyor, onların kelimeleri ve terminolojisiyle yazıyorsun. Bazen zorlama olabiliyor, tutmayabiliyor belki ama en azından düşünce üretiyorsun, çarkın içinde bir yarık açılıyor. Bizim kuşağımız özellikle fikir sahibi olmaktan neredeyse utandırılıyor. Bir konuda fikir sahibi olmak marjinal bir şey sanki. Mesela Twitter’da herkesin fikri var ama onlar fikir değil ki.
Onlar üretilmiş olana ‘laf etmek’. Bizim amacımız filmler üzerine fikir üretmek, bu film iyi - kötü diye yazmak değil.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?