Bob Dylan’dan yeni albüm: ‘Rough and Rowdy Ways’
Nobel ödüllü şair, şarkıcı ve şarkı yazarı Bob Dylan 39. stüdyo albümü “Rough and Rowdy Ways”de 10 yeni şarkıyla çıkıyor müzikseverlerin karşısına.
Bob Dylan’ın kafasını içindekileri çözümlemek gitgide daha zor bir göreve dönüşüyor, bu görevden hiç gocunmasak da. 70’li yıllarda örneğin yürek burkucu bir aşk şarkısı yazdığında karısıyla yaşadığı zorlu bir sürecin yansıması olduğunu bilirdik. Ya da “Hurricane”i dinlerken, bir zamanlar haksızlığa uğramış siyah bir boksörün hikâyesini anlattığı şarkısını, onun tam da o günlerin nabzını yakaladığını anlamak zor değildi. Şimdilerdeyse ilhamını nereden aldığı, “Murder Mous Foul”da örneğin ona Kennedy suikastını (tam da Dylan’ın yeni yıldızlaştığı döneme ait bir olay) yeniden hatırlatan şeyin ne olduğu sorusunun yanıtı çok daha karmaşık ve belki de sırf o yüzden çok daha açık… Onda bir peygamber olgunluğu gibi duran şeye ister yaşlılık deyin, ister tecrübe, ister ölüm duygusu; Dylan artık her şeye çok daha yukarıdan, belki uzaktan ama eşit bir uzaktan bakan ve sözleriyle; sadece bir dizesi ya da sözcüğüyle, kafalarda ışıklar yakıp söndüren biri. Diyor ya şarkısında “Ben sahte peygamber değilim”… Değil gerçekten de, hiç sahte değil hem de.
Anne Frank ve Indiana Jones’u aynı şarkıda anan (“I Contain Multitudes”); “İnsanlığın yararına bir şeyler yapmak istiyorum” diyerek bir yandan Nobel’e atıf yapıp, bir yandan da “Scarface’in Pacino’su ile Godfather’ın Brando’sunu alıp / ikisini bir yerde karıştırıp robot bir komando yapacağım” diyerek kendince bir Frankenstein öyküsü anlatan (“My Own Version of You”), şiirin ilham perisi Calliope’ye adadığı parçada Elvis ile Martin Luther King’i buluşturan (Mother of Muses”); kendini Ginsberg, Corso ve Kerouac gibi demiryolunun yanlış tarafında doğmuş olarak tarif eden (“Key West - Philosopher Pirate”); bir Macbeth alıntısından yola çıkarak yazdığı en uzun şarkıda (17 dakika) sayısız isme ve olaya gönderme yapan Bob Dylan 39. stüdyo albümünde uzun süre dinlenecek, her dinleyişte yeniden keşfedilecek bir bütüne imza atmış şüphesiz.
Dylan’ın müziği 60 yılda çok değişti elbette, farklı dönemlerde farklı seslere büründü, başka başka evrimler devrimler geçirdi, ama işte bir şekilde gitgide yalınlaştı, neredeyse şiirlerinin gölgesine saklandı. Sözleri ise bir o kadar çoğaldı, boyutlandı, zenginleşti. Son üç albümünde de yine benzer bir müzikal bütünlük vardı ama sözlerini kendisinin yazmadığı şarkılardan kendisinin yazdığı şarkılara geçince sanki tüm o müzikal atmosfer daha bir karanlık tona büründü. Blues oldum olası vardı Dylan’da, yine var ve olmaya da devam edecek gibi duruyor, tabii yine onun sözleriyle, şiiriyle başkalaşmış, kasvete bulanmış bir halde. Ya da son Cohen albümündeki bir parçaymış gibi başlayan “Black Rider”da bir vahşi batı masalı anlatırken aynı müzikal yalınlığı bulacak ve aslında Dylan’ın böylelikle ulaştığı derinliğe şaşıracaksınız, umarım. Arada Fiona Apple’ın sesine de rastlarsanız garipsemeyin, albümün bir güzel sürprizi de o çünkü.
Son sözü ona bırakalım; bu olağanüstü zengin, referanslarıyla devasa ve karmaşık eseri bakın nasıl tanımlıyor Dylan: “Çok fazla detaya girmek anlamsız. Şarkı dediğin şey resim gibidir, çok yakından bakarsan hepsini göremezsin. tek tek parçalar bir bütünün parçalarıdır aslında”.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi