Balbay: Notlar bana ait değil

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi sanık Mustafa Balbay kendisine ait olduğu ileri sürülen notların kopyalandığını söyledi.

Yayınlanma: 14.09.2009 - 07:57
Abone Ol google-news

Üçüncü ve ikinci iddianamelerin birleştirildiği İkinci Ergenekon davasına, şiddetli yağışın etkisiyle tavanı çöken ve bazı bölümleri su altında kalan duruşma salonunun tamir edilmesinin ardından bugün devam edildi.

İddianamelerin “çok kısa özetleneceği” yönündeki mahkeme kararına karşın, satır satır okuduğunu savunan bazı sanık ve avukatları, “İddianamenin okunması eziyete dönüştü”  diyerek tepki gösterdi.

Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi ve yazarı Mustafa Balbay, kendisine atfedilen günlüklerin 2 dakika 33 saniyede oluşturulduğunu ifade ederek  “Usain Bolt olsam bu kadar kısa sürede dosya oluşturamazdım. Çok açık bir şekilde kopyalama yapılmış” dedi. Balbay, kendisinin olduğu iddia edilen notlardan başkalarının da suçlandığına dikkat çekerek “Bu notların delil değeri taşıyıp taşımayacağına ilişkin bir an önce karar verilmesini” istedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Cezaevi Kampusu bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın 5. duruşmasına, mahkeme başkanı Köksal Şengün katılmadı. Heyete üye yargıç Hasan Hüseyin Özese başkanlık etti.

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek, gazeteci Tuncay Özkan, emekli albay Atilla Uğur’un da aralarında bulunduğu  48 tutuklu sanığın geldiği duruşmaya, hastanede tedavisi süren tutuklu sanıklar Başkent Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Haberal ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz katılmadı.

Davanın 55 tutuksuz sanığından Prof. Dr. Yalçın Küçük, emekli orgeneral Kemal Yavuz, emekli askeri Tanju Güvendiren, eski AKP milletvekili Emin Şirin, teğmen Noyan Çalıkuşu, Kuvayi Milliye 1919 Derneği’nden Hatice Bahtiyar, araştırmacı yazar Erol Mütercimler, gazeteci Adnan Bulut ve emekli albay İlyas Çınar da duruşmaya katıldı.

 

“Eziyet oluyor”

Savcıların iddianameyi okumaya başlayacağı sırada ayağa kalkan tutuklu sanık Ulusal Kanal hukuk müşaviri Emcet Olcaytu, mahkemenin 7 Eylül tarihinde iddianamenin “çok kısa özet” olarak okunmasına karar verdiğini anımsatarak  “Savcılar satır satır okumaya devam ediyor. İddianamenin çok kısa özetlenerek okunması konusunda uyarı yapmak için mahkeme kararı çıkarılmasını talep ediyorum” diye konuştu.

Özkan ve eski polis müdür Adil Serdar Saçan’ın avukatı Celal Ülger de  “İddianame sanıkların suç vasıfları anlaşılacak biçimde okunsun” dedi. Avukat Ülger şöyle devam etti: “İddianamenin okunması sanık haklarının korunması açısından kanuna konulmuştur. Ancak sanık sayısınını çokluğu, iddianamenin hacmi,  fiziki şartlar nedeniyle iddianamenin okunması eziyete dönüştü. 500 sayfanın okunması 10 günü geçecek. Bu hakkın gerçek yerini alabilmesi için bütün sanıkların oy birliğiyle özetin özetinin okunmasını talep ediyorum.”

 

“Gerçekmiş gibi dinliyorlar”

Daha sonra Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın iddianameyi kaldıkları yerden dönüşümlü olarak okumaya devam ettiler. Tutuklu sanık Özkan, duruşmaya öğle arası verildiği sırada da iddianamenin okunmasına tepki gösterdi. İddianame okunmadan önce delillerin CMK’ye uygun olup olmadığının tartışılması gerektiğini söyleyen Özkan, Savcılar Pekgüzel ve Taşkın’a dönerek, yüksek bir ses tonuyla, iddianamede kendisiyle ilgili bazı tespitlerin gerçek olmadığını belirtti. “İddianame gerçekmiş gibi okuyorlar, herkes dinliyor” diye konuştu.

 

“Günlükler bana ait değil”

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Balbay, iddianamenin okunmasının  suçlamaların yerleşmesini beraberinde getirdiğini ifade ederek “Bütün yaz boyunca avukatımla beraber suçlamalarla ilgili somut delilleri irdelemeye çalıştık. Ortaya atılan delillerin delil niteliği taşıyıp taşımadığına ilişkin vakitlice karar verilirse...  Bu iddiaların sizin vicdanınızda da çok da kabul edilir olmayacağını düşünüyorum” dedi.

Öncelikle iddiaların delil niteliği taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerektiğini belirten Baybay, şöyle devam etti:  “Bana atfedilen günlük adı verilen notlar bana ait değildir. Ekler verilmeden önce de bu iddiaların montaj gibi göründüğünü söylemiştim.  Belgelere göre ben 10 yıllık notları 2 dakika 33 saniyede oluşturmuş gibi görünüyorum. Eskiden atletizmle uğraştım ama Usain Bolt olsam bu kadar kısa sürede dosya oluşturamam. Kopya olduğu açık. Bu kopya delil olarak değerlendirilir mi takdirlerinize bırakıyorum”

 

“İmajlar verilmedi”

1 Temmuz 2008 günü gözaltına alındığını, bilgisayarlarına el konulduğunu belirten Balbay, aradan 14 ay geçmesine karşın bilgisayarların imajının kendisine verilmediğine dikkat çekti. Kendisine yönelik dört usul hatasının yapıldığının altını çizen Balbay, Savcı Nihat Taşkın’ın 19 Ocak tarihli yazısına karşın hala bilgisayarın ya da imajının teslim edilmediğini, işyeri olan Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Bürosu’nda el konulan bilgisayarların da imajının verilmediğini belirtti.

Balbay, “5 Temmuz’da çıkartıldığım mahkemede hakim Sedat Sami Haşıloğlu, bana sorular yöneltti. O sorulara ilişkin bilgisayar imajları 7 Temmuz’da çıkartılmış. CMK’nın 134. maddesine göre imajlar olay mahallinde verilmedi. Bunlar delil değeri taşır mı? Bana atfedilen notlar üzerinden başkaları da suçlandığı için bunların delil delil değeri taşıyıp taşımadıklarına ilişkin karar çıkartılması çok önemli” diye konuştu.

 

“Yargısız infaz yapılıyor”

Balbay, medyada yayımlanan gerçek dışı haberlere daha önce de dikkat çektiğini ifade ederek bazı gazetelerde çıkan “Balbay’ın ABD Büyükelçisiyle gizli kapaklı toplantı yaptığına ilişkin belge” haberini örnek göstedi.

Balbay, “gizli kapaklı” olduğu iddia edilen toplantının ABD Büyükelçisi ile Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, Referans Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdal Sağlam ve Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Öncel’in de katıldığı resmi yemek olduğunu anlattı. 

Tutukluluğunun sürmesinin mağduriyetini artırdığını ifade eden Balbay, “Daha baştan yargısız infaz” değerlendirmesinde bulundu. Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Bürosu’nda yapılan bütün telefon görüşmelerinden sorumlu tutulduğunu vurgulayan Balbay “Muhabirler konuşmuş, gazetecilik ilişkileri var. Haber alıp haber veriyorlar. Bu sorular bana soruluyor” diye konuştu.

Yanıt veremeyeceği hiçbir sorunun olmadığını, gazeteciliğinden emin olduğunu vurgulayan Balbay, kendisiyle ilgili dört usul hatasının yapıldığının altını çizdi. Balbay, günlük olduğu söyleyen notların içeriğinin kopya ve farklı zamanlardaki metinlerin bir araya getirilmiş olduğuna dikkat çekti.

 

Geçmişim belli

Emekli Albay Atilla Uğur, iddianamede kendisinin PKK Terör Örgütü ile irtibatlandırıldığını ifade ederek “Ben hayatımı hainlerle mücadeleye adadım. Ben PK terör örgütü ile nasıl irtibatlandırılıyorum” diye konuştu.

Hakkında terör örgütlerinin hedefinde olduğu için koruma kararı çıkartıldığını anlatan Uğur “Savaş yoktur, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile onu ortadan kaldırmaya çalışan PKK terör örgütü vardır. Güneydoğu’da halkın yüzde 90’ı terör örgütüne lanet okumaktadır. Bakmayın bunların cazgırlıklarına. Barış için savaş olması gerekir. Bu bir rövanş alma savaşıdır. Faili meçhul cinayetlerden söz ediliyor. Asıl şehitlerimiz faili meçhuldur” diye konuştu.


Özbek: Tahliyemi istiyorum

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek, 1971 yılında sendikacı olduğunu, 1975 yılından beri 34 sene Türk Metal Sendikası'nın genel başkanlığını yaptığını ifade ederek, 1985 yılından itibaren de devlet korumasında olduğunu kaydetti.

Özbek, 320 bin üyesi ile Türkiye'nin en güçlü sendikası olduklarını belirterek, şöyle devam etti:
''38 yıllık sendika hayatım boyunca 1 defa karakola gitmedim. Yasa dışı hiçbir eyleme katılmadım, yasa dışı hiçbir örgüte üye olmadım. Bizim fikrimiz zikrimiz belli. Bizim için devlet var olsun, gerisi önemli değil. 70 yaşında ve şeker hastasıyım. İnsülin kullanıyorum. Sabit mekanım var. 6 çocuğum ve 16 torunum var. 70 yaşından sonra herhalde bir yere kaçacak değilim. Bu devletin, milletin sevdalısıyım. Tahliyemi istiyorum.''

Özbek, milliyetçi, muhafazakar bir insan olduğunu belirterek, sendikanın bütün bürolarındaki evrakların dava dosyasında belge olarak yer aldığını, yasa dışı ve yasal her türlü kurumun sendikaya görüşlerini gönderdiğini, sendika yöneticileriyle yaptığı konuşmaların da suç olamayacağını dile getirdi.

Tutuklu sanık emekli Albay Levent Göktaş, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile örgütsel irtibatı olduğu yönünde iddiaların bulunduğunu ifade ederek, Kanadoğlu'nun bu davadaki durumunun ne olduğunu öğrenmek istediğini söyledi.

Aynı zamanda avukat olan Göktaş, içeriğinde çok önemli bilgi olduğu söylenen ve birlikte çalıştığı bürosundaki bir avukatın odasında, masa üzerinde alelade bir şekilde açıkta bulunan bir DVD nedeniyle 8 ayı aşkındır tutuklu olduğunu kaydetti.

Bazı kişilerin özel hayatlarına yönelik bilgilerin yer aldığı bu DVD'nin içeriğini de savcılık tutanağında öğrendiğini dile getiren Göktaş, ''savcıları vurun'' dediği iddiasıyla Poyrazköy'deki kazılar nedeniyle 5 kişinin tutuklandığını, Levent Bektaş'a kesinlikle böyle bir şey söylemediğini, Bektaş'ın Silivri Cezaevi'ne kendisini görmeye gelmediğini anlattı.

Tutuklu sanık Kurmay Albay Mustafa Koç, jandarma içerisinde Cumhuriyetçi Çalışma Grubu adında bir oluşumun olmadığını söyledi.

Koç, Jandarma Genel Komutanlığına böyle bir oluşumun olup olmadığının sorulduğunu, verilen cevapta ise böyle bir oluşumun olmadığının belirtildiğini kaydetti.

 

Avukatların beyanları

Sanıkların beyanlarının ardından söz alan Mustafa Balbay'ın avukatı Aydın Metin, üçüncü iddianamede dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün savcılara verdiği ifadeler doğrultusunda, müvekkili hakkında iddiaların bulunduğunu söyledi.

Avukat Metin, iddianamede, Balbay ile ilgili bölümde müvekkilinin Mayıs 2003'te gazetesinde ''Genç subaylar tedirgin'' başlıklı haber yaptığının yer aldığını ve savcılığın iddianamede ''Bu haberi yapmak suretiyle varlığı iddia edilen örgütün amaçları ve istekleri doğrultusunda bir darbe hazırlama gayreti içinde olduğu'' şeklinde yorumda bulunduğunu kaydetti.

Özkök'ün ifadesine göre o dönemde TSK içinde bir takım sıkıntıların olduğunun yer aldığını anlatan Metin, ''Balbay'ın yaptığı haber doğru. Balbay'ın olsa olsa bu haberden dolayı ödüllendirilmesi gerekir. Bu haberden dolayı tutuklandı'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada mahkeme heyetine başkanlık eden üye hakim Hasan Hüseyin Özese, aldıkları kararları açıkladı.

Hakim Özese, taleplerin çok olması nedeniyle 18 Eylül Cuma günkü yapılacak duruşmada karara bağlanacağını belirterek, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmettiklerini söyledi.

Özese, bir sonraki duruşmanın 17 Eylül Perşembe günü yapılacağını da bildirdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler