Bir muhalefetin portresi
Çalışmaları yıllardır göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık, toplumsal cinsiyet gibi konular üstünden sürdüren Karamustafa’nın sergisi, yeni okumalara olanak verecek biçimde düzenlenmiş.
SALT Beyoğlu ve SALT Galata, Gülsün Karamustafa’nın 40 yılı aşkın sanatsal pratiğinin sergilendiği “Vaat Edilmiş Bir Sergi” isimli en kapsamlı sergilerinden birine ev sahipliği yapıyor.
Çalışmalarını uzun yıllardır göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık, toplumsal cinsiyet gibi konular üzerinden sürdüren Karamustafa’nın bu sergisi oldukça uzun bir süreci kapsamasına rağmen kendisinin de özellikle vurguladığı gibi bir retrospektif sergi gibi kurgulanmamış. Bunun sebebi ise sanatçının farklı dönemlerinden seçilmiş yapıtlarının kronolojik bir ayrım gözetmeden ele alınması ve birbiriyle ilişkiye girebilecek, yeni okumalara olanak verebilecek biçimde düzenlenmiş olması.
Serginin ismine ilham veren “Vaat Edilmiş Resimler” (1998-2004) Türkiye’de yeni medyaların gündeme geldiği 90’lı yıllarda “Resim öldü mü?” gibi tartışmalara adeta resimleriyle yanıt veren Karamustafa’nın yaşamı boyunca sürdürdüğü muhalif tavrını yansıtıyor. Serginin üzerinde en çok konuşulan yapıtlarından biri ise sanatçının 1971 darbesinden sonra hapishanede geçirdiği günleri yansıtan “Hapishane Resimleri”.
1980’li yıllarda hâkim olmaya başlayan arabesk kültür ve toplum üzerindeki etkileri, zorunlu göçler, cinsiyet meseleleri gibi daha birçok toplumsal olguyu fotoğraf, video ve dergi gibi aynı zamanda birer belge niteliği taşıyan malzemeler aracılığıyla ele alan Karamustafa’nın bu yapıtları sanatçının araştırmacı yanını da ortaya koyuyor.
Sanatçının artık ikonikleşen “Mistik Nakliye”, “Çifte Hakikat” gibi yapıtlarının yanı sıra, sinemacılık deneyimlerinin de etkisinin hissedildiği “Terzi Dikişi” ve “Erkek Ağlamaları” gibi videolarının da yer aldığı serginin en dikkat çekici yanlarından biri ise “Boğaz 1954”, “Muhacir”, “Okul Defteri”, “Apartman” isimli örneklerde de görülebileceği gibi sanatçının bireysel tarihiyle toplumsal tarih arasında paralellikler taşıyan bu yapıtların çok yönlü okumalara olanak vermesi.
Bu kapsamlı sergi dolayısıyla, Gülsün Karamustafa ile geçmişten bugüne süregelen sanatsal yolculuğunu konuştuk.
- Bugün daha çok enstalasyonlarınız ve videolarınızla tanınsanız da Akademi’de 1964-69 yılları arasında klasik bir resim eğitiminden geçiyorsunuz, mezun olduğunuz yıllarda sanatsal görüşlerinizin ne yönde şekillendiğinden bahsedebilir misiniz?
- Öğrenciliğimin son yıllarında ortam siyasileşmişti ve öğrenciler olarak bunun dışında değildik. Sanatın daha farklı olabileceğini, hayatın daha fazla içinde olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Arkadaşlarla sanatın fonksiyonel yanını nasıl gündeme getirebileceğimiz üzerine kafa yoruyorduk, dolayısıyla o dönemde gerçek akademik eğitimden biraz koptuğumu ve tepki duyduğumu hatırlıyorum.
- 70 ve 80’li yıllarda resim yaparken, 80’li yıllarda enstalasyonlar, 2000’li yıllarda ise videolar yapmaya başlıyorsunuz. 80 darbesinden sonra yaşananlar sanatınızın dönüşümünde ne derece rol oynadı?
- 80’li yıllarla birlikte o kadar büyük bir susturma oldu ki ondan sonrakilerin konuşması pek kolay değildi. Özal ile birlikte gündeme gelen neoliberal tavırla, inandığımız değerlerin tümünün değiştiğine şahit olduk. Beni hiçbir şey o değerlerin birdenbire değişmesi kadar şaşırtmamıştır. Bununla nasıl yüzleşebileceğini araştırıyor, sonra onu da iyileştirebilmek için kendi içinde birtakım yollar buluyorsun. O süreçte etrafa bakarak, dışa bakarak 1980 dönemi işlerimi ortaya koydum.
- 70’li yıllarda yaptığınız Sabahattin Ali, Nâzım Hikmet portreleriniz ve Kapıcı Dairesi gibi resimleriniz daha sonraki yıllarda video ve enstalasyonlarınızla yapacaklarınızın da habercisi gibi, malzemenin değişmesiyle birlikte içerikte de değişimler yaşadınız mı?
- Resimler o dönemin ihtiyacından doğan bir tavırdı, iletişim kurabilmek ve meseleyi ortaya koyabilmek için ortaya çıktılar. O dönemde yaptığım her şeyin biraz da yaşamak için hayatıma katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Her ay bir dergiye illüstrasyon çiziyordum, kitap kapakları yapıyordum vs. Ama daha sonra neoliberalizmin yükselişiyle ortaya çıkan karmaşa ve kırma kültürle birlikte çevremde olanları görmeye ve yorumlamaya başladım. Köyden kente geçişle birlikte oluşan yepyeni bir dünyaya bakmaya başladım. “Kapıcı Dairesi” gibi resimlerim bu sergideki halılar ve bazı resimlerle direkt bağlantılılar ve daha sonraki işlerimin de temelini teşkil ediyorlar.
Sergi 5 Ocak 2014 tarihine kadar SALT Beyoğlu ve SALT Galata’da izlenebilir.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı