Bir başka İstanbul masalı
İzabel, Beatrice ve Ettore... Anne-kız ve damat. Rum-Ermeni anne İzabel İstanbul'da doğup büyür. Daha 7 yaşında 6-7 Eylül olaylarına tanık olur. Liseden sonra üniversite okumaya İtalya'ya gider. Gider gitmesine ama İstanbul'u aklından hiç çıkaramaz. Kızı Beatrice'i doğurmak için seçtiği şehir yine İstanbul'dur. İtalya'da yaşayan Beatrice de annesi gibi bir İstanbul âşığı...
İzabel 1955 yılında henüz 7 yaşındaydı. O İstanbul’u hep güzel günleriyle hatırlamak istiyor. Geleceğe umutla bakmak amacıyla yıllar sonra evlenmek için İstanbul’a gelmiş. Şimdi de kızı evlenmek için İstanbul’daydı.
Türkiye’nin nüfus yapısında geri dönülmez değişikliklere, büyük maddi ve manevi zarara, Türkiye’nin uluslararası anlamda itibarının zedelenmesine ve de pek çok kalp kırıklığına neden olan 6-7 Eylül olaylarının 53. yılı geçen cumartesi pazar günlerine denk geliyordu. 53 yıl sonra, tüm insanlığa örnek olacak ve yüreklerine umut serpecek mutlu bir gün yaşandı. İtalya’dan İstanbul’a evlenmeye gelen Beatrice Bernardini ve Ettore Matinata sıradan İtalyanlar değilllerdi. Nitekim evlenme tarihi olarak seçtikleri 7 Eylül, kötü şeylerin yaşandığı günlerde iyiliklerin de olacağına kanıt; farklı din ve dillere mensup insanların kardeşçe yaşayacakları, birbirlerine kötü gözle bakmayacakları günlerin geleceğine umut oldu. Beatrice, Rum-Ermeni asıllı bir annenin ve İtalyan bir babanın Türkiye’de dünyaya gelen kızları. Doğduğu topraklara evlenmek için geri dönen ve geleceğe umutla bakan Beatrice ve kocası Ettore ve aslında hikayemizin başlangıcı olan annesi İzabel’le 6 Eylül’de Santralistanbul’un bahçesinde Defne Türk-Yunan Derneği’nin ev sahipliğinde bir buluşma organize edilmişti. Taze çifte geleneksel bir kına gecesi düzenlendi aynı anda da İstanbul’daki görev süresi dolan Yunanistan İstanbul Başkonsolosu Alexandros Alexandris’e de veda edildi. Alışıldık samimi İtalyan aceleciliği ve havasıyla bildiğimiz Türk samimiyetiyle karışık anne-kız, bu güzel akşamda bize kendi İstanbullarını anlattı.
İstanbul yaşıyor
1971’de İstanbul’da doğduktan sonra İtalya’da yaşamaya başlayan Beatrice, çocukluğundan beri Büyükada’da yazları geçiriyormuş. Büyükbabası da İtalya’da eski Türk halıları sattığı için yaz mevsimi dışında da yılda bir ya da iki kez geliyormuş. “İstanbul Kapalıçarşı’ya halı seçmek için gelirdik, o kadar inanılmaz ve etkileyiciydi benim için” diyen Beatrice, İtalya’da sürdürdüğü yaşamı boyunca İstanbul’dan kopmamış. İtalya’dan İstanbul’a evlenmek için gelmek Beatrice’nin fikriymiş. “Ben istedim, çok istedim burada evlenmeyi” diyen Beatrice daha önce iki kez Ettore’ye İstanbul’un Dolmabahçe, Ayasofya, Topkapı gibi yerlerini gezdirdiğini söyleyince Ettore’ye İstanbul’u beğenip beğenmediğini sormadan olmazdı. Ettore, İstanbul’un yaşayan halinden, gençliğinden, kültüründen ve de geleneklerinden çok etkilendiğini; İstanbul’u çok sevdiğini söylüyor. Doğal olarak da Beatrice’nin bu isteğine olumlu yanıt vermiş. Balayı için yazın tekrar Türkiye’ye dönecek olan çift, bu kez de Güney sahillerinde gezecek. Şimdi çalışmaları gerektiği için İtalya’ya dönecek olsalar da onlar bu ülkenin insanları olarak geri dönecekler. 7 Eylül tarihini evlilik tarihi olarak seçmeleri tesadüf değil tabii ki. 6-7 Eylül olaylarının önemli bir olay olduğunu ancak bunun kendilerinde önyargı oluşturmaması gerektiğini vurgularken, “Her insan kötü şeyler de iyi şeyler de yapabilir, biz bu günü hatırlamak ve hatırlatmak istiyoruz ama bugünü neşe, umut ve mutluluk dolu bir gün olarak da hatırlatmak istiyoruz. Gelecek için umut doluyuz çünkü. Bu evlilik herkes için böyle bir mesaj olmalı” diyor. İstanbul’da ilerde bir ev almak istediklerini çünkü buraya gelip gittiklerini de söylüyor.
Annede İstanbul'da evlendi
Beatrice’nin annesi İzabel, kızının düğününde de kına gecesinde de çok mutluydu. “Biz burayı çok seviyoruz. Ben burda doğdum, burada büyüdüm, bir İtalyan’la evlendim ama kocamı buraya getirdim burada evlendim” diyerek İstanbul sevgisini dile getirerek başlıyor söze. İstanbul sizin için ne ifade ediyor sorusuna İzabel’in verdiği ‘her şeyi’ yanıtı anlatıyor aslında. 1948’de İstanbul’da doğan İzabel, Zapyon Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1965’te İtalya’da siyasal bilgiler fakültesine yazılmış. 1970’te evlenmek için İstanbul’a gelmiş. “Biz her zaman hayatımızın önemli şeyleri için İstanbul’a geliyoruz” diyor.
İstanbul’da Rum, Türk, Ermeni, Musevi, İtalyan herkesin olduğunu ve bunun çok önemli olduğunu söylüyor İzabel: “Çünkü bu başka dil, başka dinli insanların birbirine yakınlık ve arkadaşlık hissetmeleri bizim için çok mühimdir, İstanbul da bunu ifade ediyor. Ben küçükken Kurtuluş’ta oturuyordum bir apartmanda. Orada herkes vardı kapıcı Kürt’tü, kapı komşusu Ermeni’ydi, Yahudiler, Rumlar, Türkler hepsi beraberdi aynı apartmanda ve birbirimize karşı her zaman sevgi ve saygı gösteriyorduk.”
İstanbul’a kesin dönüş yapmayacak mısınız diye sorduğumuzda İzabel kesin dönüş yapabilse yarın yapacağını ancak İtalya’da çalıştığını söylüyor ancak İstanbul’da bir ev almak istediğine de değiniyor ancak şartı kesin: Benim bildiğim İstanbul’da olmalı: “Burada bir küçük evim, yerim olsun istiyorum. Bu küçük evi yeni semtlerde istemem, benim bildiğim İstanbul semtlerinde olsun istiyorum. Beyoğlu’nda Haliç’te olabilir, Sultanahmet’teki harap evler çok güzel evlerdir. Benim için dünyanın en güzel şeyi olurdu. Deniz görmesi mühim değil, güzel bir mahallede olsun yeter. Mahallede olsun ki İstanbul karakterini göstersin. Her yerde büyük apartmanlar var. Benim için bir şey ifade etmiyorlar. Tabii ahşap olsa daha iyi.”
1955'te 7 yaşındaydım
6-7 Eylül olayları yaşandığında 7 yaşındaymış İzabel. O günleri, yarattığı korkuyu hâlâ hatırladığını söylüyor. Ve anlatıyor: “Biz Büyükada’daydık o günlerde. Zemin katta oturuyorduk, annemin küçük kardeşi dayım papazdı, o zamanlar 29 yaşındaydı. Duyduk ki halk geliyor, sonra baktık bir çöpçü kamyonunun üstünde geliyorlardı. Büyük de bir projektör koymuşlar üzerine. ‘Küçük papazı istiyoruz’ diye bağırıyorlardı. Hepimiz yere eğildik. Korkuyorduk bizi görecekler diye. Adadan değildiler o yüzden de bizim tam nerede oturduğumuzu bilmiyorlardı. Yanlışlıkla karşıda oturan bir Türk eczacının evini harap ettiler.”
Bu olayları sadece bir kez daha yaşanmamaları için hatırlamak gerektiğini ve 6-7 Eylül olaylarını Türk halkına mal etmediklerinin özellikle altını çizen İzabel, “Bizim her zaman Türk arkadaşlarımız vardı, var ve olacak” diyor. İnsanların bu zamana dek barış içinde yaşamayı başardığını ve 20, 21. yüzyıllarda böyle şeylerin olmaması gerektiğini söylüyor. “Yalnız Türkler ve Rumlar arasında değil bütün halklar arasında barış olmalı. Birini değişik olarak görüp onu hakir görmek çok kötü bir şey. Lüzumu yok. Ben hıristiyanım, siz müslümansınız, öteki musevi. Ne olur ki? Bu bir ruh meselesidir, politika meselesi değil” diyerek adeta ders veriyor.
Beatrie ve Ettore’nin evlendikleri tarihin 6-7 Eylül’e denk gelmesi konusunda 50 yıl önce böyle şeylerin yaşandığını ancak bu kez kendilerinin hissettiği arkadaşlık, barış gibi kavramları, bu güzel günü Türk, Musevi, Ermeni arkadaşlarıyla paylaşmak istediklerini söylüyor: “Bu gün güzel bir gün olsun istiyoruz, eminim ki artık o kötü günler gelmeyecek. Bu günü hepimiz güzel bir gün olarak hatırlayalım.”
Alexandris'e veda
Beatrice ve Ettore’nin kına gecesinde aynı zamanda Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu Alexandros Alexandris’e de veda edildi. İstanbul’da doğan Alexandris yıllar sonra başkonsolos olarak geldiği İstanbul’dan giderken duyduğu üzüntüyü “Buradan bir kere ayrılmak çok zor ama ikinci kez ayrılmak zordan da öte çok kötü. Gidiyorum ama erkek gibi gidiyorum. Giderken yanımda İstanbul’u da götürüyorum. Anılarım da benimle birlikte geliyor” diye anlatıyordu. Beş yıldır İstanbul’da görev yapan Alexandris’i uğurlarken Defne Türk-Yunan Dostluk Derneği Başkanı Erol Katırcıoğlu, kendisine bir plaket verdi. Geceye şarkcı Gülşen ve Ege de şarkılarıyla renk kattı.
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'