'İki yıla insan olduğumu bile kanıtlayamam'

Suriye’de üniversitede okurken gelip burada işçilik yapan Rebal’in derdi büyük: Pasaportun süresi bittiğinde ben yokum.

Yayınlanma: 28.01.2016 - 10:33
Abone Ol google-news

Ülkesini terk etmek zorunda kalan Suriyelilerin yüzde 50’si Türkiye’de. Bu inanılmaz rakam toplumsal, sınıfsal, eğitim düzeyi açılarından haliyle büyük bir çeşitliliği de barındırıyor. Çok kişi diyor ki “Zenginler zaten kendilerini kurtardı”. Geri kalanlara gelirsek... Suriye’de yoksul olan, yoksulluğu derinleşerek Türkiye’de açlık sınırında iki kat sömürülüyor. Hikâyelerini anlatmaya çalıştık.  

Derinleşen yoksulluk

Suriyeli orta sınıflar ise yoksullaşmış, hayatlarında hiç idmanını yapmadıkları bir maratonda bulmuşlar kendilerini. Bugün hastane temizlemek zorunda kalan Suriyeli doktorlar, mutfakta çalışan öğretmenler, mevsimlik işçilik yapan üniversite mezunları...

Savaşın hakikati sadece ölümü içermiyor, sağ kalanı da yabancıladığı, incindiği, tatmin olmadığı, duygusal açıdan eriten bir hayata mahkûm ediyor. Uzaktan kocaman laflar edenlerse bir gün aniden kendilerini zorunlu göçmen/mülteci bulabilecekleri ihtimalini idrak edemeyenler.

23 yaşındaki Rebal ile Taksim’de onun seçtiği bir kafede buluşuyoruz. Bir yıl üç ay önce sadece bir kişiyi tanıyarak geldiği İstanbul’u dokunduğu yerlerden iyi tanımış.

‘Şam orman gibi’

Bir kaçakçıyla anlaşarak ona 1600 dolara mal olan bir yolculuk yapmış İstanbul’a. Savaştan önce ne yaptığını sorduğumda, “Ben savaş ya da içsavaş demiyorum. Benim için hâlâ devrimdir yaşanan” diyor. Üniversitede ekonomi okuyan Rebal bu “devrim” bahsinde çok insanla tartışmış. “Halk bir şey talep edebilir, buna müdahale edenler, kendileri de dahil olmak isteyenler çıkabilir. Yol uzundur, zordur ama devrim böyle olur. İfade özgürlüğü, demokrasi ve başka bir düzen isteyen insanlar hâlâ sokakta. Suriye’de yaşananları IŞİD’le, radikal İslamla başlatanlar anlamıyor. Batı özellikle bu yönünü göstermiyor. Güney Suriye’de Özgür Suriye Ordusu içinde hâlâ böyleleri var” diyor.

Arapça öğretmeni babası, hemşire annesi ve bir ablası hâlâ Şam’da. “Godot’u bekliyorlar herhalde” diyor, “Şam’da yaşamak artık ormanda yaşamak gibi. Şehir değil, yasa yok, hiçbir şey yok”.

Kendisini “solcu” olarak tarif ediyor Rebal; rejimi desteklediği gerekçesiyle bağı olan Komünist Parti’den ayrılmış. Üniversiteye gireceği dönemde politik faaliyetlerinden dolayı üç ay cezaevinde olduğundan ekonomi okumak, aslında ailesinin tercihi. Gönlüyse sinemada.

Beş arkadaşıyla yaşayan Rebal İstanbul’a geldiğinden beri altı-yedi iş yapmış: İnşaatlarda çalışmış, hamallık, boyacılık, temizlik, hepsini denemiş. Bir yandan Arapça öğretmenliği, tek tük de video tasarım işleri...

Düşünüldüğünde hayatında ilk kez fiziksel güce dayalı işler yapıyor fakat bunu abartmaktan taraf değil. “Yorucu ama derdin hayatta kalmaksa onu yapamam diyemezsin. Ayrıca yaşadıklarım dünyadaki bütün işçilerin sorunları. En azından tecrübedir.”

‘Dert ucuz işgücü’

Şam’da yaşarken Avrupa’ya gitmek gibi bir hayali varsa da artık bunu istemiyor. Çok arkadaşı gitmiş. Ayrıca Türkiye’de yaşamayı bir-iki yıl deneyip buradaki sömürüden, aşağılamadan usanarak Avrupa yollarını zorlayanlar olmuş çevresinde.

Onu en çok öfkelendirense hak arayamamak. Geldiği politik gelenek de, mizacı da bu ihtiyacı yükseltirken, o bir arkadaşını İstiklâl Caddesi’nde tartaklayanı yargılatamamaktan şikâyetçi örneğin. Şahsı biliyorlar,karakolda ifade verilmiş, fakat kimse umursamıyor. Ya da Bağdat Caddesi’nde
bir evi boyadıktan sonra anlaştıkları para verilmediğinde başvuracağı merci yok.

Giyim tarzı vs üzerinden ona “A hiç Suriyeliye benzemiyorsun” diyerek iltifat ettiğini sananlarla ayrıca eğleniyor. İslamcı dediği bölgelerde “Neden kalıp ülken için savaşmadın” sorgusunu yaşıyormuş bir de.

“Bir A4 kâğıdın tamamını bile harcamamışlar, dörtte birini yırtıyorlar” diyor Suriyelilere verilen Geçici Koruma Belgesi için. Bu belgeyle çalışma izni alabilmesini sağlayan yönetmelik için de “Hayal” diye çıkışıyor, “Gerçek olamaz çünkü iş yeri sahibini zorlayacak yasa yok. Seni neden alsın? Kapitalizm diye bir şey var. Aldı diyelim, vasıfsız ya da kalifiye, ucuz işgücü arıyorlar, bu kadar basit.”

‘SURİYELİLER BURADA GÖRÜNMEZ GİBİ’

Rebal diyor ki: “Bunlar garip geliyor bana. İki yıl sonra pasaportumun süresi bittiğinde, Suriye kimliğimi de yenileyemeyeceğimden insan olduğumu bile kanıtlayamam, sen ne diyorsun? Herkes Avrupa’ya bu yüzden gidiyor. Hayat orada da zor; politik olarak, ekonomik olarak seni sömürüyorlar ama varlığın net.”

Her şey muğlak

Ona verilen numara ve barkodla sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyor ama bazı hastaneler acil durum dışında Suriyeli kabul etmiyormuş. Örneğin gözlerini kontrol ettiremiyor. İkametgâh almaya çalışmış, muhtarı “Olmaz” demiş, evin kontratını üzerine alamıyor. Ama alabilenler de biliyor. Banka hesabı açabilmesi için vergi numarası gerekli.  O becerememiş, ama başka bir vergi dairesinde alan Suriyeli de var. Her şey muğlak, var mı yok mu, o an muhatap olduğu kişiye göre değişiyor.  

Seçim mevsimi

“Kendini görünmez gibi hissediyor musun” diye soruyorum, “Gibisi mi var, buradaki Suriyeliler basbayağı görünmez. Sadece seçim zamanı görünüyorduk” diyor gülerek. Rebal’in burada üniversite hayatına devam edebilmesi için TOEFL sınavına girmesi lazım, soruşturmuş, biri “Tamam  girebilirsin” demiş ama Türkiye tecrübesi bunu yapamayabileceğini de söylüyor. Daha sınava girecek, onu bursla alacak bir  üniversite bulacak. Tabii arada yine görünmez olmazsa.

SÜRECEK

 

Suriyelilerin Kaybolan Emekleri - 1 /  7 Kişilik aile haftalık 250 TL ile geçiniyor

Suriyelilerin Kaybolan Emekleri - 2 / ‘Çalışma izni değil insanlık istiyorum’


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler