Eşitsiz kız kardeşlik!
“Eşitsiz Kız Kardeşlik”, Aslı Davaz imzalı, dünya savaşlarını ve imparatorluklardan ulus devletlere geçişi yaşamış bir kuşağın izini öncü kadın ve kadın hareketlerinin lokomotifliğinde süren geniş bir inceleme. Çalışma kadınların sadece toplum içindeki eşitsizliği değil, Doğulu ve Batılı kadınlar arasındaki “eşitsiz” kız kardeşliği de gözler önüne seriyor. kadın hareketi uluslararası ve ulusal alanlarda siyasal ve ekonomik boyutlarıyla inceleniyor. Yapıtta kadın hareketleri, anavatanı olması dolayısıyla Batı merkezli ele alınmakla birlikte Türkiye ve Ortadoğu’daki hareketler ve etkileşimler de özel başlıklar altında veriliyor. Uluslararası kadın hareketinin geçmişi, örgütlenme adına yürütülen zorlu mücadele öncelikle on sekizinci yüzyılın sonlarında başlayıp yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar süren seçme-seçilme hakkı temelinde sunuluyor.
Eşitsiz Kız Kardeşlik’te, kadın hareketi uluslararası ve ulusal alanlarda siyasal ve ekonomik boyutlarıyla inceleniyor. Yapıtta kadın hareketleri, anavatanı olması dolayısıyla Batı merkezli ele alınmakla birlikte Türkiye ve Ortadoğu’daki hareketler ve etkileşimler de özel başlıklar altında veriliyor.
Otuz yılı aşkın bir süredir kadın konulu belgelerin sağlanması, korunması ve okuyucuya ulaştırılması konusunda önemli çalışmalar yürüten Aslı Davaz’ın hazırladığı incelemede; uluslararası kadın hareketinin geçmişi, örgütlenme adına yürütülen zorlu mücadele öncelikle on sekizinci yüzyılın sonlarında başlayıp yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar süren seçme-seçilme hakkı temelinde sunuluyor.
İnceleme beş bölümden oluşuyor: “Uluslararası Feminist Hareket ve Türk Kadın Birliği (TKB)”, “Cumhuriyet’in İlk Feministleri ve Uluslararası Feminist Hareketin Öncüleri”, “Dünya Kadınlarının Müslüman Bir Ülkede Yaptığı İlk Kongre ve Fesih Sonrası TKB’nin Uluslararası İlişkileri”, “İkinci Dünya Savaşı Sonrası Uluslararası Birlik ve İkinci Dönem TKB” ve savaş sonrası ortaya çıkan yeni dünya düzenine göre Uluslararası Kadın Hareketi ile TKB hattını ele alan “Bir Dönemin Sonu.”
HAPSİ VE ŞİDDETİ GÖZE ALDILAR
Çalışmada yaklaşık 150 yıllık bir sürece tarihlenen kadın hareketinin uluslararası gelişimi, ulusal alana özgün kültürel ve konjonktürel sirayetiyle de ortaya konuluyor.
Dalga dalga yayılan kitlesel süfrajist hareket, direnişçi, öncü kadınlar; düzenlenen eylem, kongre ve konferanslar; kurulan örgüt ve birlikler eşliğinde geniş kapsamlı sunuluyor.
Seçme-seçilme hakkı mücadelesinde benimsenecek yöntem konusunda özellikle süfrajist oluşumda yaşanan bölünme, incelemenin rotasında önemli bir kavşak.
Kadınların bir bölümünün daha radikal bir yöntem benimsemesinin süfrajist hareketi nasıl ikiye böldüğünü vurguluyor Aslı Davaz.
DÜNYANIN TÜM SÜFRAJETLERİ (*), BİRLEŞİN!
Bu arada süfrajet’in tanımını anımsatırsak; süfrajet; yasalara gerektiğinde agresifçe karşı gelen, tutuklanmayı, hapse atılmayı, açlık grevi yapmayı göze alan direnişçi kadınlara zamanla verilen ad.
Christabel Pankhurst ile birlikte Kadınların Toplumsal ve Siyasal Birliği’nin kurucusu olan ünlü feminist Emmeline Pankhurst’ün (1858-1928); 1914 yılında, yirmi bin süfrajetin katıldığı bir protesto eyleminde yaka paça tutuklanması buna önemli bir örnek.
Aynı şekilde seçme ve seçilme hakkı çerçevesinde 4 Haziran 1913’te kendisini taleplerine yanıt vermeyen Kral V. George’un atının altına atan ve tutuklanan İngiliz süfrajet Emily Wilding Davison da öyle.
Parlamento binasına Kral’ı uyaran bir yazı yazdığı için 1909 yılında hapse atılan dönemin ünlü heykeltraşı Marion Wallace Dunlop ise kadın mücadelesinde ilk açlık grevini başlatan isim olarak anılıyor.
Yine ABD’de Alice Paul’ün düzenlediği militan eylemlerden, Beyaz Saray önünde yaptığı oturma eyleminin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı öncesinde Kadınların Toplumsal ve Siyasal Birliği bünyesinde iki bin militanın radikal eylem yapmaya hazır bulunması da öyle.
Uluslararası feminizm, kölelik karşıtlığı, barış ve sosyalizm uğruna mücadele veren uluslararası yapıların bünyesinde filizlendi. Bu hareketler evrenselliği içselleştirmiş, “Vatanımız dünyadır, bütün insanlar kardeşimizdir” şiarını benimsemişti.
KİTAP VE MAKALELERİYLE DE SAVAŞTILAR!
Militan mücadele yürüten kadınlar dışında, yazdıkları kitap ve makalelerle hareketin düşünsel zeminini geliştiren pek çok kadın da mücadelenin önemli birer halkasıydı.
İlk kertede şu isimler sayılabilir:
1- Uluslararası kadın hareketinin ilk dönemini başlatan Kölelik Karşıtı Dünya Konvansiyonu’nu 1840 yılında, Londra’da toplayan ABD’li Lucretia Mott ve Elizabeth Cady Stanton. Mott ve Stanton’un sekiz yıl sonra New York Seneca Falls’ta, Amerikalı feminist kadınların ve ilerici erkeklerin bir araya geldiği ulusal bir toplantı düzenlediklerini ve toplantının sonunda Kadın Hakları Bildirgesinin kaleme alındığını da belirtelim.
2- Kölelik karşıtı radikal fikirleriyle bilinen İngiliz radikal feminist Anne Knight.
3- Kadınların siyasal eşitliğini talep ettiği için hapis yatan Fransız feministler Jeanne Deroin, Pauline Roland.
4- Almanya’da haftalık feminist dergi Frau Zeiting’i çıkaran ve “Özgün olmak hiçbir şeydir; oysa özgürleşmek cennettir!” sözü sloganlaşan Louise Otto Peters.
5- “Kadınların Oy Hakkı” makalesinin yazarı Harriet Taylor Mill.
6- “Herta” adlı romanıyla tanınan İsveçli roman yazarı, feminist aktivist Fredrika Bremer.
7- Yugoslavya’yı temsil eden Sırp, Hırvat, Sloven kadın hareketlerinin önemli isimlerinden, ulusal olduğu kadar uluslararası çalışmalarıyla da tanınan Alojzija Stebi.
8- Romanyalı feminist, süfrajist, Romanyalı Kadınlar Ulusal Ortodoks Derneği kurucusu, Balkan ülkeleri Kadınların Küçük Antantı yöneticilerinden Alexandrina Cantacuzino.
9- La Française gazetesi yazı işleri müdürü, süfrajist, politikacı, Radikal Sosyalist Kadınlar Ulusal Konseyi onursal başkanı, 1935 İstanbul Kongresi delegesi, Cècile Brunschvicg.
Bu arada 20. yüzyılın başında, çeşitli ülkelerde kadın hareketinin ürettiği belgelerin korumaya alındığı, başta Marguerite Durand, Marie-Louise Bouglè, Maira Vèrone, Hèlene Brion, Gabrielle Duchêne, Mauo Wood Park, Mary Beard, Carrie Chapman Catt olmak üzere, önemli aktivistlerin öncülüğünde kurulan arşiv merkezlerini de örnekliyor Davaz.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemini yaşamış Halide Edip, Fatma Aliye, Şair Nigar, Emine Semiye’nin evraklarının birbirinden çok farklı yolculuklar yaptığının vurgulandığı çalışmada özellikle Halide Edip’in arşivlerinin dünyanın dört bir yanına dağıldığı belirtiliyor. Necile Tevfik Arşivi ise çalışma da sık sık başvurulan arşivlerden biri olarak dikkat çekiyor.
DOĞU VE BATI FEMİNİSTLERİNİN FARKI
19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın başlarına kadar olan süreçte dünyanın dört bir tarafında gelişen kadın hareketlerinin hemen hepsi, uluslararası harekete dahil oldu.
Her ülkenin kendi özgün koşullarına göre şekillenen bu hareketler birçok alanda birbirine benzese de kurulan örgütler, amaçları ve mücadele yöntemleri bakımından farklılıklar taşıyordu.
En önemli ortak noktaları ise eşitlik ve özgürlük mücadelesiydi. Batı’daki dernekler ilk yıllarda hayırseverlik, kadın eğitimi konularında çalışmalar yürütmüş ve kısa süre sonrasında da tam eşitlik taleplerini içeren bir mücadele başlatmışlardı.
Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nda çok sayıda kadın derneği kurulduğunu da yazan Aslı Davaz, bu derneklerin Batı’daki kadın hareketlerinden en önemli farkının, siyasal haklar elde edilmesini öncelikli amaç edinmemesi olduğunu vurguluyor.
Ve Batı’daki gibi kitlesel sokak eylemleri ve toplantılar yaptıklarının söylenemeyeceğini de ifade ediyor.
OSMANLI’DAN CUMHURİYET’E MİRAS!
Aslı Davaz’ın kitabı hazırlarken yanıt aradığı noktalardan biri de bu; yani uluslararası ilişkiler alanında Osmanlı kadın hareketinin, Cumhuriyet kadınlarına enternasyonalist kızkardeşlik temelinde bir miras bırakıp bırakmadığı.
Yazarın vargısı; eski ve yeni her iki devletin benimsediği, örgütlenme modellerinin gelişmesine engel olan, sivil örgütlenme politikası nedeniyle söz konusu mirasın “kayda değer olmadığı” yönünde.
İncelemede ayrıntılarıyla ortaya konulduğu gibi Osmanlı aktivistlerinin çalışmaları, yazıları, yayınları, örgütlendikleri derneklerin sayısı ile erken Cumhuriyet dönemi feministlerinin çalışmaları karşılaştırıldığında, Cumhuriyet dönemi feministleri de bu nedenle parlak bir tablo çizemiyor.
Bu noktada Batının süfrajist, eşitlikçi ve özgürlükçü örgütlerine en yaklaşabilen iki örgüt söz konusu: Osmanlı feministlerinden Ulviye Mevlan Civelek ve arkadaşlarının 28 Mayıs 1913’te kurduğu Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-i Nisvân Cemiyeti ile Cumhuriyet’in ilk feministlerinden Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarının 15 Haziran 1923’te kurduğu Kadınlar Halk Fırkası.
İncelemede on dokuzuncu yüzyılın sonunda doğan Cumhuriyet’in ilk feministleri ise şu isimlerle anılıyor:
Halide Edip, Âfet İnan, Lâtife Bekir, Lâmia Refik, Seniha Rauf, Necile Tevfik, Efzayiş Suat, Nermin Muvaffak, Dr. Pakize İzzet, Mihri Hüseyin Pektaş, Safiye Hüseyin Elbi, Leman Fuat, Faika Nahit, Nebahat Hamit, Piraye Tor, Saadet Refet, Ayşe Remzi, Madiha Fethi, Aliye Halit, Aliye Esad, Arayiş Hüseyin, Hasene Ilgaz, Belkıs Halim, Seniye Cenani, Zekâvet Zati, Emine Saffet.
ORTADOĞU İLE OSMANLI KADIN HAREKETİNİN GELİŞİM ÇİZGİSİ AYNI
İncelemenin önemli vargılarından biri de Ortadoğu’nun erken dönem hak arama mücadelesi ile Osmanlı kadın hareketinin eğitim hakkı, peçeye karşı mücadele ve din alanında reform yapılması noktalarında aynı gelişim çizgisi izlemiş olması.
Ortadoğu’da, Osmanlı topraklarına dahil olan ülkelerde, milliyetçilik ile feminizm arasında kalan bir kadın hareketi oluşmaya başlamıştı ve bunun niteliğini anlamakta, Huda Shaarawi öncülüğünde kurulan Mısır Faminist Birliği’nin yayın organı L’Egyptienne dergisi son derece yararlı olmuştu.
İncelemede bu noktada ilginç bir gerçekle de karşılaşıyoruz:
Osmanlı kadın hareketi ve Cumhuriyet’in ilk feministleri Ortadoğu’da gelişen güçlü kadın hareketlerine uzak kalmışlardı; seslerini hem Ortadoğu’da duyurabilmek hem de uluslararası kadın hareketiyle bağ kurmak üzere 1930’da Şam Kongresi’ni ve 1932’de Tahran Kongresi’ni düzenlemelerine; yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni ve TKB’yi model almalarına rağmen TKB tek bir tebrik mesajı göndermekle yetinmişti.
Bunun sebeplerini ve uluslararası alandaki ayrılıklar temelinde de irdeliyor Davaz.
Direniş ve mücadeleleri ayrı başlıklar altında anılan Ortadoğu’nun aktivist kadınlarının başlıca isimlerini vererek sonlandıralım yazıyı:
* Suriyeli feminist, yazar, şair, gazeteci Mary Ajamy.
* Şam Kadınlarının Uyanışı Derneği kurucularından, bağımsız-laik Suriye için ve peçeye karşı mücadele veren Nâzik el-Âbid.
* Saiza Nabarawi’yle birlikte Mısır Feminist Birliği’nin dünyaca tanınan kurucularından Huda Shaarawi.
* Yine eşitlik-özgürlük yanlısı İran kadın hareketinin önemli temsilcilerinden İran Yurtsever Kadınlar Birliği’nin kurucularından Mohtaram Eskandari, Nur Alboda Mageneh, Mastûre Afşar.
* Zeban-è Zenan gazetesinin kurucusu, 1932 Tahran Kongresi’nin hazırlayıcılarından Sedigeh Dowlatabadi.
Eşitsiz Kız Kardeşlik/ Aslı Davaz/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 944 s.
(*) On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında İngiltere de doğan, seçme ve seçilme hakkını elde etmek için savaşım veren, çoğunluğunu eğitimli, şehirli
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği