Gençliğin geleceğe bakan iki yüzü

Gezi Parkında olan bitenleri izledim. Gezi Parkı olayı yanlış ve otoriter bir politik karara ve bugün dünya yüzünde simgeleşmiş bir doğa koruma bilincine aykırı bir planlamaya karşı simgesel bir gençlik gösterisidir. Kuşkusuz bunlara anneler, babalar, çocuklar ve sanatçılar gibi geleceğin aydınlattığı insanlar da katılmıştır.

Yayınlanma: 21.06.2013 - 06:41
Abone Ol google-news

Bu spontane direnç, Türkiye’nin geleceğinden şüphe edenleri bir az uyandırmış olabilir. 70 yıllık ağaç gövdelerinin arasında ışıldayan gözler, şarkı söyleyen dudaklar vardı. Cesurdular. Birden eski kuşaklar da damarlarında kan olduğunu anımsadılar. Bunun bir bilgisayar ve bilgisayarlı telefon devrimi, başka bir deyişle eski dünyanın sonunu ilan eden sayısız tarihi olgulardan biri olduğunu politikacılara anlatmak zordur. Telefon ithal edip satmak dijital telefonun getirdiği çağdaş yaşamı anlamak için yeterli olmuyor.

Gezi Parkı’nın direnişçi gençlerinin paralelinde yüzü geleceğe dönük başka bir genç kuşak grubu var. Bunları İstinye Park alışveriş merkezinde izledim.
Giysilerine bakarak erkekleri tutucu ya da çağdaş diye ayırmak zor. Tipik dindar giysisi içinde vaktinden önce yaşlanmış tipler hariç.
Bu genç kuşakların katıksız çağdaş yüzü kadın ve kızlarımızdır. Bunlar ister Taksim’de gazlansınlar, ister İstinye’de dondurma yesinler hep aynı. Başları açık, kolları çıplak, shortla dolaşıyorlar. Aralarındaki başı örtülü oranı Gezi Park’ındakine uyuyor.
İstinye Park, çağdaşın başka bir yüzünü sergiliyor. Burası bir kışlaya benzemiyor. Çağdaş çelik bir tasarım. Dünyanın her köşesindeki yeni yapıları gördüğüm halde beni bile etkileyen aydınlık koca bir mekân. Buraya girip etkilenmeyecek kimse olamaz. Oradaki gençler Fransa’dan ithal edilmiş dondurmaları yiyorlar, ithal telefonlar, Avrupa modasına uygun elbise, ayakkabı, mayo, yabancı kokular satın alıyorlar. Amerikan musikisi dinliyorlar. Geleneksel Müslüman toplumu bunlardan mı oluşacak?
İstanbul’daki başka alışveriş merkezlerini, Capitol’ü. Metro’yu, Kanyon’u, İkea’yı, Bauhaus’ı düşündüm. Bu ortamlarda piknik yapar gibi dolaşan halkın, buralarda satılan malların yarı köylü bir Müslüman kent imgesiyle ilgisi yok. Burasını gören ve yaşayan bir daha köyüne ve geleneksel kültürüne ve yaşamına dönemez.
Ne Taksim ne de İstinye dindar görüntülü ve din doğrultulu politika dünyasının temsilcileri değil. Bunlar derinliği olmasa bile, yüzeyde çağdaş Batı’nın ortakları olmuş genç kuşak. Kanımca başını örtmek, camiye gitmek, ramazanda oruç tutmak da bu yeni kuşağın çağa katılma eğilimini ortadan kaldırmıyor. Nitekim biz de dini kurallarını belleyerek, Ramazan ve bayramları sevinçle karşılayarak büyüdük. Ama yüzümüzü geleceğe çevirmiştik.
Bu sadece Cumhuriyetin değil, Osmanlı’nın yetiştirdiği ana baba kuşağının da özelliği idi. Onun sonucu da Osmanlı askerlerinin kurduğu Cumhuriyetti.

İLK KEZ İKTİDARDALAR

Yalnız bu bağlamda bir temel olguyu unutmamak gerek. Anadolu köylüleri ülkeyi savundular, Mustafa Kemal ve arkadaşları Cumhuriyeti kurdular. Yeni devleti Osmanlı’nın kentlileri, özellikle Batılıları kurdu. Ama kavgayı Anadolu halkı ile birlikte yaptılar. Bugün oy verme süreci içinde (Buna demokrasi diyerek kendimizi aldatmayalım) iktidarlar, ilk kez kentlileşememiş köylünün oluyor. Bu Osmanlı tarihinde Fatih’ten bu yana hiç olmamıştı.
Biz halkın okullardan çok kentlerde yetiştiğini unutmayalım. AVM’ler inşa edilip halkla doldukça iktidarın gerçek karşıtları yetişiyor. Elindeki cep telefonunu kulak gibi kullanan türbanlı geç kız, imam hatibe de gitse, çağın kucağında. Kuşkusuz yolunu karartan bir öğretinin sadece kendisinin değil Türkiye’nin karşısına da can yakıcı engeller çıkaracağı tehlikesi de taşıyacak. Bunlar Gezi Parkını savunanlar kadar bilinçli olmasalar da, zaman içinde onlardan daha yaygın bir çağdaşın temeli olacaklar. Olmak zorundalar.
‘Medeniyet’ ‘Medine’de ortaya çıkıyor. Gezi Parkındakiler ise çırak yakıp yolu aydınlatanlar. Eski imgeleri yıkanların ve yıkacak olanların AVM’lerde, otomobillerde, televizyon karşısında, gökdelenlerde, uçaklardaki kredi kartlı tüketiciler olduğunu politikacılarımız anlayacak kadar dünyadan haberli değiller.
Başka bir deyişle AVM, gökdelen, televizyon ve telefon, militanları da dinden imandan çıkarabilir. Şöyle bir soru sorulabilir: İslamcı bir rejim için Taksim mi daha tehlikeli, İstinye Park ya da Kanyon mu? Politikacıların dünya imgelerinin nasıl değiştiğini öğrenmeleri gerek. Kısa vadeli amaçlar uzun vadeli tehlikeleri düşünmeyi engelleyebilir.

EL KAİDE’YE DOĞRU MU?


Barışçı ve umutlu gençliğe karşı acımasız saldırıları televizyonda gözü yaşlı izledim. İslam dünyasında Şii Sünni kavgalarını, canlı bombaları, karılarının gırtlağını kesen kocaları, Müslümanları birbirine düşüren Batı politikalarını, yaygın İslam düşmanlığını anımsadım. Biz de kurbanlardan biri mi olduk, diye endişelendim. Bu İslam düşmanı söyleminin ünlü temsilcilerinden biri olan Oriana Fallaci’yi vaktiyle çok okumuştum.
Fransız Le Point dergisinin 14 Ocak 2013 tarihli sayısında ‘Nos Ennemies Islamists’ (İslamcı Düşmanlarımız) diye uzun bir makale vardı. Dil bilenlerin bunu okumasını isterdim. Batı dünyası ile ilişkimizin Avrupa Birliği üyeliğinden El-Kaide’ye doğru gelişmesinin ne anlama geleceğini bu topluma anlatmak ne kadar zor.
Gezi Parkı olaylarında televizyonda gençlerin şarkılarını dinledim. Musiki her zaman bir uygarlık işaretidir. Anadolu’yu açan Türklerin veli saydığı Mevlana bundan 800 yıl önce dergahını bütün inançların temsilcilerine açmamış mıydı? Bu bilgelik bizim topraklarımızda dile getirilmemiş miydi? Yunus bizim dilimizle bugün için de geçerli uygarlık mesajı vermiyor mu?
Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın manası
Bizim geçmişimizde insanı yücelten birikimlerimiz var. Onları anımsamayanlar geçmişlerini hiçbir zaman öğrenmemiş olanlardır. Şimdi gene farkına varmadan bir yandan Batılılaşıyorlar, bir yandan Ortaçağda yaşadıklarını sanıp sömürücülere alet oluyorlar.

***

Sevgili Okuyucular,
Taksim’de toplanan gençler üzerine yağdırılan gaz, insanların ne kadar acımasız olabileceğini gösteriyor. Uzak ve yakın tarihten de biliyorum. Fakat devletin polisinin kendi yaşındaki gençliğe bu kadar acımasız davrandığını Türkiye’de görmemiştim. Buna Avrupa’dan ve dünyadan da çok kınama geldi. Bu bizim için çok utandırıcı oldu.
Birlikte söyleyeceğimiz şarkıları çoğaltmalıyız! Çevremizdeki bütün insanlara gönül açan sözler söylemeliyiz. Yaşamın zor olduğunu bilerek mutlu olmak için çaba göstermeliyiz. En büyük yol gösterici akıl, en büyük destek insan sevgisidir. İnsanların yaşam boyunca aradıkları mutluluğun temeli sevgidir. Binlerce yıldır söylenen bu gerçeği değiştirecek bir güç yok!Devletin polisinin kendi yaşındaki gençliğe bu kadar acımasız davrandığını Türkiye’de görmemiştim. Bu bizim için çok utandırıcı oldu. Birlikte söyleyeceğimiz şarkıları çoğaltmalıyız! Çevremizdeki bütün insanlara gönül açan sözler söylemeliyiz. Yaşamın zor olduğunu bilerek mutlu olmak için çaba göstermeliyiz. En büyük yol gösterici akıl, en büyük destek insan sevgisidir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler