Geleceğimiz tehdit altında

Çiftçiler, tekellerin GDO'lu tohumlarına, kimyasal gübrelerine ve ilaçlarına mahkûm hale geldi. Tarım şirketleri tarafından benimsenen tek tip üretim, biyoçeşitliliği yok ediyor ve geleceğimizi de tehlikeye atıyor. GDO'lu tohumlarla yapılan endüstriyel tarım yüzünden dünyada ciddi bir gıda krizi yaşanıyor.

Geleceğimiz tehdit altında
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 17.08.2008 - 12:54

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) içeren tohumlarla Türkiye'de tarım yapılıp yapılmadığına ilişkin resmi bir veri olmamakla birlikte son 10-15 yıldır bu yöntemle üretim yapıldığı tahmin ediliyor. 33 yıldır çiftçilik yapan Türkiye Çiftçi Sendikaları Sözcüsü Abdullah Aysu, 1965 yılında bir dönüm buğdaya 8 kilo gübre verirken bugün 22 kilo gübre verdiklerini ancak o dönemin verimliliğini yakalayamadıklarını söylüyor. Bunun GDO'lu tohumlarla yapılan üretimden kaynaklandığını düşünen Aysu, geçen yıl hasattaki düşüşün kuraklıktan değil artık toprağın bağımlı hale geldiği kimyasal gübrede yaşanan fiyat artışından kaynaklandığını savunuyor.

Hububat Üreticileri Sendikası Genel Başkanı ve Çiftçi Sendikaları Sözcüsü Abdullah Aysu, Fransa hükümetinin, GDO'ları yasaklaması için açlık grevi yapan köylü lideri Jose Bove ve15 arkadaşının açlık grevine destek vermek için Paris'e yaptığı ziyareti ve deneyimlerini gazetemize anlattı.

Fransa'da Monsanto firmasının 11 yıl önce kolza ekimine başlaması ile GDO'lu tohumlara karşı ilk tepkinin oluştuğunu belirten Aysu, şunları söyledi: "Kolza, kanola denilen bitkinin ilk halidir. 1983'te Türkiye'de kanserojen madde içerdiği için kolza üretimine yasaklanmıştı. Dünyadaki ekimi ise daha önce yasak getirilmişti. 1999'da Monsanto firması, Fransa'da kolza ekimine başlayınca çiftçiler de eyleme başladı. 1999'da çiftçi ve çiftçi dostları Monsatno firmasının GDO'lu mısırlarını tarlalarda gidip biçtiler. Birçok dava açıldı, cezaevine giren çiftçiler oldu. Bu eylem bir gelenek haline geldi. ' Tırpancılar' adı verilen bu grup her yıl gidip GDO'lu ürünleri biçiyorlardı."

 Jose Bove'nin bu eylemler yüzünden hakkında en çok dava açılan kişi olarak simge isim haline geldiğini dile getiren Aysu, ilk mısır biçme eyleminden sonra GDO'nun Avrupa'da tartışılmaya başlandığının altını çizdi.

Yasa 1 yıl ertelendi

 Aysu, Fransa'da çiftçilerin ve doğaseverlerin GDO'ya karşı ciddi bir muhalefet oluşturduğuna dikkat çekerek, Sarkozy'nin 2007'de iktidara gelince GDO'lu üretimi serbest bırakacak bir yasa hazırlamaya başladığını anlattı. Jose Bove ve 15 arkadaşının bu yasaya karşı 3 Ocak 2008'de açlık grevine başladığını anımsatan Aysu, grevin tam da destek ziyareti yaptıkları gün, yani 8 Ocak'ta sona erdiğini söyledi.

Açlık grevi sonucu söz konusu yasanın bir yıl boyunca ertelendiğini ifade eden Aysu, şöyle konuştu: "Bu yıl Fransa'da GDO'lu üretim yapılmayacak. Ancak eylem sorunu çözmedi sadece durdurdu. Mücadelemiz devam ediyor. Açlık grevinin Paris'te başladığı dönemde 4 kıtadan çiftçiler başka bir konuyu tartışmak üzere Fransa'ya gidiyorduk. Avrupa Köylü Koordinasyonu üyeleri olarak Paris'te buluştuk. Via Campesina'ya (Çiftçilerin Yolu) bağlıyız. 97 ülkeden 137 ülke üye. Türkiye'denSendikaları olarak üyeyiz. Destek vermek için Paris'e gittik. Ayağımız uğurlu geldi sanırım, gittiğimiz gün grev bitti, yasa kalktı." 

Çiftçi bilinçli

Türkiye'de çiftçilerin GDO'lar konusunda bilinçli olduğunu ancak örgütsüzlük nedeniyle mücadele edemediğini anlatan Aysu, "Çiftçilere tohum meselesi konusunda eğitim verdik. Çiftçi, 'Tohumu çözelim, biz her şeyi çözeriz' diyor. Tohumun, üretim girdilerinin pahalılığından çok mustaripler. Gübreye şubat ayında yüzde 100 zam geldi. Bu yılki kıtlık, kuraklıktan değil pahalılıktan oldu. Çiftçi parasını ödeyip gübre alamadı. Bu toprak gübreye alıştı, almazsa verim beklemeyin" dedi.

Aysu, çiftçinin GDO'lu tohumların risklerinin farkında olduğunu, artık söz sahibi olmadığı üretim sürecinin sonunda büyük bedeller ödeyeceğini de bildiğini belirtti. Çiftçilerin sözleşmeli üretime mahkûm olduğunu anlatan Aysu, "Şirket bize kullanacağımız tohumu, ilaçlara gübreleme dönemlerini ve biçimlerini söylüyor. Söz sahibi değiliz. Ürünün sağlıklı olup olmadığına çiftçiler değil şirketler karar veriyor. Denetimi kamu değil şirketler yapıyor. Kamu destekleme alımı da şirketlere bırakıldı" diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon