Erdoğan'dan Fırat'ın doğusuna operasyon sinyali (24.09.2018)
ABD bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fırat'ın doğusunu kapsayacak şekilde güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz" dedi.
ABD'de bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni operasyonların sinyalini verdi. Erdoğan'ın konuşmasından ilgili bölüm şöyle:
"Şehitler vererek gerçekleştirdiğimiz operasyonlar sayesinde 260 binin üzerinde Suriyeli kardeşimizin vatanlarına dönmesini sağladık. Son İdlib krizinde olduğu gibi, tek bir sivilin dahi burnunun kanamaması için diplomatik alanda yoğun çabalar yürüttük. Bu gayretlerimizin meyvesini almaya da başladık. Bir dönem teröristlerin ellerini kollarını sallayarak dolaştığı bölgelerde, bugün Suriyeli çocuklar hiçbir korku duymadan okullarına gidiyor. Afrin'de, El-Bab'da, Cerablus'ta gidiyor. İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz. Ülkemize yönelik terör tehdidi son bulana, Suriye'nin geleceğine kasteden çetelerin kökü kazınana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Aynı şekilde ilk kıblemiz Kudüs'ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz. İsrail ve Amerikan yönetimlerinin Kudüs'ün izzetini ve onurunu ayaklar altına alan tacizlerine karşı mücadelemizi diplomaside en üst düzeyde vereceğiz."
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz." dedi.
Erdoğan, Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından düzenlenen etkinlikte, Türk ve Amerikalı Müslüman toplumuna hitap etti.
Konuşmasına, "Türk-Amerikan toplumunun kıymetli mensupları, değerli Amerikalı Müslüman kardeşlerim, hanımefendiler, beyefendiler, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle, hasretle selamlıyorum. Esselamu aleyküm ve rahmetullahi veberekatüh." diyerek başlayan Erdoğan, toplantıyı düzenleyen Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi'ne teşekkür etti.
ABD'de yıllardır yaşayan vatandaşların kurdukları sivil toplum örgütleri ve bireysel gayretleriyle Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişmesine büyük katkı sunduğunu belirten Başkan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İmkanlarımızın kısıtlı olduğu dönemde buradaki insanlarımız her türlü çabayı göstererek Türkiye'nin ve Türkiye'nin savunduğu ilkelerin Amerikan kamuoyu tarafından duyulmasını sağladılar. Özellikle 1915 olaylarına dair Ermeni yalanlarının yayılmasını engellemek için gerçekten takdire şayan çabalar harcadılar. Ben, sizlerin aracılığıyla Türkiye'nin gönüllü elçileri olan tüm vatandaşlarıma buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Aynı şekilde Türk vatandaşı olmasa da ülkemize ve milletimize muhabbet duyduğu için Türkiye'nin hakkını, hukukunu savunan dostlarımıza, kardeşlerimize en kalbi şükranlarımı sunuyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde de omuz omuza vererek birlikte benzer çalışmalara imza atacağımıza inanıyorum."
Türkiye'nin çoğu Avrupa ülkelerinde olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış 6 milyonu aşkın vatandaşı bulunduğunu belirten Erdoğan, bu vatandaşların siyasetten sanata, bilimden ticarete, spordan kültüre kadar hayatın her alanında ciddi varlık gösterdiklerini söyledi.
Türk vatandaşlarının açtıkları iş yerleriyle artık ikinci yurtları olarak benimsedikleri ülkelerin ekonomilerine katkı sağladığını dile getiren Erdoğan, bunların siyasetteki başarılarıyla hem bulundukları topluma hizmet ettiğini hem de Türkiye'nin layıkıyla tanıtılmasına katkı verdiğini ifade etti.
"Gönül sınırlarımız, fiziki sınırların çok ötesinde"
"Profesör Doktor Aziz Sancar hocamız gibi bilim dünyasında açtıkları çığırla insanlığın tekamülüne vesile olan vatandaşlarımız var. Yaptıkları araştırmalarla geniş bir çevrede kabul gören, takdir toplayan hocalarımız, akademisyenlerimiz var. Adı adeta Türkiye ile özdeşlemiş müteşebbislerimiz, firmalarımız, birbirinden başarılı gençlerimiz var." diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz, hangi görüşe sahip olursa olsun, ihanet çukuruna düşmediği sürece, tüm vatandaşlarımızın başarılarından gurur duyuyoruz. Onları Türk milletinin medarıiftiharları olarak görüyoruz. İşte bu anlayışla dünyanın neresinde olursa olsun, diasporamıza sahip çıkıyor, tüm imkanlarımızla destekliyoruz. Burada önemine binaen sizlerin dikkatini şu noktaya çekmek istiyorum. Siz yaşadığınız ülkelerde ne kadar güçlü konumda olursanız Türkiye de o derece güçlü olur. Türkiye ne kadar güçlü olursa kardeşlerine, dostlarına, mazlumlara ve mağdurlara o derece iyi sahip çıkar. Sizin zayıflığınız da aynı şekilde ülkemizin hanesine yazılacaktır. Benzer durumlar, dünyanın farklı köşelerinden gelip de Amerika'yı yurt edinen diğer Müslüman kardeşlerimiz için de geçerlidir. Esasen biz onları kendi vatandaşlarımızdan ayrı görmüyoruz. Türkiye'yi anlatırken 81 milyon vatandaşı ve 6,5 milyon diasporası yanında, Afrika'dan Asya'ya ve Amerika'ya kadar dünyanın dört bir yanında yüz milyonlarca kardeşe sahip bir ülke olduğumuzu söylüyoruz."
Türkiye'nin bir fiziki coğrafyası, bir de gönül coğrafyasının olduğuna işaret eden Erdoğan, "Ülkemizin gönül sınırları, fiziki sınırlarının çok ötesindedir. İşte bunun için coğrafi bağımız bulunmasa da Arakanlı kardeşlerimizin yaralarına merhem olmak için yollara düşüyoruz. İşte Dışişleri Bakanımız, eşim hep birlikte Arakan'a gidebiliyorlar. İşte bunun için coğrafi mesafeye aldırmadan, kimse gitmezken biz, Somalili kardeşlerimizin dertleriyle yakından ilgileniyoruz." dedi.
Şu anda Somali'de Türk Büyükelçiliği gibi bir büyükelçiliği olmadığını belirten Erdoğan, "Hatta 'Benim' diyen ülkelerin Somali'de büyükelçilikleri yok. Konteynırlarda büyükelçilik açmışlar, onunla Somali'yi idare ediyorlar. Bizim dünyada en büyük büyükelçiliğimiz Somali'de. Hastanelerimizi kurduk, okullarımızı açtık Somali'de. Şu anda Türkiye'de eğitim-öğretim noktasında hamdolsun Somali'den yüzlerce, binlerce öğrencimiz var. İşte bunun için Türk Cumhuriyetlerindeki akrabalarımızla bağlarımızı güçlendirmenin mücadelesini veriyoruz. Dünyanın neresinde bir mazlum ve mağdur varsa sıkıntısını sahipleniyor, sessiz yığınların sesi olmaya çalışıyoruz." diye konuştu.
"Hiçbir kardeşimizi katillere teslim etmedik"
Amerikalı Müslümanların da sınırları aşan, mesafe ve engel tanımayan gönül coğrafyasının içinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu anlayışla gerek Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi gibi sivil toplum örgütleri vasıtasıyla gerekse bireysel olarak sizlerle temaslarımızı gün geçtikçe daha da yoğunlaştırıyoruz. Bizim Rabia'mızı biliyorsunuz, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet var. Geçen yıl Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi'nin ev sahipliğinde çok verimli bir toplantı gerçekleştirmiştik. New York'ta Amerika'nın farklı eyaletlerinden, birbirinden farklı kökenlerden kardeşlerimizle ruberu muhabbet etmiştik. Bu yıl da yine aynı vesileyle sizlerle beraber olmaktan büyük bahtiyarlık duyuyorum. Şu anda genel başkan yardımcılarım benimle beraber, Dışişleri Bakanım, Maliye ve Hazine Bakanım, Savunma Bakanım, Sanayi ve Teknoloji Bakanım, Sağlık Bakanım, Ticaret Bakanım, milletvekili arkadaşlarım burada. Bütün bunlarla beraber cumhurbaşkanı başdanışmanlarım benimle beraber, onlar da burada. Bu ziyaretle birlikte bu toplantılar... Çünkü şurada 3 gün içerisinde birçok ülkenin liderleriyle görüşmelerimiz olacak. Bu ikili görüşmelerimizin yanında bazı toplantılar olacak. Eşimin katılacağı toplantılar olacak ve bu toplantılarla beraber bu süreci en güzel şekilde değerlendirmenin gayreti içerisinde olacağız. Buradan da Almanya'ya geçip, Almanya'da da 3 günlük çok çok önemli resmi davetle programlarımız olacak."
Amerikan Müslümanlarının Türkiye'ye yönelik muhabbet ve merakının giderek arttığına şahit olduklarını, Türkiye'nin bilhassa İslam dünyasıyla ilgili hususlarda gösterdiği kararlı duruşunun, bu ilginin en önemli sebebi olduğunu belirten Erdoğan, "Hamdolsun ülkemiz Suriye krizi ve Filistin meselesi başta olmak üzere, ümmetin yüreğini dağlayan her konuda gerçekten samimi bir gayret içindedir." dedi.
Erdoğan, ekonomik durumu çok daha ileri olan ülkelerin sığınmacıları kabul etmemek için birbirini yediği bir dönemde, Türkiye'nin 3,5 milyonu aşkın Suriyeli mazluma sahip çıktığını hatırlatarak, "Kapımıza sığınan hiçbir kardeşimizi eli kanlı katillere teslim etmedik, bırakmadık. 194 ülkenin içinde olduğu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 5 ülkenin dudakları arasına bir dünya mahkum edilemez. Daimi üye, geçici üye bu ayrımın olmaması lazım. Eğer olacaksa 20 üyenin 20'si de daimi üye ve dönüşümlü olacak. Dünyadaki her kıtadan, her inanç grubundan ülkeler bu daimi üyelerin içinde yerini alacak. Bu olduğu zaman adalet olur." ifadelerini kullandı.
Artık yeni bir dünyanın inşa edildiğini bildiren Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Birleşmiş Milletler eğer adaleti tesis edecekse, işte bunu ancak bu şekilde tesis edebiliriz. Aksi takdirde adaleti tesis mümkün değil. Şu anda Birleşmiş Milletler bunu başarabiliyor mu? Hayır. Bu kadar olaylar oluyor, Suriye sorunu 8 senedir devam ediyor çözebildi mi? Hayır. İsrail, her türlü zulmü yapıyor, verilen kararlar var, bu kararlara rağmen İsrail verilen kararlara uyuyor mu? Ne anlamı oldu bunun? İşte onun için adalet. Suriye halkını hak ve özgürlük mücadelelerinde yalnız bıraktılar ama biz yalnız bırakmadık."
"Diplomatik alanda yoğun çabalar yürüttük"
Türkiye'nin sınırlarının hemen yanında, bir dönem PYD-YPG'li teröristler ile DEAŞ'lı canilerin işgali altında bulunan 4 bin kilometrekarelik alanda huzurun sağlandığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şehitler vererek gerçekleştirdiğimiz operasyonlar sayesinde 260 binin üzerinde Suriyeli kardeşimizin vatanlarına dönmesini sağladık. Son İdlib krizinde olduğu gibi, tek bir sivilin dahi burnunun kanamaması için diplomatik alanda yoğun çabalar yürüttük. Bu gayretlerimizin meyvesini almaya da başladık. Bir dönem teröristlerin ellerini kollarını sallayarak dolaştığı bölgelerde, bugün Suriyeli çocuklar hiçbir korku duymadan okullarına gidiyor. Afrin'de, El-Bab'da, Cerablus'ta gidiyor. İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz. Ülkemize yönelik terör tehdidi son bulana, Suriye'nin geleceğine kasteden çetelerin kökü kazınana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Aynı şekilde ilk kıblemiz Kudüs'ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz. İsrail ve Amerikan yönetimlerinin Kudüs'ün izzetini ve onurunu ayaklar altına alan tacizlerine karşı mücadelemizi diplomaside en üst düzeyde vereceğiz."
Başkan Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatının Olağanüstü İstanbul Zirveleri'nde aldığı kararların uygulanması için her türlü çabayı gösterdiklerini, BM Genel Kurulu'nda alınan kararların dünyanın ilgisiyle olumlu bir şekilde geçtiğini söyledi.
"Müslümanlardaki vahdet eksikliği"
Erdoğan, "Son yıllarda yaşadığımız hadiselerin hepimiz için ibret kaynağı, uyanış vesilesi olması gerektiğine inanıyorum. Müslümanların dünya gündemini işgal eden meselelerde etkilerinin sınırlı olmasının temel sebebi... Az önce Kur'an-ı Kerim'den ayetler okundu, mealleri verildi. Ne yazık ki Kur'an-ı Kerim'in bu emrine Müslümanlar uymuyor. Uymadığı için bu parçalanmışlık bizi mahvediyor. Rabb'imiz, 'Hepiniz toptan Allah'ın ipine sarılınız, Allah'ın Kur'an'ına sarılınız, dağılmayınız, tefrikaya düşmeyiniz' buyuruyor. Devamında, 'Düşerseniz gücünüz gider, zayıf düşersiniz.'" dedi.
Böyle olduğu için İslam aleminin zayıf düştüğünü vurgulayan Erdoğan, bir, beraber, iri, diri olunması, kardeşliğin gereğinin yerine getirilmesi durumunda bir başka olacağını anlattı. Başkan Erdoğan, "Resul-i Kibriya Efendimizin ve Kur'an'ın tarifiyle 'bir bedenin uzuvları', 'bir duvarın tuğlaları gibi' olması gereken Müslümanlar, maalesef bugün vahdete hasret yaşıyor." dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bırakın küresel meseleleri, kendi dinlerini, kendi geleceklerini ilgilendiren konularda bile yeknesak bir duruş sergileyemiyor. Açık söylüyorum, Filistin meselesinin onca yıldır çözüme kavuşturulamamasının sebebi, İsrail'in hukuk tanımazlığından daha çok Müslümanlardaki vahdet yani birlik eksikliğidir. İşte sene 1948 Filistin neydi, şu anda geldiğimiz sene 2018 Filistin ne? Başladığımız yerdeyiz. 1948'de devasa topraklar ama şu anda maalesef bir avuç Filistin toprağı. Gözü dönmüş bazı Budistlerin Arakan'da kardeşlerimizi kameralar önünde vahşice katletme cesareti gösterebilmeleri de yine İslam dünyasının parçalanmışlığından kaynaklanıyor. Suriye'deki zulmün 7 yıldır bitirilememesinin nedeni de İslam dünyasına öncülük edecek devletlerin basiretsizliğidir. Tüm bu sorunların çıkmaza girmesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi gibi küresel barış ve istikrarın garantörü kuruluşların acziyetini elbette kabul ediyoruz. Bu kuruluşların, yapıları gereği, çoğu zaman küresel barıştan ziyade, belli güçlerin çıkarlarının korunmasına hizmet ettiklerini biliyoruz. Ancak, şunu kabul etmemiz gerekir ki sorunlarımızın çözümünü başkalarına bırakarak, asıl hatayı biz yapıyoruz."
"Müslümanlar olarak bizim mesuliyet üstlenmediğimiz meselelerde, diğer devletlerin yapıcı katkı sağlamalarını bekleyemeyiz. Hele medet umduklarımız bölgemizle ilgili hesapları olan ülkeler ise bu durumda sorumluluk tamamen bizim omuzlarımızdadır." diyen Erdoğan, yanlışı başkasında aramanın sadece zaman kaybettireceğine işaret etti.
"Hatalarımızla yüzleşme cesaretini gösterebilmeliyiz"
Bu açıdan dertlerin devasının başka yerlerde değil, içeride aranması gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, "Başkalarını suçlamak yerine, önce kendi hatalarımızla yüzleşme erdem ve cesaretini gösterebilmeliyiz. Ancak bu şekilde hatalarımızdan ders çıkararak tarihin tekerrür etmesine mani oluruz." dedi.
Allah'ın Kur'an-ı Kerim'de birliği emrettiğini, buna uyulması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "Eğer bizler, 'Ancak müminler kardeştir' emrine uyarsak o zaman netice alırız. Bunun için de bu kardeşliğimizi devam ettirmemiz gerekiyor. Renkler, ırklar, kavimler ne olursa olsun, sadece birliğimiz çok önemli." dedi. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Vahdet, önce bizden, şahsımızdan başlıyor. Diğerlerinden evvel bizim kendi aramızda birlik, beraberlik ve vahdeti temin etmemiz gerekiyor. Bunun yolu da birbirimizi Allah için sevmekten, birbirimize Allah için tahammül etmekten geçiyor. Kardeşlerimize kibirle değil tevazuuyla davranmayı, hataları karşısında anlayış göstermeyi, gerektiğinde affetmeyi öğrenmemiz şarttır. 'İman etmiş olamazsınız, birbirinizi sevmedikçe.' Bunu başarmamız lazım. Bu aynı zamanda cennetin yoludur. Birbirimizi ancak eksiklerimizle birlikte seversek bu cendereden çıkabiliriz. Mezhebi ve etnik farklılıklarımızı, çatışma veya üstünlük vesilesi değil, ümmetin renkliliğinin, zenginliğinin birer timsali olarak göreceğiz. Diğer din mensuplarını dışlamadan, insanlığın ortak paydalarında buluşmanın yollarını arayacağız. En iyi tebliğ metodu, Kur'an ve sünnet elbisesini giyinmektir. Vahiy inmeden önce 'Muhammed-ül Emin' diye anılan bir Peygamberin ümmeti olarak yaşantımızla, davranışlarımızla, nezaket ve dürüstlüğümüzle diğer insanlara örnek olacağız. Bilhassa siyasi alanda güçlü olmanın yollarını arayacağız."
Siyaset mekanizmasının talep, beklenti ve kaygıları karar alıcılara iletmenin en hızlı yolu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Bu alanı boş bırakan hiçbir grup, sayısı ne kadar çok olursa olsun hedeflerine ulaşamaz. Bu açıdan Amerikalı Müslümanların son dönemde siyasete ve önümüzdeki seçimlere yönelik artan ilgisini memnuniyetle karşılıyorum. Seçimler sonucunda pek çok kardeşimizi temsil ve karar makamında da inşallah göreceğimize inanıyorum. Türkiye olarak bu konuda tecrübe paylaşımına hazır olduğumuzu da ifade etmek istiyorum." diye konuştu.
"TÜRKEN, uzun yıllar FETÖ’cü hainlerin musallat olduğu yurt dışı eğitim alanında gerçekten önemli projelere imza attı"
Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kurulu görüşmelerine katılmak için New York'ta bulunan Başkan Erdoğan, Mandarin Otel'de gerçekleşen "TÜRKEN Vakfı Geleneksel Gala Yemeği"ne katıldı. Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan akşam yemeğinde ''Gençlik Köprüleri'' projesinin tanıtım filmi gösterildi.
Konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, bir yıllık aranın ardından TÜRKEN ailesiyle tekrar beraber olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, ''Artık geleneksel hale gelen bu muhabbet sofrasında, bu gönül sofrasında bizleri buluşturan herkese şükranlarımı ifade ediyorum. Bu akşamki davete icabet eden, iştirakleriyle bizleri onurlandıran tüm kardeşlerime hoş geldiniz diyorum. Köklü vakıf geleneğimizin Amerika’daki mümessili olarak gördüğüm TÜRKEN’i 2014 yılından bu yana elde ettiği başarılardan ötürü kutluyorum.'' dedi.
Erdoğan, TÜRKEN'in sadece Türkiye'den gelen öğrencilerin akademik, sosyal ve ilmi girişimlerine katkıda bulunmakla kalmadığını, vakfın aynı zamanda Türk ve Amerikan sivil toplum kuruluşlarının işbirliklerini güçlendirmeleri için mümbit bir platform görevini ifa edeceğini söyledi.
Hayata geçirilen projeler ve gerçekleştirilen temaslarla Türkiye ile ABD arasında yeni beşeri köprüler kurulduğunu belirten Erdoğan şöyle devam etti:
''Tecrübe paylaşımı yanında ortak meselelerde işbirliğine imkan veren bu çalışmaları yakından takip ediyor, memnuniyetle karşılıyoruz. Hatta Yurtdışı Türkler Başkanlığıyla müşterek bir çalışmanın içerisine girilmesi de inanıyorum ki bunu çok daha yaygın, çok daha etkin hale getirecektir. Nitekim bu hafta içerisinde yaklaşık 100 kişilik bir grup Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne gelmiş. Külliyeyi gezdikten sonra bir tevafuk eseri kendileriyle bir araya geldik, orada müşterek resimler çektirdik. Onların o andaki heyecanı gerçekten görülmeye değerdi. Gerek Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ni gezip oradaki tabii ki böyle bir eseri görmeleri onlarda meydana getirmiş oldukları heyecan, onlarda meydana getirmiş oldukları aşk, onlara farklı bir özgüven aşılayacaktır. Ve şu anda Türkiye yatırımlarıyla her şeyiyle inanıyorum ki Türkiye'yi gezmemiş olan buradaki gençlerimiz için de ayrı bir gurur vesilesi olacaktır. Bu bakımdan bu gezileri çok çok anlamlı buluyorum. Aynı zamanda Türkiye'den de buraya gönderilecek gençlerimizin buralarda belli bir süre kalmaları ve o süre içerisinde farklı etkinlikler veyahut da dil eğitim öğretimleri noktasında bir çalışma içerisine girmeleri de ayrı bir kazanım sağlayacaktır. ''
TÜRKEN’in, kendini sadece öğrenci yurtları ile sınırlandırmayarak, ihtiyaç sahiplerinin de elinden tutmaya başlaması, hizmet yelpazesinde dayanışma ve yardım etkinliklerini de eklemesinin takdire şayan olduğunu aktaran Erdoğan şunları söyledi:
''Bu vizyonuyla TÜRKEN, inşallah önümüzdeki dönemde Amerika’da sivil toplumun farklı alanlarında adını daha fazla duyuracaktır. 4 yıllık kısa bir süre içerisinde böylesi güzel projelere, böylesi anlamlı hizmetlere imza atan vakfımızın tüm emektarlarını tebrik ediyorum. Tabii bu arada inşallah Birleşmiş Milletler Merkezi'ne yakın mesafede artık temeli atılma durumunda olan bu muhteşem binasıyla da Amerika'da çok daha etkin hale gelecek olan TÜRKEN, bundan sonra diğer eyaletlerde yapacağı açılımlarla da bu süreci hızlandıracaktır diye inanıyorum. ''
"Hiçbir başarı insana altın tepside sunulmaz"
Konuşmasında gençlere de seslenen Erdoğan, şunları söyledi :
''Unutmayın, zahmetsiz rahmet olmaz. Hiçbir başarı insana altın tepside sunulmaz. Şikayet etmek, etrafımızda hemen her gün şahit olduğumuz adaletsizlikleri, sıkıntıları, zulümleri eleştirmek, bunlar gayet kolaydır. Evimizin, okulumuzun veya iş yerimizin konforunda ümmet coğrafyasının parçalanmışlığından, kimi toplumları esir alan cahillik ve çatışmalardan dem vurmak da gayet kolaydır. Zor olan tüm bu sorunların, bütün bu sıkıntıların aşılabileceği inancıyla düşündüklerimizi, inandıklarımızı, söylediklerimizi hayata geçirmektir. Zor olan eleştirdiğimiz hususların çözümü yolunda küçük de olsa, basit de olsa bazı adımlar atabilmektir. Mesele, karanlığa kızmak yerine onu delecek bir mum yakabilmektir. Her insan eserleriyle anılır. Geride güzel bir miras bırakmak için yapılması gereken 'Bismillah' deyip, halka ve Hakk'a güvenerek harekete geçmektir. Bizim tarihimiz, başlangıçta önemsiz gibi görünen kimi çalışmaların, Allah'ın takdiri ve yardımıyla ileride insanlığa yön veren eserlere dönüşmesinin örnekleriyle doludur.''
Yazılan bir kitabın milyonlarca ilim yolcusunun susuzluğunu giderdiğini, açılan bir okulun yüzbinlerce öğrencinin yetişmesini sağladığını, kurulan bir vakfın senelerce ihtiyaç sahiplerinin hacet kapısı olduğunu ifade eden Erdoğan, "İnşa edilen bir cami, bir medrese, bir çeşme, bir aşevi, kimi zaman da yol üzerinde yapılan bir kervansaray, asırlar boyu insanlara hizmet etmiştir. İşte bunun için bizim kültürümüzde hayır işlemek, geride hayırla yad edilecek eserler bırakmak çok önemlidir.'' diye konuştu.
Ecdadın sosyal ve beşeri hayatta karşılaştığı tüm sıkıntıların çözümünü devletten beklemek yerine, kurduğu vakıflarla bizzat kendisinin üstlendiğini belirten Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
''Göçmen kuşların tedavisine yönelik vakıflardan sokak hayvanlarına, esirleri kurtarma vakıflarından yetim kızlara çeyiz hazırlama vakıflarına kadar her alanda müesseselerimizin bulunmasının sebebi budur. Amerika’da eğitimlerini devam ettiren gençlerimiz başta olmak üzere, herkese rehberlik etmesi için bir yazarımızın şu hikmet dolu cümlelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. 'Bir şey yap, güzel olsun. Huzura vesile olsun. Rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin. Bir şey yap, doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Bir şey yap, adil olsun. Haktan hukuktan ayrılmasın. Zalime haddini bildirsin. Mazlumun payını versin. Bir şey yap, iyi olsun. Hizmetten, hürmetten merhametten müteşekkil olsun. Kalpleri yumuşatsın, garibin yolcunun, zayıfın derdine derman olsun. Bir şey yap, barış olsun. İnsanların kin ve nefretten uzaklaşın, bombalar patlamasın, çocuklar ölmesin.''
Asırlar boyunca ecdadın yaptığı gibi, bir avuç gönül sahibi insanın halis niyetlerle iyiliğe, barışa, yardımlaşma ve dayanışmaya dair güzel şeyler yapmak için başlattığı TÜRKEN'in bugün gerçekten takdire şayan bir konuma ulaştığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''4 yıl önce bu topraklara 'Bismillah' diyerek dikilen fidan artık kök saldı, meyve vermeye başladı. Ruhunu bir dolara satan alçaklara inat TÜRKEN, faaliyetleriyle ülkemizin gururu oldu. TÜRKEN, uzun yıllar FETÖ’cü hainlerin musallat olduğu yurt dışı eğitim alanında gerçekten önemli projelere imza attı.''
TÜRKEN'in New York ve Londra gibi tutunmanın, kimliğe ve değerlere sahip çıkmanını zor olduğu metropollerde Türk gençler için korunaklı bir yere dönüştüğünü belirten Erdoğan, "TÜRKEN 4 yıl gibi kısa bir sürede yurt dışındaki gençlerimizin yuvası, ailesi, arkadaşı, dara düştüğünde kapısını çaldığı en yakın dostu haline geldi. Bizlere bu başarıları yaşatan Rabbimize sonsuz hamdüsenalar ediyoruz. İnşallah prensiplerimizden sapmadan çalışmalarımızı devam ettireceğiz." diye konuştu.
"Birbirimizi Allah için sevmeye devam etmeliyiz"
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bazı hususlar olduğuna dikkati çeken Erdoğan,"Her şeyden önce kibre bulaşmamalı; tevazu, nezaket ve samimiyeti bir an olsun elden bırakmamalıyız. Şeytanın sağımızdan ve solumuzdan yaklaşarak bizi gerçek gayemizden saptırmasına müsaade etmemeliyiz. Amaçların yerini araçların, muhabbetin yerini nefretin, dayanışmanın yerini kavganın ve çatışmanın almasına fırsat vermemeliyiz. Birbirimizi Allah için sevmeye devam etmeliyiz." diye konuştu.
“Ben” değil “biz” demekten, bu şekilde davranmaktan hiç vazgeçilmemesi gerektiğini, her imkanın aynı zamanda bir imtihan olduğunu vurgulayan Erdoğan,"Şu an elde ettiğimizi düşündüğümüz başarılar, bizlerin gayretinden daha çok Yüce Mevla’nın hepimize bir lütfudur, bir ikramıdır. Hassasiyetler kaybolursa, hasbiliğin yerini hesapçılık alırsa, bu imkânları da kaybederiz." ifadelerini kullandı.
"İslam coğrafyasının kardeş kavgaları ve iç çatışmalarla gündeme gelmesi üzüntü verici"
Erdoğan, ümmet ve insanlık olarak gerçekten zor zamanlardan geçirildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Her gün şahit olduklarımız karşısında hem insanlığımız, hem kardeşliğimiz sınanıyor. Yüzyıllar boyu insanlığın ilim, irfan ve hikmet merkezi olan kadim şehirler maalesef bugün kan ve gözyaşıyla anılıyor. Asırlar boyunca ilim âşıklarının susuzluğunu gideren meşhur Musul Kütüphanesi, işgalcilerin elinde adeta enkaza döndü. Bağdat Kütüphanesi’nin her biri hazine değerindeki binlerce nadide kitabı ya imha edildi, ya çalınarak yurt dışına kaçırıldı Bugün Halep’in Şam’ın, Hama’nın, Trablus’un, Sana’nın çatışmalarla gündemde olması ne kadar acıdır!..
İslam coğrafyasının kardeş kavgaları ve iç çatışmalarla gündeme gelmesi ne kadar üzüntü vericidir!.. Birbirine kenetlenmiş tuğlalar gibi olması gereken insanlar, emperyalistlerin kışkırtmalarıyla her gün bir birinin kanını döküyor. Biz böyle mi böyle hale mi düşmeliydik eğer biz müminsek, müslümansak biz böyle olamayız. Ne diyor Kitab-ı Furkan da? "Dünya mersust". Biz o tuğlalar gibi birbirine kenetlenmiş müminler olmak zorundayız. Böyleysek bunun da gereğini yerine getirmemiz gerekir."
Yüzyıllar boyunca barışın sembolu olan Kudüs'ün mahzun bir şekilde ayakta kalma mücadelesi verdiğini kaydeden Erdoğan,"İsrail yönetiminin yol verdiği radikal Siyonistler, bu mukaddes şehrin tarihi dokusuna yönelik saldırılar düzenliyor. Müslümanların güçsüzlüğünden, aralarındaki vahdet eksikliğinden cesaret alan İsrail, ilk kıblemizin İslami karakterini silmeye çalışıyor. İşgale karşı direnen Filistinli sivilleri ise 'terörist yaftası' altında tüm dünyanın gözü önünde katlediyor. Sözüm ona demokrasi havariliği yapan pek çok ülke, Filistinli sivillerin vahşice öldürülmesi karşısında seslerini dahi çıkarmıyor. Kendileri söz konusu olduğunda tek bir taşlarının yerinden oynamasına, tek bir camlarının kırılmasına tahammül edemeyenler, Filistinlilerin başlarına yıkılan evlerini görmezden geliyor."
"Mesele İsrail olunca tüm hassasiyetlerini rafa kaldırıyorlar"
Erdoğan, "Yakaladıkları her fırsatı ülkemizi eleştirmek için kullananlar, mesele İsrail olunca, İsrail’in işlediği cinayetler olunca ne yazık ki tüm hassasiyetlerini rafa kaldırıyorlar." diyerek BM Genel Kurulunda bugüne kadar birçok karar alındığını belirterek, bunların kaçının uygulamaya girdiğini sordu.
İsrail'in BMGK'da önemli bir garantörü olduğunu belirten Erdoğan, "BMGK’dan kolay kolay aleyhinde karar çıkarmak mümkün değil. Zira bir ülkenin dudağının arasından hayır çıktı mı bitti iş. Onun için 'Dünya 5'ten büyüktür' diyorum. Onun için 'artık BM’nin reforme edilmesi gerekiyor' diyoruz. Artık İkinci Dünya Savaşı'nın dünyası yok. Bu yeni dünyada BM’nin değişmesi gerekiyor, reforme edilmesi gerekiyor. Şu anda 194 üyesi olan BM’nin 194 üyesinin de daimi üye olarak görev alabileceği dönüşümlü bir sistemin BM’de olması gerekir eğer adil bir dünya istiyorsak. Her kıtanın, her inancın Her rengin temsil edildiği bir BMGK sadece belli bir grubun belli bir inancın değil hepsinin yer alabileceği bir BM. İnanıyorum ki dünyanın o beklenen barış adil kokulu havasının teneffüse imkan verir." diye konuştu.
"Türkiye’nin DEAŞ’lı ve PKK’lı teröristlere karşı yürüttüğü meşru operasyonlarını eleştiri yağmuruna tutanlar, devlet terörü uygulayan rejimler ve yönetimler karşısında hiçbir adım atmıyorlar." diyen Erdoğan benzeri bir kayıtsızlığa son 7 yıldır Suriye'de şahit olunduğunu belirtti.
Dünyadaki devlerin savaşlarla ilgili ağzını açtığı zaman sadece kimyasal silahlar dediğini, sadece kimyasal silahlara karşı tavır koyduğunu kaydeden Erdoğan sözleri şöyle sürdürdü:
''Kimyasal silahlarla kaç kişi öldü? Bakıyorsunuz yüz, iki yüz, üç yüz beş yüz, bin, iki bin, beş bin. Peki konvansiyonel silahlarla ne kadar insan öldü? Yüzbinlerce, yüz binlerin öldürüldüğü bir coğrafyada acaba o konvansiyonel silahları kullananlara karşı dünyanın bir şey söylediğini duyuyor muyuz?''
Konvansiyonel silahlara vurgu
1915 senesindeki kimyasal silahlarla ilgili kararın hala egemen olduğunu ve bunun güncellenmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Böyle adaletsiz bir anlayış olmaz. Kimyasal silahtan şu anda çok daha fazlası konvansiyonel silahlarla öldürülüyor. İşte bunun şu anda en yakın deneyimi nerede Ortadoğu’da. Bu kadar açık net ortada. Ama hiçbir zaman bu ülkelerin ağzından konvansiyonel silahlarla ilgili bir söz duyamazsınız. Ağızlarını açtıklarında kimyasal silah diyorlar. Bununla ilgili böyle bir karar, bir yasal düzenleme yapılabilir. Bu her zaman olacak bir şey değil, bunların güncellenmesi lazım. Ve masaya yatırıldığı zaman kimyasal, konvansiyonel hepsinin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yani sonucu insanlığın ölümü olan hangi silah olursa olsun bunun yasaklanması gerekir buna göre de tedbirlerin alınması gerekir.''
1 milyon masum Suriyelinin hayatını kaybetmesine, 13 milyon Suriyelinin evlerini terk etmesine neden olan vahşet karşısında, birçok devletin kılını dahi kıpırdatmadığını belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kimyasal silahlarla yapılan saldırılara gösterilen tepki, her gün konvansiyonel silahlarla öldürülen binlerce sivilden, varil bombaları altında can veren çocuklardan esirgeniyor. 3 buçuk milyon şu anda bizim topraklarımızda biz ev sahipliği yapıyoruz. Şu ana kadar 35 milyar dolar biz harcama yaptık. Ve bize değişik yerlerden dünyadan gelen yardım yok. AB’nin söz verdiği 3 milyar dolarlık ilk taksidin tamamı dahi gerekli kurumlara. Zaten bizim bütçemize değil aracı kurumlar vasıtasıyla tam gelmiş değil. Bunu da söylediğimiz zaman rahatsız oluyorlar. Hesap kitap herşey ortada. 3 artı 3 dediniz onu daha ödemediniz. Ardı gelecek dediler gelmedi.
Aman kapılarınızı açmayın dediler ondan da çok korkuyorlar. Kapılar bir açılırsa acaba bu mülteciler avrupayı istila ederse işlerine geldiği zaman türkiye gerçekten ağır bir yükün altında bunu da söylüyorlar. Ama bütün bunlara nasıl bir katkıda bulunabiliriz buna gelince ona yanaşmıyorlar."
Balistik füzelerin hastanelerde, ekmek kuyruklarında, okullarda insanlar acımasızca katledilirken, istisnalar dışında bu vahşete sesini yükselten, tepki koyan olmadığını vurgulayan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
"BMGK Suriye'de de sessizliğe gömülmüştür"
"Burada şu acı verici gerçeği üzülerek ifade etmek zorundayım. Günümüzde kimliğine bakmadan mazlumun hakkını koruyacak, yine kimliğine bakmadan zalimden hesap soracak ne bir kurum, ne bir mahkeme, ne de herhangi bir mekanizma vardır. Uluslararası güvenliği temin ile mükellef BMGK gibi kurumlar Bosna’da, Kosova’da, Ruanda’da, Yemen’de, Filistin’de, Arakan’da olduğu gibi Suriye’de de sessizliğe gömülmüştür. Nerede bunlar? Bunların hiç bu saydığım yerlere gittiğini duydunuz mu? Hiç buralarda gezdiklerini, gördüklerini buralarda bir destek verdiklerini duydunuz mu?"
Somali’deki en büyük büyükelçiliğin Türk büyükelçiliği olduğunu, diğer devlerin büyük elçiliklerinin konteynırlarda ve şehrin dışında olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Somali'de hastaneler okullar açtık. Havaalanın restorasyonun biz yaptık elimizi oradana orada şu anda Somali ordusunun eğitimini TSK veriyor ve onların terörle en büyük desteği biz verdik." diye konuştu.
"Srebrenitsa katliamına engel olamayan bu kurumlar, 20 yıl sonra Halep’teki sivil ölümlerini sadece uzaktan seyretmişlerdir. Şayet Türkiye’nin çabaları olmasaydı, İdlib'de de muhtemelen aynı felaket yaşanacaktı." diyen Erdoğan bu bağlamda Soçi, Ankara, Tahran'da zirveler yapıldığını son olarak da Soçi'de bir mutabakat imzalandığını kaydetti.
Erdoğan Soçi mutabakatı için, "Böylece yeni bir süreci başlattık. Böylece İdlib’de ürkülen korkulan büyük bir katliamın önüne geçilmiş oldu." ifadesini kullandı.
"Kanayan bir yarayı sarmak için gerektiğinde ölümü dahi göze alırız"
"Bizim inancımızda zulme rıza zulümdür." diyen Erdoğan, Türklerin itikadı gereği mazlumun da zalimin de itikatına bakmadığının sözlerine ekledi.
Erdoğan, konuşmasının devamında, Mehmet Akif Ersoy'un, “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!/Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım./ Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” dizelerini anımsatarak, "Evet, kanayan bir yarayı sarmak için gerektiğinde ölümü dahi göze alırız." dizelerini okudu.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı