'Başbuğ'u öldürmek istediler'

İnternet Andıcı'ndan tutuklanan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un yakınında yer alan kurmayından çarpıcı açıklama: İlker Paşa 2008'de İzmir'de bombalı saldırıdan kurtuldu.

'Başbuğ'u öldürmek istediler'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.01.2012 - 11:56

Takvim gazetesinden Ergün Diler'in haberine göre, önceki gün bu sütuna taşıdığımız Genelkurmay'ın KOZMİK isminin sözleri büyük ilgi gördü. En fazla da tutuklanıp Silivri'ye gönderilen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında söyledikleri tartışıldı. Gelen birçok soruya cevap yetiştirmeye çabalarken İlker Başbuğ'la çok yakın çalışan bir asker bana ulaştı. "Yazdıklarınız tamamen doğru.

Ancak eklemem gereken önemli noktalar var. Bunu yapmazsam vicdanım rahat etmez" dedi...

Şaşırmıştım. "HAYIR" deme lüksüm yoktu...

Buluşma noktasına gidinceye kadar soracaklarımı bir kez daha gözden geçirdim. Ama yine de bana ulaşan ismin neler söyleyeceğini çok merak ediyordum.

Araçtan indikten sonra kalabalığı yara yara bize ayrılan masanın başına geldim. Birkaç dakika sonra Genelkurmay'da çok önemli trafiği idare eden isim karşımdaydı. Beklediğimden daha sıcak bir tanışma oldu. Havadan sudan soruların uçuştuğu o ilk dakikalardan çok korkardım. Yine öyle olacağını zannettim.

Ama karşımdaki insanın fazla vakti yoktu.

Hiç vakit kaybetmeden konuya girmek ister bir hali vardı. Ben de bunu değerlendirip BODOSLAMA daldım...
 

Bana söylemek istediğiniz çok önemli NOKTALAR nedir?

Ergenekon ve Balyoz gibi çok önemli davalarda vatandaşın kafası karışık. Herkes aslında NELER OLUP BİTTİĞİNİ merak ediyor.

Ama içerideki ve dışarıdaki bazı odaklar bu haberlerin ENFLASYONUNU yaratarak asıl hedefi gizlemeye çalışıyorlar.

Yani kurunun yanında yaşı da ateşe atmak istiyorlar...

Yani!

Bakın size şimdiye kadar kimsenin bilmediği bir sırrı vermek istiyorum. Tarih 21 Ağustos 2008'di.. Saat sabah 07.45'ti... İlker Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olarak atanmasına 1 hafta vardı. Bu tarihten kısa bir süre önce bazı gazetelere İlker Paşa'nın AĞLAMA DUVARI'nda fotoğrafları servis edildi. Amaç görevi almasını engellemekti. Ama bu tutmamıştı. Gazeteler bunu es geçmişlerdi. Zaten daha sonra Mescid-i Aksa fotoğrafları da olduğu ortaya çıkmıştı... Neyse devam edelim... Biz, bir gün önce, yani 20 Ağustos'ta emekli Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün evine ziyarete gittik. İlker Paşa, Özkök'ü sever sayardı. Onun uyarılarını çok dikkate alırdı... 21 Ağustos sabahı İzmir'i bilenler için tanıdık bir nokta olan YAĞHANELER'den salınıp Yeşillik Caddesi'nde ilerliyorduk.

İstikamet Havaalanı'ydı. Etrafta işine gücüne koşturan insanlar dışında yabancı bir olgu yoktu. Birdenbire önümüzdeki bir ARABA büyük bir gürültüyle patladı.

Ortalık savaş alanına döndü. Hedef İlker Paşa'ydı. Saldırıda 16 polis, asker ve sivil yaralandı. Ancak patlamada bir albayımız şehit düştü. Bunu sakladık.

Basınla paylaşmadık. Anlayacağınız İlker Paşa'nın Genelkurmay Başkanı olmasından çok rahatsız olanlar vardı. Başbuğ, Hilmi Paşa'nın ikinci başkanıydı... Bunu da unutmayın...

Böyle bir saldırıyı saklamayı nasıl başardınız?

Öyle olması gerekiyordu. Üzerimize düşeni yaptık. Olayın büyümesini engelledik. 22 Ağustos tarihli gazetelerde ADİ bir olay gibi yansıtıldı...
 

Peki saldırıyı gerçekleştirenler kimdi? Başbuğ bunları biliyor muydu?

Şimdi size yine tamamen yanlış bilinen bir noktayı daha anlatacağım. Ne olur iyi dinleyin... Aradan bir süre geçmişti...

Saldırı unutulmuştu... Tarihler 4 Eylül 2008'i gösteriyordu. Gazeteler "Başbuğ destekli Kandıra ziyareti" manşetiyle çıktı... Oysa olayın perde arkası hiç böyle değildi. Gerçek tamamen farklıydı...

Başbuğ Paşa, Korgeneral Galip Mendi'yi Ergenekon'dan tutuklanan Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'u ziyarete yolladı. Bu ziyaret kamuoyunda paşalara destek olarak algılandı ve sunuldu.

Böylelikle, taktiksel bir adımla TSK bazında ve kamuoyu nezdinde gaz aldı. Ancak ziyaretin amacı bambaşkaydı. Çünkü suikast ERGENEKON işiydi. Başbuğ her detayı biliyordu. Onların güvendiği bir isim olan Mendi'yle masaj yollayıp GÖZDAĞI verdi. Bunu açıklayamam ama GÖZDAĞI çok ciddiydi... Zaten daha sonra geri adım attılar...
 

Ordu içinde büyük mücadele vardı yani...

Efendim olmaz mı!... Bakın BALYOZ toplantıları İstanbul'da BİRİNCİ ORDU'da yapılırken, DARBE planlarını DEŞİFRE edip HİLMİ PAŞA'YA yollayan İlker Paşa'dır... Yani Hilmi Paşa'nın güvendiği KURMAY BAŞKANI...

Bu çok önemli... Ayrılığın fotoğrafı buradadır... İyi görülmesi lazım...
 

Peki Hilmi Paşa evden sefertası ile yemek getiriyordu. Başbuğ da buna benzer şeyler yaptı mı?

Yapmadı. Kendisi çok dikkatliydi.

Zaten Koşaner Paşa ile çalıştı. Bir anlamda şanslıydı. Hilmi Paşa'nın etrafı ateş çemberiydi. Yakın tarihin en zor dönemleriydi o günler...

Tabii bir de Başbuğ siyaset tarafından destekleniyordu. Hatırlayın, Başbakan Erdoğan'ın "PASLAŞIYORUZ" sözleri manşet olmuştu. Günlük yaşayınca bunları unutuyoruz tabii...
 

Peki ne olacak sizce? Süreç nasıl işleyecek?

Şahsen işin bir tarafı beni mutlu ediyor... HASDAL ve SİLİVRİ'de onca üst rütbeli subay yatıyor. Hepsinin ifadeleri alınıp tutuklandı. Ancak hiçbirinin mahkemede söyledikleri sızmadı. Ama İlker Paşa'nın söyledikleri basınla paylaşıldı. Birilerinin vicdanı bu tutuklamadan dolayı rahatsız. Bunu böylece gidermeye çalışıyorlar. Ben devletin ADALETİNE güvenirim.

Güvenmek zorundayız da... Umutluyum anlayacağınız...
 

Sizce amaç ne olabilir? Neden tutuklanmıştır?

İlker Paşa kesin olarak DARBECİ değil.

Eğer darbeci ise çıkıp HİLMİ PAŞA'nın bunu açıklaması gerekir. Bakın kendisi SİLİVRİ'de TEK BAŞINA kalmayı tercih etti.. Neden? Çünkü darbeci diye araya mesafe koyduğu isimlerle birlikte olmaz da onun için...
 

Hasan Iğsız'ı mı kastediyorsunuz?

İsim vermeme gerek yok. Ancak TOKAT'ta 7 şehit verdiğimiz saldırıdan sonra içerideki PAŞALARDAN biri Başbuğ'un üzerine yürüyüp "Burada benim borum öter" demiştir... Bunu bilenler bilir...

Kim bu isim?

Söyleyemem. En azından şimdilik...

Ama Paşa'nın BALIKESİR'de geniş katılımlı bir açıklaması vardı. Bakın o fotoğrafa. Eksik olanı görmek zor değil...

Şunu çok merak ediyorum. BALYOZ planı sızınca Başbuğ bir açıklama yapmıştı. Çetin Doğan'ı koruduğunu düşünmüştüm. Neydi o?
O konuşma metinlerini tek tek inceleyin. "Benim ordum böyle bir şey yapmaz" diyor... Yani bu düşüncede olanları kendisinden saymıyor... Ama iyi dinlemezseniz bunu görme şansınız yok...

Ya bizim ve sizin bilmediğiniz başka suçları çıkarsa?

Ben çıkmayacağını biliyorum. Ama ülkenin DEMOKRATLAŞMASI açısından tutuklama hayırlı oldu. Herkesin HUKUKUN içinde kaldığı bir Türkiye büyür... Zaten amaç ORDU-MİLLET ELELE felsefesini baltalamak... Bakın Osmanlı'dan beri ne zaman HALK-ORDU birlikte oldu, devlet büyüdü... Bunu engellemek için birçok GRUP işin içinde... Ama Türkiye büyük devlet.
Bunu da aşacaktır...

Son sorum... Bu tutuklamadan sonra asker hükümete nasıl bakıyor?

Asker YASALAR içinde kalacak. Kalmalıdır. İnanın ORDU, Erdoğan'la birlikte... Bu cümle size BASİT görünebilir ama içeriği ve anlamı büyüktür... İnanıyorum ki yakın zamanda Erdoğan askeri tamamen arkasına alarak BÜYÜK TÜRKİYE'yi yaratacak... Zaten tarihsel sorumluluğumuz üzerimize geliyor... Bundan kaçamayız.

Vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?

Bakın içeride OYUN çok. Vatandaş bunu bilmiyor ve görmüyor. Bütün büyük devletler içeride eskisi gibi at koşturamıyor. Biz 1000 yıldır buradayız.
Onlar düşünsün... Bazen canımız yansa da bu kutsal mücadeleden biz galip çıkacağız... Unutmayın MUVAZZAF SUBAYLAR ilk kez Başbuğ döneminde tutuklandı. Emine Hanım'ın GATA'ya alınmamasına ilk tepkiyi "KEŞKE YAŞANMASAYDI" diyerek İlker Paşa gösterdi... Bülent Arınç'ın "Hilmi Paşa çizgisine yakın" sözlerini de unutmayın...


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon