Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, AİHM’nin Demirtaş kararını değerlendirdi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi'nin Selahattin Demirtaş kararı üzerine Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı'nın açıklamaları tartışılıyor. Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen ile bundan sonra sürecin nasıl işleyeceğini, Batasuna ve Demirtaş davası arasındaki farkları konuştuk.

Yayınlanma: 25.12.2020 - 06:00
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, AİHM’nin Demirtaş kararını değerlendirdi
Abone Ol google-news

- AİHM’nin “Selahattin Demirtaş tahliye edilmeli” kararı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tahliye istemeleri ikiyüzlülük. AİHM bizim iç mahkemelerimiz yerine karar veremez” dedi. AİHM’de yıllarca görev yaptınız, AİHM kararları bizim için ne kadar bağlayıcı?

"Bizim iç mahkemelerimiz yerine karar veremez" deniyor ama AİHM böyle bir şey yapmıyor zaten. Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesine karar verecek olan tabii ki Türk mahkemesi. AİHM şunu yapıyor: Ortada Türkiye’nin taraf olduğu bir sözleşme var. Bu sözleşmenin ihlal edilip edilmediğine bakıyor ve “İhlal edilmiştir” diyor. O zaman Türkiye’nin yükümlülüğü, bu ihlali ortadan kaldıracak tedbirler almak. AİHM, kararında, bunun nasıl yapılacağını da söylüyor...

ANAYASADA VAR

- Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakarak...

Evet. Yapılması gereken budur diyor. Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olduğu için bir yükümlülüğü var. Bir taahhüt altına girmiş. Bununla da yetinmemiş, anayasasının 90’ıncı maddesine bir paragraf eklemiş. Burada da demiş ki, “AİHM kararlarıyla Türkiye’deki yasalar çelişirse AİHM kararlarına öncelik verilir...” Yani AİHM Türk hukukunun bir parçası. Yabancı bir mahkeme değil... Sözleşmenin 46. maddesi çok açık: “Taraflar, bu sözleşme gereğince AİHM kararlarına uymakla ve bu kararları uygulamakla yükümlüdür.” Şimdi başka bir şey var.

- Dün İçişleri Bakanı Soylu “AİHM’nin aldığı kararın hiçbir anlamı yoktur” dedi...

Bu söz, Türkiye’nin sözleşmeye attığı imzanın hiçbir anlamı yoktur gibi bir kapıya çıkar. Attığı imzaya değer vermeyen, kendi imzanızı küçülten bir söylem bu.

- Biz “AİHM kararına uymayacağız” deme hakkı var mı?

Hayır, yok... Çünkü sözleşmenin hükmü çok açıktır.

- Derse ne olur?

AİHM’nin emrinde kararları uygulatacak bir polis gücü yok. Onun yerine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi var. AİHM, kararlarında ihlali tespit eder ve orada bırakır. Kararın nasıl uygulanacağı Bakanlar Komitesi’ne aittir. Bazı çok önemli kararlarda AİHM kararı uygulamada ne yapılacağını da söyler ki bu kararda bunu yapmış, ‘serbest bırakılmalı' demiş. Bunu söylemesi önemli, çünkü Bakanlar Komitesi siyasi bir organ. Oradaki siyasi tartışmaları keser.

- Ne yapar?

Kararı kabul eder, arkasından gerekirse AİHM’ye üçte iki çoğunlukla yeniden gönderir. Bakanlar Komitesi yılda dört kez toplanıyor. Bu dört kez de dosyayı açık tutar, her seferinde büyükelçiye ‘Ne yaptınız’ diye sorar. Türkiye bu kararı nasıl uygulayacağını gösteren bir plan vermek zorundadır. Yapılacak bir tek şey derhal serbest bırakılması...

- İktidarın açıklamalarını nasıl okuyorsunuz?

Hukuk devletiyle ilgili bir sorun var olarak okuyorum. Eğer hukuku rafa kaldırdıysanız mahkeme kararlarını da uygulamazsınız.

REFORMU HATIRLATMASI

- Cumhurbaşkanı “Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı düşünüyoruz” demişti. AİHM kararlarının uygulanması Avrupa ile ilişkilerde ne kadar önemli bir yer tutar?

Avrupa bir değerler bütünüdür. Bu değerler bütününün içinde hukuk devleti de var. AİHM , Avrupa’da çok önemli bir organ. Avrupa Birliği tarafından da çok saygıdeğer. AİHM kararını uygulamayan bir Türkiye’de hukuk reformundan söz ediliyor. Hiç inandırıcı olmuyor.

- Erdoğan'ın şu sözleri önemli: “Demirtaş ile ilgili hüküm, aynı mahkemenin mesela İspanya’daki Batasuna Partisi kararındaki gerekçelerle açıkça çelişmektedir. Mahkeme, Batasuna davası kararında, bırakınız şiddet eylemlerini açıkça kınamamanın dahi cezaya konu suç sayılabileceğine hükmetmiştir. Terör örgütünün şiddet eylemini kınamamayı teröre destek olarak kabul eden bir mahkemenin, 6-8 Ekim 2014’te 39 vatandaşımızın hunharca katledilmesiyle sonuçlanan bir eylemin baş sorumlusunun tahliyesini istemiş olması, ikiyüzlülüktür.”

Batasuna’yla bu davayı karıştırmamak lazım. Batasuna, bir parti kapatma davası. Buradaysa bir siyasetçinin tutuklanması söz konusu. Tamamen farklı konular. Batasuna davasında bir dizi olaya bakarak partinin kapatılmasına karar veriliyor. Çünkü o bir dizi olay gösteriyor ki, Batasuna şiddeti teşvik eden, şiddet kullanan bir partidir ve demokrasiyle bağdaşmamaktadır. Burada Türkiye’nin ikinci büyük muhalefet partisinin genel başkanından söz ediyoruz. O nedenle Meclis’te daha fazla korunmaya ihtiyacı var deniyor kararda.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler