Inge Schilperoord'dan 'Çamurcuk'
“Çamurcuk”, pedofili bağlamında Inge Schilperoord’un uzmanlığını konuşturduğu; duyguları denetleme ile onları fantezilerle birleştirip açığa çıkarma arasındaki ince çizgiyi gösterdiği bir roman.
Suç analizi
Pedofili, hem adli hem de psikolojik olarak önemli ve hassas bir sorun. Kimi ülkelerde üstü örtülüp normalleştirilmeye uğraşılması, bunu suç olmaktan çıkarmadığı gibi meseleyi daha da derinleştiriyor.
Konuya dair araştırmalar yapan ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşanlardan biri de Hollandalı adli psikolog Inge Schilperoord. Ülkesinde çeşitli dergilerde, başta pedofili olmak üzere alanıyla ilgili makaleler kaleme alan, seminerler ve konferanslar düzenleyip televizyon programları yapan Scilperoord’un ilk romanı Çamurcuk; pedofili suçlamasıyla hapis yatan ve kanıt yetersizliği nedeniyle tahliye edilen Jonathan adlı karakterin, yakaladığı bu “ikinci şansı” nasıl kullandığını anlatıyor.
UFUKTAKİ SAPLANTI
Jonathan, pedofil olarak suçlanan ve psikolojik destek alan biri; Cezaevinde yattığı sürede kurumun psikologundan öğrendiklerini yeni hayatında uygulamaya çabalarken önemli bir sınavla karşı karşıya: Tahliyesiyle birlikte doğup büyüdüğü kasabaya geri döndüğünde, annesi çalıştığı için bütün gününü yalnız geçiren ve arkadaş arayan Elke isimli kız çocuğu...
Tutukluluk günlerinde, kendisini görece güvende hisseden Jonathan için asıl mesele duvarların soyutlayıcı kalkanından çıktıktan sonra ne yapacağı. Dönüş yolunda, boş olmasına rağmen kasabaya giden otobüsün en arka koltuğuna oturması bir anlamda tedirginliğinin göstergesi.
Eve dönüşüyle birlikte hapisliğin ardından gelişen klasik bocalamadan mustarip olan Jonathan bir derde daha düşüyor: Cezaevi psikologunun kendisine verdiği alıştırmaları düzenli şekilde yapmak zorunda. Varolan tedirginliğini arttıran bu durum, zaten içine kapanık bir kişiliğe sahip Jonathan’ı zorluyor.
Yokluğunda, hemen yanındaki eve taşınan ve köpeğini gezdiren Elke’yle karşılaşması ise öğrendiklerini sınayacağı ve alıştırmaların işe yarayıp yaramadığını göreceği bir âna dönüşüyor. Nefes düzenleme ve dikkatini başka yere verme taktikleri devreye giriyor bu sırada: Kendisine telkinlerde bulunan Jonathan, gözlerini kontrol etmekte zorlandığının ayırdına varınca hapse girmesine yol açan olayı hatırlayıp aynı şeyin tekrar yaşanma ihtimali doğduğunda endişesi katlanıyor. Kendisini rahatlatmaya çalışan Jonathan, Elke’yle ilgili bir saplantı geliştirdiğini fark ediyor.
AKVARYUMDA BİR ADAM
Jonathan’ın, balıklar ve köpeği sayesinde Elke ile kurduğu yakınlık, Schilperoord tarafından okura romanın sonraki aşamaları için bir hazırlık evresi biçiminde sunuluyor. Geçmişi, her hareketinde Jonathan’ı takip ederken çoğunlukla ileri bakmasına engel olan bir hatıraya evriliyor.
Elke, suçluluk duygusunu aşıp yeni hayatına devam etme umudu hâline gelirken unutmak istediklerini canlandırdığından Jonathan’ı endişelendiriyor. Schilperoord’un, romana kattığı bu ikircikli hâl, Jonathan’ın kendisini sürekli kontrol etmek zorunda kalışıyla birleştiğinde havadaki gerginlik pekişiyor. Jonathan’ın durmadan “suç analizi” yaptığı satırlarda, sığınağının hayvanlar ve doğa olduğunu görüyoruz; bu ikisi, zihnini doldurarak onu hayattan kaçırıyor.
Jonathan’ın akvaryumu, her baktığında sıkışmış benliğini gördüğü bir simgeye veya metafora dönüşüyor satır aralarında: Kaçmak istedikçe görünmez duvarlarına çarptığı ve benzer bir akvaryumda kısıldığını gördüğü Elke’nin, babası çekip gidince girdiği bunalımı öğreniyor. İkili çetin bir sınav veriyor enikonu.
Elke’nin hareketlerini incecik tellerle ve sıkı şekilde dokunmuş bir ağ olarak algılayan Jonathan kendisini, ağır ve intikam peşinde bir örümcek değil, hafif rüzgârla bile savrulup gidecek bir meyve sineği gibi görüyor. Yazar, Jonathan’ı dünü unutup yarını umursamadığı bir şimdi’nin içinde resmediyor bu noktadan sonra. Yardım etme amacıyla başlayan arkadaşlığın ilerleyen aşamasında Jonathan yardım alma ihtiyacı duyuyor.
Schilperoord’un romanda çizdiği tablo, yaşamda örneklerine rastladığımız türden. Jonathan ve Elke’nin başrolde olduğu bu tehlikeli oyun, yazarın uzmanlığını konuşturduğu; duyguları denetleme ile onları fantezilerle birleştirip açığa çıkarma arasındaki ince çizgiyi gösteriyor. Bu anlamda Çamurcuk, hayatın tam ortasında duran rahatsız edici bir gerçekliği edebi alana çekiyor.
Çamurcuk / Inge Schilperoord / Çeviren: Mustafa Özen / Pinhan Yayıncılık / 280 s.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Restoranlarda 'harcama limiti' uygulaması başladı
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Colani’nin arabası
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması