Frida Kahlo'nun acılı güzelliği

Resim yapmaya onu sakat bırakan kazadan sonra başlayan Frida Kahlo, 1938'de Meksika'ya gidip çalışmalarını izleyen André Breton tarafından sürrealist olarak tanımlanmışsa da bu tanımı reddederek "Ben kendi gerçeğimi resmediyorum" demişti.

Yayınlanma: 19.07.2010 - 08:56
Abone Ol google-news

Bir zamanlar kenti ikiye ayıran o gaddar duvarın yanı başındayken şimdi Berlin’in göbeğinde yer alan Martin-Gropius Bau Müzesi salonlarında geçen nisan ayı sonundan bu yana acılı bir güzellik dolaşıyor. Frida Kahlo’nun Avrupa’da açılan en büyük retrospektif sergisi yalnızca Berlin halkını değil, tüm Avrupalı Kahlo hayranlarını bu tarihi binaya çağırmakta. Üç yıldan fazla süren bir hazırlık ve araştırma aşamasından sonra 150’ye yakın parçayla açılabilen sergi, Frida’nın eline kalemi alıp çizdiği ilk desenden ölümünden hemen önce yaptığı tablolara, çocukluk fotoğraflarından taktığı kolyeye, giydiği kıyafetlere kadar geniş bir yelpazeye yayılmış.

1907’de Meksikalı bir anneyle Alman kökenli bir babanın dört çocuğundan biri olarak doğan ve 18 yaşındayken bir kaza sonucu sakat kalan Frida Kahlo 1954’te öldüğünde hayatının büyük bir bölümü kimi zaman hasta yatağında, 32 kez yattığı ameliyat masasında, yani büyük acılar içinde geçmiş bulunuyordu. Fiziksel acılar yetmiyormuş gibi, âşık olduğu, iki kez evlendiği ünlü duvar ressamı Diego Rivera’nın (karısının kız kardeşini bile başta çıkarmaya kadar varan) çapkınlıkları Frida’nın hayatını duygusal açıdan da fırtınalara sürüklemişti.

Resim yapmaya onu sakat bırakan kazadan sonra başlayan Frida Kahlo, 1938’de Meksika’ya gidip çalışmalarını izleyen André Breton tarafından sürrealist olarak tanımlanmışsa da bu tanımı reddederek “Ben kendi gerçeğimi resmediyorum” demişti.

Berlin retrospektifinin hazırlanması için dünyanın dört bir yanındaki 45 farklı koleksiyon taranmış, dedektif gibi çalışılarak Kahlo’nun seyirci önüne çıkmayan yapıtları bulunmuş. Serginin küratörü, sanat tarihçisi Helga Prignitz-Poda, Martin-Gropius Bau salonlarında kronolojik olarak sergilenen yapıtların çoğunu iki büyük Frida Kahlo koleksiyonundan, Meksika’dan, Xochimilco kentindeki Dolores Olmedo Patino Müzesi’nden ve Cuernavaca’daki Jacques ve Natasha Gelman Koleksiyonu’ndan almış. Bu iki büyük koleksiyonun parçalarının ilk kez bir arada yer alması sergiye benzersiz bir özellik katıyor.

Berlin’deki retrospektifin ilginç özelliklerinden biri de girişte yer alan ve oldukça kalabalık fotoğraf sergisinin küratörlüğünü Frida’nın üçüncü kuşak yeğenlerinden Cristina Kahlo’nun yapmış olması. Bu sayede hiçbir yerde görülmemiş fotoğraflar, hatta Frida üzerine yapılması planlanan ama tamamlanamayan belgesel filmin ilk bölümü gösteriliyor. Kahlo ölmeden önce ortaya yeni çıkmış olan renkli fotoğraf tekniğiyle çekilmiş ve tablolarındaki renkleri aynen yansıtan fotoğrafı öncelikle ilgi çekiyor.

Frida Kahlo yaşarken önce Rivera’nın karısı olarak tanınmış ama çalışmaları giderek dikkat çekmiş, özellikle ABD’yi ziyaretinden sonra uluslararası ün kazanmıştı. Avrupa’ya yeniden açılmasını sağlayan Berlin sergisinde ise sanatçının 1970’ten sonra yeniden keşfedilmesine, 2000’li yıllarda ise tek bir yapıtının 5 milyon dolara satılmasına katkıda bulunan “İki Frida”, “Kadife Elbiseli Otoportre”, “Kırık Kolon”, “Diego ve Ben”, “Kökler” gibi ünlü tabloları yer alıyor.

Yaşamı boyunca 200’den fazla yağlıboya, desen ve eskiz yapmış olan Frida Kahlo’nun birbirinden etkileyici otoportrelerinin birçoğu bu sergide görülebiliyor. Sergi 9 Ağustos’a kadar Berlin’de kalacak, ardından 1 Eylül-1 Aralık tarihleri arasında Viyana’daki Kunstforum’da yer alacak.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler