"Bombalar askere ait değil"

Ergenekon soruşturması kapsamında Ümraniye'de ele geçirilen bombalarla ilgili Jandarma Komutanlığı'ndan açıklama yapıldı. Açıklamada, "İstanbul Ümraniye'de bulunan el bombaları askere ait değil" denildi.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.01.2010 - 10:36

Ergenekon davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin terör örgütü elebaşıyla ilgili 2 sorusuna Genelkurmay Başkanlığından verilen cevapta, ''Terörist başı Abdullah Öcalan'ın PKK terör örgütünün kurucusu olduğu konusu dışında başka bir bilgi mevcut değildir'' denildi.

Alınan bilgiye göre, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, birinci Ergenekon davasının 19 Ekim 2009 tarihinde yapılan 116. duruşmasında, ''PKK terör örgütünün Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından kurulduğu'' yönündeki vaki iddialar ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın iddia olunan ''Ergenekon terör örgütü üyesi olup olmadığı''nın Genelkurmay Başkanlığından sorulmasını kararlaştırdı.

Genelkurmay Başkanlığından gelen cevap yazısında ise ''Terörist başı Abdullah Öcalan'ın PKK terör örgütünün kurucusu olduğu konusu dışında başka bir bilgi mevcut değildir'' denildi.
 

Ümraniye'de ele geçirilen bombalar

Bu arada, mahkemenin 3 Eylül 2009 tarihinde yapılan duruşmada ''Ümraniye'de ele geçirilen bombalarla ilgili ayrıntılı bilgi'' istediği Jandarma Genel Komutanlığından da cevap geldi.

Gelen cevap yazısında, 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye'de ele geçirilen el bombalarının komutanlık envanterinde kayıtlı olup olmadığı, ilgili birimlerin defter ve kayıtlarında sıkı bir şekilde araştırılması, kayıtlı ise hangi tarihte ve hangi birimden teslim alındığı, tesliminden itibaren hangi birlik ve şahıslara teslim edildiğinin tarihleri ile birlikte zimmet silsilesini gösterir şekilde bildirilmesi, ayrıca söz konusu el bombaları sarf edilmiş ise de sarf raporunun ve ilgili belgelerinin onaylı suretlerinin gönderilmesinin istendiği belirtildi.

Yazıda, yapılan inceleme sonucu ''KF MKE 1-17'' kafile numaralı ''MOD 44'' savunma el bombasında kullanılan KF MKE-1-25 10-92 seri numaralı el bombası tapasından, Tokat Jandarma Bölge Komutanlığında 40, Adıyaman İl Jandarma Komutanlığında 49, Ağrı İl Jandarma Komutanlığında 88, Amasya İl Jandarma Komutanlığında 41, Gaziantep İl Jandarma Komutanlığında 58, Muş İl Jandarma Komutanlığında 105, Kilis İl Jandarma Komutanlığında 20, Hatay İl Jandarma Komutanlığında 3 adet olmak üzere toplam 404 adet bulunduğu kaydedildi.

''LS-2-64 12-52 M204A1'' tapa kafile numaralı ''LOT LS-14-107 5-53'' kafile numaralı M26 savunma el bombasından, Hakkari İl Jandarma Komutanlığında 160, Serinyol 121. Jandarma Eğitim Alay Komutanlığında 102 adet olmak üzere toplam 262 adet bulunduğu ifade edilen yazıda, ''HGR Z DM 72 LOS FMP 24'' tapa kafile numaralı, ''LOS FMP 24'' kafile numaralı ''DM 41'' savunma el bombasından Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığında 10 adet bulunduğu anlatıldı.

''HGR Z DM 72 LOS FMP-22'' tapa kafile numaralı ''LOS FMP-22'' kafile numaralı ''8M 41'' savunma el bombasından Amasya ve Karaman il jandarma komutanlıklarında birer adet olduğu vurgulanan yazıda, ''MKE MOD 45 KF MKE-1-58 12-94'' kafile numaralı el bombası tapasından Jandarma Genel Komutanlığı envanterinde mevcudunun bulunmadığı belirtildi.

Yazıda, tapa ''M204 A2 KF MKE-152 6-83'' kafile numaralı el bombası tapasından, tapa ''M204 A2 KF MKE-169 5-85'', ''MKE MOD 45 KF MKE-1-8 5-88'', füze ''M204 A1 LOT FJZ-2-286 NOV 1953'', ''HGR Z DM 72 LOS FMP-16'', ''HGR DM 41 SPLITTER COMP-B LOS FMP-16'', ''GRENADE HAND FRAG M26 5-53 COMB-B LOT LS 14-142'', ibareli el bombalarından Jandarma Genel Komutanlığı envanterinde mevcudunun bulunmadığı kaydedildi.
Aynı yazıda, üzerinde yazı ve rakam olmayan 32 parça baklava dilimli, pik dökme demirden oluşan, ağız tapaları kapalı 18 adet el bombası gövdesi ile ilgili olarak söz konusu mühimmata ait kafile bilgileri belli olmadığından Jandarma Genel Komutanlığına ait olup olmadığının tespit edilemeyeceği, ''RFX L11 ve RFX A12'' ibareli el bombasından komutanlık envanterinde mevcudunun bulunmadığı ve el bombalarının tapalarının muhafaza edildiği ambalaj kutusu olan yeşil renkli fiber plastik kutunun da komutanlığa ait olmadığı anlatıldı.

Yazıda, ''Birliklere tertip edilen mühimmata ait bilgilere, tertip emirlerinin arşiv bekleme süresinin dolmasını müteakip imha edilmesi nedeniyle ulaşılamadığından, bahse konu mühimmatın hangi birliğe, hangi tarihte kaçar adet tertip edildiğinin tespit edilemediği, ayrıca mühimmatı envanterinde bulunduran birlik komutanlıklarınca söz konusu mühimmattan eksik, kayıp veya çalıntı olmadığının bildirildiği'' ifade edildi.
 

''Türk İntikam Tugayı" araştırması

Mahkemenin talebi üzerine Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM), Genelkurmay Başkanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı ''Türk İntikam Tugayı (TİT)'' ile ilgili ellerindeki bilgileri mahkemeye gönderdi.

MİT'ten gelen yazıda, ''TİT isminin 1978'den beri etkili bir illegal örgüt olarak kamuoyuna yansıtılmaya çalışıldığı, ''TİT'' rumuzu ile üstlenilen eylemlerin büyük bölümünün çeşitli şahıs ve kurumlara yönelik tehdit mektupları ve duvarlara yazılmış sloganlardan oluştuğu, bir kısmının da silahlı eylemlerin üstlenilmesinden ibaret olduğu'' kaydedildi.

Yazıda, araştırmalar sonucunda, ''TİT adının solcu kesimin korkutulması amacıyla aşırı milliyetçi unsurlarca bir süre kullanıldığı ve ön plana çıkarıldığına dair bilgilerin alındığı, ancak bu bilgilerin teyidi ve detaylandırılmasının mümkün olmadığı'' belirtildi. Yazıda, 12 Eylül 1980 sonrasında yakalanan aşırı milliyetçi militanların bir kısmının ifadelerinde ''TİT'' adlı bir örgütün olmadığı, bunun ''slogan isim'' olarak kullanıldığını beyan ettiklerinin bilindiği ifade edilerek, yargılamalar sonucunda ise ''TİT'' isminde bir örgütün mevcut olup olmadığı hususunun netlik kazanmadığı kaydedildi.

Aynı yazıda, ''TİT'' adının hedef alınan şahıs veya kuruluşları psikolojik yönden etkilemek ve korkutmak amacıyla zaman zaman kullanıldığı, örgütün merkez komitesi ve organik yapısının oluşmadığı, paravan bir isim olarak kullanıldığına yer verildi.

Eski İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal eyleminin azmettiricileri arasında yer alan ve davanın tutuksuz sanıklarından Semih Tufan Gülaltay'ın 1998'de mafya yapılanması içerisindeki bazı şahıslardan oluşturduğu gruba ''TİT'' ismini verdiği, grup üyelerinin çok sayıda adi suça ve mafya olaylarına karıştıkları iddialarının intikal eden hususlardan olduğu belirtilen yazıda, ''Günümüz itibariyle 'TİT' ismiyle ideolojik bir örgütün faaliyet gösterdiğine dair herhangi bir tespitlerinin bulunmadığı'' ifade edildi.
 

Emniyet Genel Müdürlüğü

Emniyet Genel Müdürlüğünce gönderilen yazıda ise 1980 öncesi yaşanan olaylarda 5 binin üzerinde vatandaşın hayatını kaybettiği anlatılarak, üniversite gençliği arasında başlayan bu ideolojik kamplaşma ve çatışmaların daha sonra ülke genelinde yaygın hale geldiği, bu dönemde sağ kesimlerde oluşan bazı grupların, eylemlerinde ''TİT'' rumuzunu kullandıklarının değerlendirildiği kaydedildi.

''TİT'' ile ilgili yapılan incelemede 1980 yılı öncesi bazı kişilere ''TİT'' rumuzu ile tehdit mektupları gönderildiği ve pankartlar asıldığı yönünde bilgilere ulaşıldığı, ancak yapılan operasyonlarda bu bilgileri doğrulayarak somut kanıtlar elde edilemediği vurgulandı. 1986 ve daha sonraki yıllarda ise ''TİT'' rumuzunun, yurt içinde ve yurt dışında bazı kişilerin mektupla tehdit edilmesi gibi olaylarda kullanıldığının görüldüğü belirtilen yazıda, Mersin ilinde 1979'da yapılan operasyonlarda ''TİT lideri olduğu şüphesiyle yakalanan Cengiz Ayhan'ın bu iddiayı kabul etmediği, bu ismin aşırı solla çatıştıklarından dolayı kendilerine yakıştırılmış olduğunu söylediği'' belirtildi.

Akın Birdal'a yönelik gerçekleştirilen suikast girişim eylemi ve faillerinin yakalanması ile ''TİT''in gündeme geldiği dile getirilen yazıda, yakalanan Cengiz Ersever'in ifadesinde PKK terör örgütünün yaptığı vahşetin tesiri altında kalarak bölücülere ve PKK terör örgütüne karşı ''Türk İntikam Tugayı'' adlı örgütü kendisinin kurduğu, birçok kişiyi eğittiği, Birdal'a saldırı eylem emrini verdiği ve bu eylemi ''TİT'' adına gerçekleştirdiklerini beyan ettiği kaydedildi.
Yazıda, ayrıca ''Semih Tufan Gülaltay'ın evinde yapılan aramada da çeşitli ebatlarda mavi zemin üzerinde sarı renkli kurt başı bulunan 'TİT' rumuzlu bayraklar ele geçirilmiştir'' denildi.
 

1986-2007 arasındaki "TİT" rumuzlu 40 eylem

Yazıda, 1986-2007 yılları arasında ''TİT'' rumuzu ile gerçekleştirilen 40 eylem aktaran Emniyet Genel Müdürlüğünün, ''TİT''le ilgili 2 mahkeme kararına da yer verdiği görüldü.
Eylemler arasında, ''1986 yılında Avrupa Parlamentosunda Ermeni raporunu hazırlayan Belçikalı parlamenter Jack Vademeulbroucke ile Türkiye'de İnsan Hakları konulu rapor hazırlayan Richard Balfe isimli şahısların 'TİT' rumuzlu mektupla tehdit edilmesi, 1992 yılında Libya'nın Ankara Büyükelçiliğine (TİT) rumuzlu tehdit mektubu gönderilmesi, 1993 yılında Diyarbakır'da esnafa PKK yanlısı bir eyleme girilmemesi yönünde (TİT) rumuzlu mektupların gönderilmesi, 1997 yılında Refah Partisi'nin Ankara Çankaya ilçe binasından hırsızlık yapılması olayında duvarlara sprey boya ile 'TİT' yazılması, 4 Mart 2007'de TBMM duvarının dibine bombalı süsü verilmiş paket konulması ve paketin içerisinde 'TİT' rumuzlu not bırakılmasının'' da yer aldığı belirtildi.
 

Jandarma Genel Komutanlığı

Jandarma Genel Komutanlığı tarafından mahkemeye gönderilen yazıda ise ''MLKP'nin legal yan kuruluşlarından Özgür Radyo çalışanlarının, 'TİT' tarafından tehdit edildikleri gerekçesiyle 29 Mart 2007'de basın açıklaması yaptıkları'' kaydedildi.

Yazıda, son dönemde yaşanan pek çok bombalama ve silahlı saldırı olaylarında ''TİT'' imzasının olduğu, bu çerçevede Diyarbakır'da 10 kişinin yaşamına mal olan bombalama olayında, Agos Gazetesine ve DTP yöneticilerine yönelik tehditlerde de aynı imzanın görüldüğü anlatıldı.
6 Haziran 2007'de de Tunceliler Kültür ve Dayanışma Derneği organizesinde 25-30 kişilik bir grup tarafından TKP/ML örgüt sempatizanı Hasan Arslan'ın 30 Mayıs 2007 tarihinde ''TİT'' tarafından kaçırılıp sorgulanmasının protesto etmek için basın açıklaması yaptıkları da dile getirildi.

''Türk İntikam Tugayı Örgütü hakkında kayıtların ayrıntılı bilgi notu şeklinde gönderilmesi'' şeklindeki talebe cevap veren Genelkurmay Başkanlığı da görev ve yetki alanları dışında bulunduğundan ''Türk İntikam Tugayı Örgütü'' hakkında kayıt ve derlenmiş bilgi bulunmadığını bildirdi.
 

Danıştay sanığı Sağır'la ilgili mahkumiyet

Öte yandan, mahkemenin 13 Kasım 2009 tarihindeki 123. oturumda verdiği ara kararı doğrultusunda Silivri'deki 6 No'lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesine yönelik saldırılara ilişkin dosya kapsamında tutuklu yargılanan İsmail Sağır'ın başka bir suçtan hüküm giydiği ortaya çıktı.

Sağır'ın ''Fuhuş için başkasına kadın tedarik etmek'' suçundan Mut Asliye Ceza Mahkemesince verilen 2008 yılındaki karar üzerine 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldığı ve hükümlü olarak cezaevinde kaldığı öğrenildi.

Sağır için ayrıca vasi tayin edilmesi amacıyla Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulduğu belirtildi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler